O yıllarda köylü erkenden, daha şafak sökmeden karanlıkta kağnı arabasını koşar ve yollara düşerdi.
Biraz erken kalkan en önde olmak üzere aynı istikamete giden kağnı arabaları arka arkaya yollara dizilir ve çoğu zaman karanlıkta selamlaşırlarken seslerinden bir birlerini tanırlar, önümdeki Ahmet, arkamdaki de Hasandır diye karar verirlerdi.
Ot-çayır biçme mevsimi ise kağnı arabası hızı ile yaklaşık iki saatlik yolu katedecekler, daha önce biçilmiş olan otların üzerine güneş vurmadan ve geceden kalma hafif rutubetini kurutmadan toplayıp bağlayacaklar ve köye dönecekler ki akşama kadar yapacakları daha çok işler onları beklemektedir.
Ekin biçme mevsimi ise yine erkenden tarlaya varıp biçilmiş ekinleri toplayacaklar ve getirip harmana serecekler kurutacaklar ki ardından sapla samanı, sapla taneyi ayırmak için "dövme" faaliyeti başlasın.
İşte o yıllarda ve o yollarda, 21 Eylül 2019'da ahirete yolcu ettiğimiz amcam Mevlüt dede ile aynı istikamete gidenler kendilerini şanslı sayarlardı, çünkü yol boyunca o güzel sesi ile Sümmani başta olmak üzere bölge aşıklarına ait eserleri seslendirir, söylediği türkülerle adeta yolları kısaltır ve yolculuğun nasıl geçtiğini hissettirmezdi.
Hayali dahi zevk veriyor insana, düşünsenize; şafak vakti, sadece üzerinde yol aldığınız kağnı arabasının tekerleklerinin sesi bir de yanından geçtiğiniz derelerden akan su sesi ve bunların eşliğinde Mevlüt dedenin turna sesi…
Bölgenin tanınmış halk ozanlarından olan aşık Mevlüt İhsani'ye ait olduğunu daha sonraki yıllarda öğreneceğimiz şu kıtaları amcamın sesinden defalarca, ya o sözünü ettiğim yolculuklarda, ya harmanda ekin döverken ya da aile toplantılarında büyüklerin ısrarı üzerine dinlemişimdir.
Diyebilirim ki şiirle ilk tanışmam merhum Mevlüt amcamın o türkülerini dinlerken olmuştur:
Ben bir bülbül idim dostun bağında
Açmaya bekledim gül üzdü beni
Ermedim vuslata taze çağımda
Okşadı yabancı el üzdü beni
Herkes bir derdine ah çeker ağlar
Bülbülsüz goncalar sahipsiz bağlar
Koyunsuz yaylalar çiçeksiz dağlar
Sam vurdu kuruttu yel üzdü beni
Bu dertlerim doksan dokuz yüz oldu
Hasret yaktı beni bağrım köz oldu
Demedim çürüdüm dedim söz oldu
Her ağzın sitemi dil üzdü beni
Bu sevdaya toprak oldum dayandım
Erken doğdum amma pek geç uyandım
Deli gibi diyar diyar dolandım
Aslı Kerem gibi yol üzdü beni
Bilmez iken bu sevdayı kınadım
Âşık oldum talihimi sınadım
Çalkandım çırpındım yorgun kanadım
Çıkamam kenara göl üzdü beni
Bugün sevdiğimden aldım bir nişan
Alır muradını yare kavuşan
Gözleri kan ağlar zülfü perişan
Dökülmüş kenara tel üzdü beni
Mevlit İhsani'yi düşürdü gama
Hasretlik yerleşti her bir azama
Bugün nazlı yardan aldım bir name
Üstünde gözyaşı pul üzdü beni
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024