Aşağıda okuyacağınız şiir büyük halk ozanı, aşure kazanı Aşık Neyanî'ye ait. Neyanî, halkçı Ecevit'in ülkeyi "mükemmel(!)" idare edişine dayanamayıp, adıyla münasebettar olarak "ne yani?" demiş ve o günkü köylünün halini dizelere dökmüştü.
Sebep gayet açıktı, vatandaş müthiş acıktı.
Şair olan başbakan ancak şiirle anlatılırsa anlar diye, halkın hal-ü pür melalini manzum olarak dile döktü Neyanî.
(Neyanî'nin başına bu ismi bela eden Okan Egesel'in kulakları çınlasın)
Kadere bakın ki bugünkü başbakan da şair.
Bir farkla ki, önceki şair başbakan hem okur hem yazardı, şimdiki şair başbakan sadece okur (mutlaka yazdığı da olmuştur). Öncekinin bir başka farkı daha vardı, şiiri nerede ve ne zaman okuyacağını bilmek.
Fakat her işte bir hinlik,
Her gülüşte bir hainlik,
Her delide bir cinlik,
Her sinede bir de kinlik vardı.
Eğer şimdiki başbakan o meşhur şiiri Siirt'te değil de Potamya'da okusaydı;
Ne ekonomi bu kadar düzelecekti(!),
Ne AB'ye bu kadar erken girecektik(!),
Ne dünya bize bu derece hayran kalacaktı(!),
Ne de birileri bu derece salacaktı.
Sözü fazla uzatmadan, aşağıdaki şiiri okuyun.
Sonra tarafsız olarak kıyaslayın; Neyanî'nin şol şiiri yazdığı halkçı Ecevit dönemi ile, bugünkü Seyyah Kasımpaşavî dönemi arasında ne kadar fark var?
Ben köylüyüm işte
Ben köylüyüm, şu "Milletin efendisi",
Hah, işte o köylünün ta kendisi.
Bu onun kısa bir hikayesi,
Helalinden geçinmektir gayesi.
Vardı sofrasında sıcaktı yemeği,
Değerini hep bulurdu emeği,
Vadeyi, faizi hiç bilmezdi,
Asır geçse kapısına icra gelmezdi.
Çekti senetti onun bir sözü,
Olmazdı komşunun malında gözü.
Devlet tarafından borcu hiç silinmeyen,
Yıl sonu gelse de erzakı asla eksilmeyen,
Kapısı ve gönlü misafire her an hazırdı,
"Tanrı misafiri"ne gözleri nâzırdı,
Efendiden daha beyefendi,
Bütün zorluğu yenerdi kendi.
İşte böyle idi bir vakitler "efendi köylü",
Kaytan bıyıklı, çakır gözlü, selvi boylu
Sonradan başa gelen idareciler,
Benim köylüm, benim işçim ve bir sürü inciler.
Doğduğuna oldu köylü pimpişman,
Ne yaptıysa yaptı işte "o şişman".
Öküzünü traktörün faizine,
Damını tohumun rehinine,
Bağ-u bostanı gitti vade farkına,
Uymaya mecbur kaldı piyasanın çarkına,
Bu dertlerden başı dik çıkmaya kalkışınca,
Yıkıldı, sap ve saman birbirine karışınca,
Efendilik kalmadı artık ortada,
Buldu köylü kendini zokalı oltada.
Oltanın bir ucu bankada, diğeri tüccarda.
Kalmadı eli artık ne yağda ne de kârda.
Oldu Hasan ağa, artık rahmetlik,
Bütün istekleri şimdi 'bizahmet'lik
Şehirde holding sahibi oldu dünün marabası,
Giydiği her elbisenin renginde arabası,
Dünün çobanı olmuş şehirde efendi,
Köylünün bütün umutları bir bir tükendi.
İşte tam da bu sırada çıktı İMF,
Sayesinde haciz geldi uğranmayan KNF.
Artık yasaklandı tütün, şeker pancarı,
Kim kurtaracak bu köylü naçarı.
Bütün umutların bittiği bir yerde,
Çare sundu BTP her derde.
Bu millet her zorlukta buldu bir kahraman,
Koca bir ulus dilerken el aman.
Geçmişte bu yolla bulmuş her derde çare
Herkes çalışmalı, dolaşmak yok avare.
Bizim tek dostumuz biziz yine
Sevmektir işin aslı, yer yok nefrete kine
Şu olsun şimdilik son sözümüz,
Topyekün aydın olsun gözümüz.
Gelin bir olalım Baş ile,
Dolaşmayalım artık nebbaş ile.
Aşık Neyani
Not: Nebbaş; kefen soyucu
Sebep gayet açıktı, vatandaş müthiş acıktı.
Şair olan başbakan ancak şiirle anlatılırsa anlar diye, halkın hal-ü pür melalini manzum olarak dile döktü Neyanî.
(Neyanî'nin başına bu ismi bela eden Okan Egesel'in kulakları çınlasın)
Kadere bakın ki bugünkü başbakan da şair.
Bir farkla ki, önceki şair başbakan hem okur hem yazardı, şimdiki şair başbakan sadece okur (mutlaka yazdığı da olmuştur). Öncekinin bir başka farkı daha vardı, şiiri nerede ve ne zaman okuyacağını bilmek.
Fakat her işte bir hinlik,
Her gülüşte bir hainlik,
Her delide bir cinlik,
Her sinede bir de kinlik vardı.
Eğer şimdiki başbakan o meşhur şiiri Siirt'te değil de Potamya'da okusaydı;
Ne ekonomi bu kadar düzelecekti(!),
Ne AB'ye bu kadar erken girecektik(!),
Ne dünya bize bu derece hayran kalacaktı(!),
Ne de birileri bu derece salacaktı.
Sözü fazla uzatmadan, aşağıdaki şiiri okuyun.
Sonra tarafsız olarak kıyaslayın; Neyanî'nin şol şiiri yazdığı halkçı Ecevit dönemi ile, bugünkü Seyyah Kasımpaşavî dönemi arasında ne kadar fark var?
Ben köylüyüm işte
Ben köylüyüm, şu "Milletin efendisi",
Hah, işte o köylünün ta kendisi.
Bu onun kısa bir hikayesi,
Helalinden geçinmektir gayesi.
Vardı sofrasında sıcaktı yemeği,
Değerini hep bulurdu emeği,
Vadeyi, faizi hiç bilmezdi,
Asır geçse kapısına icra gelmezdi.
Çekti senetti onun bir sözü,
Olmazdı komşunun malında gözü.
Devlet tarafından borcu hiç silinmeyen,
Yıl sonu gelse de erzakı asla eksilmeyen,
Kapısı ve gönlü misafire her an hazırdı,
"Tanrı misafiri"ne gözleri nâzırdı,
Efendiden daha beyefendi,
Bütün zorluğu yenerdi kendi.
İşte böyle idi bir vakitler "efendi köylü",
Kaytan bıyıklı, çakır gözlü, selvi boylu
Sonradan başa gelen idareciler,
Benim köylüm, benim işçim ve bir sürü inciler.
Doğduğuna oldu köylü pimpişman,
Ne yaptıysa yaptı işte "o şişman".
Öküzünü traktörün faizine,
Damını tohumun rehinine,
Bağ-u bostanı gitti vade farkına,
Uymaya mecbur kaldı piyasanın çarkına,
Bu dertlerden başı dik çıkmaya kalkışınca,
Yıkıldı, sap ve saman birbirine karışınca,
Efendilik kalmadı artık ortada,
Buldu köylü kendini zokalı oltada.
Oltanın bir ucu bankada, diğeri tüccarda.
Kalmadı eli artık ne yağda ne de kârda.
Oldu Hasan ağa, artık rahmetlik,
Bütün istekleri şimdi 'bizahmet'lik
Şehirde holding sahibi oldu dünün marabası,
Giydiği her elbisenin renginde arabası,
Dünün çobanı olmuş şehirde efendi,
Köylünün bütün umutları bir bir tükendi.
İşte tam da bu sırada çıktı İMF,
Sayesinde haciz geldi uğranmayan KNF.
Artık yasaklandı tütün, şeker pancarı,
Kim kurtaracak bu köylü naçarı.
Bütün umutların bittiği bir yerde,
Çare sundu BTP her derde.
Bu millet her zorlukta buldu bir kahraman,
Koca bir ulus dilerken el aman.
Geçmişte bu yolla bulmuş her derde çare
Herkes çalışmalı, dolaşmak yok avare.
Bizim tek dostumuz biziz yine
Sevmektir işin aslı, yer yok nefrete kine
Şu olsun şimdilik son sözümüz,
Topyekün aydın olsun gözümüz.
Gelin bir olalım Baş ile,
Dolaşmayalım artık nebbaş ile.
Aşık Neyani
Not: Nebbaş; kefen soyucu
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024