Namazı dosdoğru kılmak/Hayriye BEKTAŞ

İslam'ın 5 şartından biri olan namaz hakkında Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: Farz namaz terazi gibidir; doğru tartan tam hakkını verir. Yezid er Rakkaşi diyor ki, Rasulullah (sav) buyuruyor: Ümmetimden iki kişi namaza durur; görünüşte her kişinin rükû' ve secdeleri birdir. Halbuki ikisinin namazı arasında gök ile yer arasındaki mesafe kadar fark vardır. Allah Rasülü, bu sözleriyle namazda bulunması gereken huşu hissine işaret etmiştir. Peygamber Efendimiz bize huşu ile namaz kılmamızı söylerken, nasıl kılmamız konusunda da şöyle buyurmaktadır: Dünyadan gönlüne bir şey getirmeden huzur ile iki rekat namaz kılanın geçmiş günahları bağışlanır. Namaz ellerini secde de yere koyup: Allahım! Allahım demendir. Namaz ancak bağlanmak, tevazu ve yalvarıştır. Böyle yapmayanın namazı eksiktir. Konuyla ilgili ayet-i kerimelere göz atalım: "Beni anmak için namaz kıl" (Taha 12)."Öyle adamlar (vardık ki), onları, ne bir ticaret, ne bir alış veriş, Allah'ı zikretmekten, dosdoğru namaz kılmaktan, zekatı vermekten alıkoymaz. Onlar kalplerin ve gözlerin (dehşetle) döneceği günden korkarlar" (Nur 24 / 37)."Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrıldığınız zaman hemen Allah'ı zikretmeye (Cuma namazına) koşun. Alışverişi bırakın. Bilirseniz, bu, sizin için çok hayırlıdır" (Cuma 62/9). Peygamber Efendimizin namazı, tartıya vurulmuş gibi ahenkli idi. Efendimiz (sav) şöyle buyurmaktadır: Namaz kılarken, ruku ve secdeleri arasında belini doğrultmayan kişiye Allah rahmet nazarı ile bakmaz. Namazda yüzünü öteye beriye çeviren kişi, yüzünü, Allah Tealâ'nın merkep yüzüne çevirmesinden korkmuyor mu? En kötü hırsız namazından çalandır. Yine bir hadisinde bizlere şöyle müjde vermektedir: Vakti içinde namazını kılıp, abdestini sünnete uygun şekilde kusursuz olan, namazın rükû'unu, secdesini ve huşû'unu tam yapanın kıldığı namazı bembeyaz nuruyla etrafa ışıklar saçarak göğe yükselirken şöyle söyler: Benim hakkımı verip koruduğun gibi Allah da seni korusun! Namazını, vaktini geçirdikten sonra kılmış, abdestini güzelce almamış, rükû', secde ve huşû'unu tamamlamamış kişinin namazı ise simsiyah, karanlıklara bürünmüş olarak göğe doğru yükselirken, 'Beni ziyan ettiğin gibi Allah da seni ziyan etsin!' der. Hakkı verilmeyen bu namaz, Yüce Allah'ın murat buyurduğu yere kadar çıkınca, eski bir elbisenin dürüldüğü gibi dürülüp sahibinin yüzüne çarpılır. Burdan şu tespiti yapmaktayız: Namazlarımızı ve diğer ibadetlerimizi gelişi güzel yapınca, onlara hakkını teslim etmeyince, bize beddua edip Allah'a yalvarmaktalar. O zaman, bize beddua olarak bu, yeter de artar. Ve diğer eksik ibadetlerimizi ve kötü amellerimizi eklersek, bize Müslüman demeye şahit istememiz lazım! Alemlerin sevgilisi (sav), yine bir hadis-i şeriflerinde, vakti girmeden namaza hazırlananlara şöyle müjde vermektedir: Kıyamet günü yüzleri parlak bir yıldız gibi parıldayan bir grup haşr olunca; melekler, 'Sizler nasıl bir ibadet yapmışsınız?' diye sararlar. Ezan sesini duyduğumuzda hemen abdest almağa koyulurduk, o anda bunun dışında bir şeyle uğraşmazdık, derler. Ardından yüzleri ay gibi bir cemaat haşr olunur. Melekler onlara da aynı soruyu yöneltince; bu cemaat de 'Bizler vakit girmeden abdest alırdık' diye karşılık verirler. Daha sonra yüzleri güneş gibi parıldayan bir gurup haşr olunur. Onlar da aynı soruya muhatap olduklarında, 'Bizler ezanı camide dinlerdik' diye açıklama yaparlar. Hz. Aişe Annemiz (r.anha) anlatıyor: Allah Rasulü bizimle konuşur, biz de O'nunla konuşurduk? Ama namaz vakti girince sanki O bizi, biz de O'nu tanımıyormuşuz gibi olurdu! Ardından, şu açıklamayı yapar: Namaz vakti yaklaştığında güzelce abdest alır, namazımı eda edeceğim yere varıp otururum; namaza konsantre olduktan sonra namazımı kılmak üzere ayağa kalkar ve karşımda Kabe, ayaklarımın altında Sırat köprüsü, sağımda Cennet, solumda Cehennem, arkamda ölüm meleği olduğunu ve son namazımı kıldığımı düşünürüm. Ardından umut ile korku arasındaki bir hisle güzelce tekbir alır, okuyacaklarımı ağır ağır okur, mütevazi bir şekilde rukuya varır, huşu ile secde yapar, sağ ayağımı diker, sol ayağımı yatırıp üzerine oturur ve bütün bunlarda ihlası gözetirim. Tabii ki namazımın kabul edilip edilmediğini de bilemem, buyurmaktadır. İbadetlerimize çeki düzen verip artık iyi ihlaslı bir Müslüman gibi yaşamamızın zamanı gelmiş ve geçmektedir. Unutmamamız gereken ölüm, bize çok uzakta değil, her an yanı başımızdadır. Ahiret ve kabir ise 1 metre aşağıdadır! Vesselam.