Müslümanlar, İslam'ın kaynağından ve menba'ından ilk savrulmayı, Hz. Peygamber'in ebedî âlemerihletiyleyaşadı. Çoğunluk, Rasulullah'ın "Size, kendilerine sarıldığınızda asla sapıtmayacağınız iki emanet bırakıyorum; biri Kur'an, diğeri Ehl-i Beytim'dir. Havzımın başına gelinceye kadar bu ikisi birbirinden ayrılmaz" buyurduğu Ehl-i Beyt'ten savruldu(İsnadı sahih ve mütevatir; Nesai, Hasais, H. No:76, Tirmizi, Menakıb 32; Ahmed, Müsned, 1/118, IV/371; HakimMüstedrek, III /109, 148; Tahavî, ŞerhuMeâni'l-Âsar, V/18, IV/88; İbn Kesir, el-Bidaye, V/228-229).
İlk halifeler dönemi, içinden çıkılması zor işlerde Ehl-i Beyt'e danışma ve Ehl-i Beyt'lebuluşma yaşansa da, bu savrulmalarla geçti.Halife Osman'ın, vicdanlı herhangi bir insanın bile midesinin kaldıramadığı türden icraatları, toplumu adeta mikserledi.
Hz. Ali'nin hilafetinde ise İslam milleti, mikserlenmişyumurta gibi feleği şaşmış vaziyetteydi.
İlk savrulma, henüz Rasulullah'ın mübarek bedeninin sıcaklığı soğumamışken Sakife'de apar-topar kopartılan seçim vaveylası ve halife seçimiyle oldu.
İmam Gazzali'nin ifadesiyle, Hz. Peygamber'den sonra İmam Ali'nin velayet ve hilafetine dair üzerinde ümmetin icma ettiğiGadir-i Hum hadisi ve ahkamı unutulmuş,heva ve heves galip gelerek güç bayrakları dalgalanmıştır (Gazzali, Sırr'ulAlemeyn ve KeşfuMaFi'd-Dareyn, Millet Kütb. Yazma Eser., A. Emiri Arabî Bölm., No: 915, vr. 16-17; Zehebi, SiyeruA'lam'ınNubela,Beyrut-1996, 19/328)
Gazzali, devamla der ki: "Ebubekir'in halife seçildiği Sakife'deicma filan da yoktur. Hz. Abbas ve evlatları, Hz. Ali, zevcesi Fâtımâ ve evlatlarının hiçbirisi biat halkasında bulunmadılar. Dahası Sakife'debulunanların bile birçoğu muhalefet ederek oradan ayrıldılar"(Gazzali, a.g.yazma, vr. 18).
Müslümanlar, ilk savrulmayı işte bu kavşakta; Hz. Peygamber'in"Ali benden sonra bütün mü'minlerin velisidir", "Ali benden sonra her bir mü'min için halifemdir"buyurduğu noktada İmam Ali'nin safdışı bırakılmasıyla yaşadılar (İlgili hadisler için bkz:Hafız İbnEbiÂsım, Kitabu's-Sünne, (Tahk: N. el-Bani), Beyrut-1980, c. 2, s. 565, H. No: 1188; es-Sünne, (Tahk: Dr. İbn Faysal el-Cevabire), Riyad-1998, c. 2, s. 799-800, H. No: 1222; Nesai, Hasais, H. No: 65, 86; İbnEbîŞeybe, H. No: 9131; Ahmed, IV/437-438; Tirmizî, Menâkıb 20; Buhârî, Megâzî 63)
Artçı şoklar sürmüş; Müslümanların ikinci savrulması, Kur'an ayetlerinin Mushaf haline getirilmesinde yaşanmıştır.Sakife sonrası Hz. Fatıma'yı inciten uygulamalar yüzünden İmam Ali, olan-bitenden adeta illallah etmiş, Allah'a sığınmış, hanesine kapanmış; bizzat Rasulullah'tan Kur'an ayeti olarak duyup yazdıklarını ve ezberlediklerini cemederek, tertibi nüzül sırasına göre olan özel Mushaf'ını düzenlemiştir (İbnSa'd, et-Tabakât, Beyrut 1985, II/ 338; Suyûtî, el-İtkân, I/ 183).
Halife Ebubekir döneminde, Kur'an ayetlerinin Mushaf haline getirilmesi, Zeyd b. Sabit eliyle yapılmıştır(İbnSa'd, et-Tabakât, Beyrut 1985, II/338; Suyûtî, el-İtkân, Beyrut trsz., I/183-184)
Halbuki ilim, hikmet ve Kur'an bağlamında İmam Ali hakkında Rasulullah'ınşu beyanları ilk Halife dahilherkesin malumudur:
"Ben ilim ve hikmet şehriyim; kapısı ise Ali'dir. Girmek isteyen, o kapıdan girsin"(Tirmizî, Menâkıb 21; Hâkim, Müstedrek, III /126; el-Münâvî, III/46-47; İbn Hacer, et-Takrîb, I/ 469; Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali, İcmal Yay, s. 56, 501).
"Ali, Kur'an iledir; Kur'an Ali iledir. Havz-ı Kevser'imin başında bana gelinceye kadar ikisi birbirinden asla ayrılmazlar"(Taberani, Mu'cemu'l-Evsat, H. No: 4880; Suyutî, Tarihu'l-Hulefa, Katar-2013, s. 293)
İmam Ali,Kur'an ile olan bağını şöyle ilan etmiştir: "Allah'ın kitabından dilediğinizi sorun bana? Allah'a yemin olsun ki; Kur'ân'dakiher bir âyetin gece mi gündüz mü, ovada mı dağda mı, ne zaman ve ne hakkında inmiş olduğunu ancak ben bilirim!" (İbnSa'd, II/338; İbnAbdilberr, III/43; İbn Hacer, et-Tehzîb: IV, 203; Süyûtî, el-İtkân, II/239; Ebu Nuaym, Hilye, Beyrut trs., I. 67-68).
İmam Ali'nin Kur'an ile olan bu bağı ve aidiyeti, herkesçe malum olmasına rağmen, ayetlerin derlenip Mushaf haline getirilmesi konusunda kendisinden hiçbir talepte bulunulmaması; Rasulullah'ın mübarek nâşı henüz ortada iken Sakife'de seçime koşmak kadar manidar değil midir?!
İki-üç asır sonra Buhari, bu manidar tabloya setr-i avret kabilinden rivayetler sergilemiştir.
Buhari, Kur'anı sadece dört sahabinin ezber bildiğini uydurmakla kalmamış; Rasulullah'ın dilinden "Kur'anı sadece bu dört kişiden alın:İbnMes'ûd, Sâlim, Muâz b. Cebel ve Übey b. Ka'b" rivayetini çakmıştır (Buhârî, Fezâilü'l-Kur'ân, 8).
Buhari'nin bu vahim vaziyetini, kendisine toz kondurmayan birçok Sünni alim hazmedemedikleri gibi, izah da edememişler (Suyûtî, el-İtkân, I / 223-224; İbn Hacer, Fethü'l-Bârî, Kahire-1986, 10/ 62-65).
Hz. Osman'ın devrinde de benzer duruş sergilenmiş; Mushaf'ın istinsah edilip çoğaltılması, Zeyd b. Sabit'in riyasetindeki dört kişilik heyet ve Ubeyy b. Ka'b'ın katkılarıyla gerçekleşmiştir. İlim şehrinin kapısı İmam Ali'den bu hususta yine bir talepte bulunulmamıştır.
Hz. Osman, halife seçilince, İmam Ali hariç, sahabenin ellerindeki özel Mushafları toplatmış, direnenleri tartaklatmıştır. Kûfe'ninKur'an muallimi Abdullah İbnMes'ud, Medine'ye geri çağrılmış, ağır biçimde dövülmüş, özel Mushaf'ı elinden alınarak yakılmıştır(Ahmed b. Hanbel, Fedail, I /455; Belazurî, Ensab, V/34-36).
Ancak mesele, Mushaf'tan ziyade; Hucurat Suresi 6. ayet ile Yüce Allah'ın "fasık" diye tescillediği ve halife Osman'ın hem üvey kardeşi, hem de Küfevalisi olan Velid b. Ukbe meselesidir (Suyuti, ed-Durru'l-Mensur, Beyrut-2010, 6/91-92; Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali, s. 648).
Sarhoş vaziyette sabah namazını iki yerine dört rekat kıldırmakla nam salmış içki müptelası Velid, sadece özel Mushaf'ı sebebiyledeğil; sarhoş namaz kıldırmasını Halife Osman'a şikayet edenler arasında olması yüzünden İbnMes'ud'a takmış, Medine'ye geri gönderterek Kufe'den uzaklaştırmıştır.İbnMes'ud'un Medine'de ölesiye dövülmesi üzerine Hz. Aişe, halife hakkında hakaretâmiz ifadeler sarf etmiş; "Rasûlüllâh'ın (s.a.a) elbisesi daha eskimedi; ama Osman, onun yolunu-sünnetini eskitti"demiştir(Yakubl, Tarih, II/170; Belazurî, Ensab, V/34-36, VI/162, 209; İsbehanî, el-Eğanî, Kahire-1935, V/130-143; Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali, s. 648-649).
Müslümanların bu ilk savrulma evresinde İslam kalbini besleyen ilahi rıza, ilahi aşk ve velayet damarı olan Ehl-i Beyt ağır şekilde örselenmiş; Muaviye ile birlikte bu ana damara en ağır kılıç darbeleri vurulmuştur.
Muaviye saltanatı ve sonrası devirler, dinin temel kaynak ve ilimlerinin, mezalimlerden-akçeli entrikalara kadar çeşitli yöntemlerle Emevîleştirilmesi sürecidir. Öyle ki, Hz. Peygamber'in "Allah, Muaviye'nin karnını doyurmasın" hadisi, "Allah, Muaviye'nin karnını ilim ve hikmetle doldursun" şeklinde uydurma duaya dönüştürülecek derecede eksen kayması yaşanmıştır. Sünniliği altyapısı ve esasları, maalesef bu kaymış eksen üzerine oturtulmuştur.
Bu gerçeği idrak etmezsek, ne Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın "Tevhidin merkezi Ehl-i Beyt'tir" çıkışının zaruretini anlayabiliriz, ne de kendilerinden başkasını Ehl-i Sünnet görmeyenlerin Amerika, İsrail ve Haçlı saflarında Müslümanlara karşı Ehl-i cinayete dönüşmesini izah edebiliriz!
İlk halifeler dönemi, içinden çıkılması zor işlerde Ehl-i Beyt'e danışma ve Ehl-i Beyt'lebuluşma yaşansa da, bu savrulmalarla geçti.Halife Osman'ın, vicdanlı herhangi bir insanın bile midesinin kaldıramadığı türden icraatları, toplumu adeta mikserledi.
Hz. Ali'nin hilafetinde ise İslam milleti, mikserlenmişyumurta gibi feleği şaşmış vaziyetteydi.
İlk savrulma, henüz Rasulullah'ın mübarek bedeninin sıcaklığı soğumamışken Sakife'de apar-topar kopartılan seçim vaveylası ve halife seçimiyle oldu.
İmam Gazzali'nin ifadesiyle, Hz. Peygamber'den sonra İmam Ali'nin velayet ve hilafetine dair üzerinde ümmetin icma ettiğiGadir-i Hum hadisi ve ahkamı unutulmuş,heva ve heves galip gelerek güç bayrakları dalgalanmıştır (Gazzali, Sırr'ulAlemeyn ve KeşfuMaFi'd-Dareyn, Millet Kütb. Yazma Eser., A. Emiri Arabî Bölm., No: 915, vr. 16-17; Zehebi, SiyeruA'lam'ınNubela,Beyrut-1996, 19/328)
Gazzali, devamla der ki: "Ebubekir'in halife seçildiği Sakife'deicma filan da yoktur. Hz. Abbas ve evlatları, Hz. Ali, zevcesi Fâtımâ ve evlatlarının hiçbirisi biat halkasında bulunmadılar. Dahası Sakife'debulunanların bile birçoğu muhalefet ederek oradan ayrıldılar"(Gazzali, a.g.yazma, vr. 18).
Müslümanlar, ilk savrulmayı işte bu kavşakta; Hz. Peygamber'in"Ali benden sonra bütün mü'minlerin velisidir", "Ali benden sonra her bir mü'min için halifemdir"buyurduğu noktada İmam Ali'nin safdışı bırakılmasıyla yaşadılar (İlgili hadisler için bkz:Hafız İbnEbiÂsım, Kitabu's-Sünne, (Tahk: N. el-Bani), Beyrut-1980, c. 2, s. 565, H. No: 1188; es-Sünne, (Tahk: Dr. İbn Faysal el-Cevabire), Riyad-1998, c. 2, s. 799-800, H. No: 1222; Nesai, Hasais, H. No: 65, 86; İbnEbîŞeybe, H. No: 9131; Ahmed, IV/437-438; Tirmizî, Menâkıb 20; Buhârî, Megâzî 63)
Artçı şoklar sürmüş; Müslümanların ikinci savrulması, Kur'an ayetlerinin Mushaf haline getirilmesinde yaşanmıştır.Sakife sonrası Hz. Fatıma'yı inciten uygulamalar yüzünden İmam Ali, olan-bitenden adeta illallah etmiş, Allah'a sığınmış, hanesine kapanmış; bizzat Rasulullah'tan Kur'an ayeti olarak duyup yazdıklarını ve ezberlediklerini cemederek, tertibi nüzül sırasına göre olan özel Mushaf'ını düzenlemiştir (İbnSa'd, et-Tabakât, Beyrut 1985, II/ 338; Suyûtî, el-İtkân, I/ 183).
Halife Ebubekir döneminde, Kur'an ayetlerinin Mushaf haline getirilmesi, Zeyd b. Sabit eliyle yapılmıştır(İbnSa'd, et-Tabakât, Beyrut 1985, II/338; Suyûtî, el-İtkân, Beyrut trsz., I/183-184)
Halbuki ilim, hikmet ve Kur'an bağlamında İmam Ali hakkında Rasulullah'ınşu beyanları ilk Halife dahilherkesin malumudur:
"Ben ilim ve hikmet şehriyim; kapısı ise Ali'dir. Girmek isteyen, o kapıdan girsin"(Tirmizî, Menâkıb 21; Hâkim, Müstedrek, III /126; el-Münâvî, III/46-47; İbn Hacer, et-Takrîb, I/ 469; Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali, İcmal Yay, s. 56, 501).
"Ali, Kur'an iledir; Kur'an Ali iledir. Havz-ı Kevser'imin başında bana gelinceye kadar ikisi birbirinden asla ayrılmazlar"(Taberani, Mu'cemu'l-Evsat, H. No: 4880; Suyutî, Tarihu'l-Hulefa, Katar-2013, s. 293)
İmam Ali,Kur'an ile olan bağını şöyle ilan etmiştir: "Allah'ın kitabından dilediğinizi sorun bana? Allah'a yemin olsun ki; Kur'ân'dakiher bir âyetin gece mi gündüz mü, ovada mı dağda mı, ne zaman ve ne hakkında inmiş olduğunu ancak ben bilirim!" (İbnSa'd, II/338; İbnAbdilberr, III/43; İbn Hacer, et-Tehzîb: IV, 203; Süyûtî, el-İtkân, II/239; Ebu Nuaym, Hilye, Beyrut trs., I. 67-68).
İmam Ali'nin Kur'an ile olan bu bağı ve aidiyeti, herkesçe malum olmasına rağmen, ayetlerin derlenip Mushaf haline getirilmesi konusunda kendisinden hiçbir talepte bulunulmaması; Rasulullah'ın mübarek nâşı henüz ortada iken Sakife'de seçime koşmak kadar manidar değil midir?!
İki-üç asır sonra Buhari, bu manidar tabloya setr-i avret kabilinden rivayetler sergilemiştir.
Buhari, Kur'anı sadece dört sahabinin ezber bildiğini uydurmakla kalmamış; Rasulullah'ın dilinden "Kur'anı sadece bu dört kişiden alın:İbnMes'ûd, Sâlim, Muâz b. Cebel ve Übey b. Ka'b" rivayetini çakmıştır (Buhârî, Fezâilü'l-Kur'ân, 8).
Buhari'nin bu vahim vaziyetini, kendisine toz kondurmayan birçok Sünni alim hazmedemedikleri gibi, izah da edememişler (Suyûtî, el-İtkân, I / 223-224; İbn Hacer, Fethü'l-Bârî, Kahire-1986, 10/ 62-65).
Hz. Osman'ın devrinde de benzer duruş sergilenmiş; Mushaf'ın istinsah edilip çoğaltılması, Zeyd b. Sabit'in riyasetindeki dört kişilik heyet ve Ubeyy b. Ka'b'ın katkılarıyla gerçekleşmiştir. İlim şehrinin kapısı İmam Ali'den bu hususta yine bir talepte bulunulmamıştır.
Hz. Osman, halife seçilince, İmam Ali hariç, sahabenin ellerindeki özel Mushafları toplatmış, direnenleri tartaklatmıştır. Kûfe'ninKur'an muallimi Abdullah İbnMes'ud, Medine'ye geri çağrılmış, ağır biçimde dövülmüş, özel Mushaf'ı elinden alınarak yakılmıştır(Ahmed b. Hanbel, Fedail, I /455; Belazurî, Ensab, V/34-36).
Ancak mesele, Mushaf'tan ziyade; Hucurat Suresi 6. ayet ile Yüce Allah'ın "fasık" diye tescillediği ve halife Osman'ın hem üvey kardeşi, hem de Küfevalisi olan Velid b. Ukbe meselesidir (Suyuti, ed-Durru'l-Mensur, Beyrut-2010, 6/91-92; Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali, s. 648).
Sarhoş vaziyette sabah namazını iki yerine dört rekat kıldırmakla nam salmış içki müptelası Velid, sadece özel Mushaf'ı sebebiyledeğil; sarhoş namaz kıldırmasını Halife Osman'a şikayet edenler arasında olması yüzünden İbnMes'ud'a takmış, Medine'ye geri gönderterek Kufe'den uzaklaştırmıştır.İbnMes'ud'un Medine'de ölesiye dövülmesi üzerine Hz. Aişe, halife hakkında hakaretâmiz ifadeler sarf etmiş; "Rasûlüllâh'ın (s.a.a) elbisesi daha eskimedi; ama Osman, onun yolunu-sünnetini eskitti"demiştir(Yakubl, Tarih, II/170; Belazurî, Ensab, V/34-36, VI/162, 209; İsbehanî, el-Eğanî, Kahire-1935, V/130-143; Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali, s. 648-649).
Müslümanların bu ilk savrulma evresinde İslam kalbini besleyen ilahi rıza, ilahi aşk ve velayet damarı olan Ehl-i Beyt ağır şekilde örselenmiş; Muaviye ile birlikte bu ana damara en ağır kılıç darbeleri vurulmuştur.
Muaviye saltanatı ve sonrası devirler, dinin temel kaynak ve ilimlerinin, mezalimlerden-akçeli entrikalara kadar çeşitli yöntemlerle Emevîleştirilmesi sürecidir. Öyle ki, Hz. Peygamber'in "Allah, Muaviye'nin karnını doyurmasın" hadisi, "Allah, Muaviye'nin karnını ilim ve hikmetle doldursun" şeklinde uydurma duaya dönüştürülecek derecede eksen kayması yaşanmıştır. Sünniliği altyapısı ve esasları, maalesef bu kaymış eksen üzerine oturtulmuştur.
Bu gerçeği idrak etmezsek, ne Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın "Tevhidin merkezi Ehl-i Beyt'tir" çıkışının zaruretini anlayabiliriz, ne de kendilerinden başkasını Ehl-i Sünnet görmeyenlerin Amerika, İsrail ve Haçlı saflarında Müslümanlara karşı Ehl-i cinayete dönüşmesini izah edebiliriz!
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019