Efendimiz buyurdu ki: "Hiçbir kimse, midesinden daha tehlikeli bir kap doldurmamıştır. Halbuki insana, kendisini ayakta tutacak birkaç lokma yeter... Mutlaka çok yemesi gerekiyorsa, midesinin üçte birini yemeğe, üçte birini içeceğe, üçte birini de nefesine ayırmalıdır!.." Bütün bunlar, insanoğlunun ihtirâsını dizginlemeye yönelik fevkalâde birer tedbirler manzûmesidir. Bu itibarla Hazret-i Muhammed -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'in mektebi, en fakir kimselerden büyük devlet ricâline kadar her kesimden insanı mükemmel bir üslup ve muhtevâ içerisinde terbiye etmiş ve gönüller, O'na tâbî olduğu ölçüde huzûr ve saâdete nâil olmuşlardır. Bu peygamber mektebinde âdetâ bir zengin misâli ömrünü şükürle geçiren nice fakirler ve bir fakirmiş gibi mütevâzî yaşayan, devamlı infâk eden nice zengin ve idâreci kimseler yetişmiştir. İslâm tarihinde koca halîfelerin dahî bir hamal gibi sırtında fakir insanlara yiyecek taşıması, onların çorbalarını pişirmesi gibi hadiseleri meşhurdur.Allâh Rasûlü -sallâllâhü aleyhi ve sellem- zühdü ne güzel tarif etmişlerdir: "Dünyâda zâhidlik, ne helâli harâm etmek ne de malı mülkü terketmekledir...""Dünyâda zâhidlik, ancak Allâh'ın elinde olana kendi elindekinden daha fazla güvenmen; bağına bir musîbet geldiği ve yakanı bırakmadığı müddetçe, onun ecir ve mükâfatından son derece ümidvâr olmandır.."Kanaat ve zühdünde Rasûlullâh -sallâllâhü aleyhi ve sellem- ebediyyen insanlığa ne güzel rehberdir. Zühd, dünyâya karşı aşırı istek ve hırsı gidermek, geçici ve fânî olan dünya lezzetlerine aldanmamak, dünyâyı kalbe koymamak, Allâh ve Rasûlü'nden gayriye rağbet etmemek, kulluktan alıkoyan ve âhırette faydasıdokunmayan şeyleri terketmek mânâlarına gelmekte olup yüce bir hayât ile hem kalb, hem de beden huzûrunu tesîs eden bir keyfiyettir. Bunun aksi olarak dünyâya rağbet de, hem kalbî, hem de bedenî hayâtı tüketen keder ve elem dolu bir felâkettir. Nitekim Hazret-i Peyamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-:"Dünyâda zühd, kalb ve bedeni rahatlatır. Dünyâya rağbet ise, gam ve kederi artırır..." buyurmuşlardır.Diğer bir hadîs-i şerîfte de: "Dünyâda zâhid ol, Allâh seni sevsin; halkın elindekilerden yüz çevir, insanlar seni sevsin!.." buyurulmuştur. Bu hadîs-i şerîflerden de anlaşıldığı gibi dünyânın tehlikelerine karşı tavsiye buyurulan tedbirlerin başında zühd gelmektedir. Nitekim Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem- yiyecek bulamadığı zamanlarda oruç tutarlardı.Hadîs-i şerîfte: "Ne beyazın siyâha, ne de bir başka milletin diğer millete üstünlüğü vardır! Üstünlük ancak takvâdadır..." buyurarak devamlı zühd ve takvâyı tavsiye ederlerdi..Yine Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem- buyururlar:"Bana mal biriktirmek ve tüccar olmak vahyedilmedi! Bana: "Rabbinin şânını yay; secde edenlerden ol ve kulluk et!" buyuruldu."Diğer bir hadîs-i şerîfte de şöyle buyurdular:"Namaza durduğunda sanki son namazın gibi kıl! Yarın pişman olacağın şeyi söyleme; insanların (gâfilâne) arzu ettiklerine arzu duymayı bırak!" Kendilerine: "En mükemmel insan kimdir?" diye sorulunca:"Pâk olanlar, günâh, şüphe, hîle, yalan ve hasedden arınmış olanlardır!.." buyurdular.