Öğretmenler yoksul, umutsuz ve korunmasız
Türkiye’de öğretmenler yoksulluk sınırında yaşıyor, atama bekleyen yüz binler umutsuzluğa gömülüyor. Meslek onuru ayaklar altında, şiddet kapıda; bu Öğretmenler Günü değil, öğretmenlerin isyan günü!
24.11.2025 14:14:00
Eyüp Kabil
Eyüp Kabil





24 Kasım Öğretmenler Günü, her yıl kutlanırken, Türkiye'deki öğretmenlerin karşılaştığı derin sorunlar bu günü bir kutlamadan ziyade bir hesaplaşma fırsatına dönüştürüyor.
2025 yılına gelindiğinde, eğitim sistemi hâlâ yapısal krizlerle boğuşuyor. Ekonomik baskılar, atama belirsizlikleri ve mesleki değersizleşme, öğretmenleri tükenmişlik noktasına getiriyor.
Ekonomik zorluklar ve yoksulluk
Öğretmenler, Türkiye'nin ekonomik krizinden en çok etkilenen kesimlerden biri. 2025'te enflasyonun yüksek seyretmesiyle maaşlar eridi; birçok öğretmen yoksulluk sınırının altında yaşıyor.
Eğitim-İş Sendikası'nın raporlarına göre, öğretmenler borç yükü altında eziliyor ve sosyal baskılarla karşı karşıya. TBMM tutanaklarında bile vurgulandığı üzere, mali zorluklar öğretmenlerin gündelik hayatını felç ediyor.
Özel okul öğretmenleri ise daha vahim durumda. Düşük ücretler ve geçim sıkıntısı, mesleği terk etmelerine neden oluyor. Hükümetin maaş iyileştirmeleri yetersiz kalıyor; öğretmenler, "insanlık ve meslek onuruna yaraşır" bir ücret talep ediyor ama bu çağrılar kulak ardı ediliyor. Bu durum, öğretmenleri ek işlere zorluyor ve eğitim kalitesini düşürüyor.
Atama ve istihdam sorunları
Atama bekleyen öğretmen sayısı 2025'te hâlâ yüz binlerle ifade ediliyor. Milli Eğitim Bakanlığı'nın planlama eksikliği, öğretmen ihtiyacını yıllardır karşılayamıyor.
PİKTES gibi projelerde çalışan sözleşmeli öğretmenler, 10 yıla yakın süredir kadro bekliyor; maaşları eksik, resmi öğretmen kimlikleri yok. Norm fazlası bahanesiyle yapılan resen atamalar, öğretmenleri sürgün gibi hissettiriyor ve mesleki haklarını ihlal ediyor.
Proje okullardaki atama kararları ise köklü liselerde kriz yaratıyor, deneyimli öğretmenleri yerlerinden ediyor. Bu politikalar, öğretmenleri güvencesiz bırakıyor ve genç mezunları umutsuzluğa sürüklüyor. Hükümetin mülakat sistemi ve yetersiz kontenjanlar, adaletsizliği pekiştiriyor.
Çalışma koşulları ve şiddet tehdidi
Öğretmenler, kalabalık sınıflar, yetersiz kaynaklar ve artan şiddet olaylarıyla da mücadele ediyor. 2024-2025 eğitim yılında, öğretmen açığı ve bölgeler arası dengesizlikler sorunları derinleştiriyor. Taşımalı eğitim mağduriyetleri, özellikle kırsalda öğretmenleri zorluyor. Ayrıca, veli ve öğrenci şiddeti sıklaşıyor; öğretmenler fiziksel ve psikolojik baskı altında.
Emekli öğretmenlerin bile sağlık sorunları ihmal ediliyor, örneğin cezaevindeki yaşlı öğretmenlerin felç kalması gibi trajik vakalar yaşanıyor. Bu koşullar, mesleğin değersizleştirilmesini gösteriyor; öğretmenler performans nesnesi haline getiriliyor ve tükenmişlik yaygınlaşıyor. Hükümetin güvenlik önlemleri yetersiz, öğretmenler korunmasız bırakılıyor.
Eğitim sisteminin yapısal problemleri
Genel olarak, eğitim politikaları öğretmenleri mağdur ediyor. Bütçe payı azalırken, eşitsizlik artıyor; deprem riskli okullar güçlendirilmiyor. Müfredat değişiklikleri ve sınav odaklı sistem, öğretmenleri yaratıcılıktan uzaklaştırıyor. Sendikalar, sorunlara çözüm üretmeyi talep ediyor ama hükümet tepkisiz kalıyor. Bu yapısal kriz, öğretmenleri "sınav kazanan-kazanamayan" diye ayırıyor ve mesleki dayanışmayı zedeliyor.
Sonuç olarak, Türkiye'de öğretmenler, ekonomik, istihdam ve çalışma sorunlarıyla boğuşurken, hükümet politikaları eleştiriyi hak ediyor. Gerçek bir Öğretmenler Günü, sorunları çözmekle kutlanır. Acil reformlar yapılmazsa, eğitim sistemi çökecek ve toplum kaybedecek. Öğretmenlere hak ettikleri değeri vermek, ülkenin geleceğini kurtarmaktır.
2025 yılına gelindiğinde, eğitim sistemi hâlâ yapısal krizlerle boğuşuyor. Ekonomik baskılar, atama belirsizlikleri ve mesleki değersizleşme, öğretmenleri tükenmişlik noktasına getiriyor.
Ekonomik zorluklar ve yoksulluk
Öğretmenler, Türkiye'nin ekonomik krizinden en çok etkilenen kesimlerden biri. 2025'te enflasyonun yüksek seyretmesiyle maaşlar eridi; birçok öğretmen yoksulluk sınırının altında yaşıyor.
Eğitim-İş Sendikası'nın raporlarına göre, öğretmenler borç yükü altında eziliyor ve sosyal baskılarla karşı karşıya. TBMM tutanaklarında bile vurgulandığı üzere, mali zorluklar öğretmenlerin gündelik hayatını felç ediyor.
Özel okul öğretmenleri ise daha vahim durumda. Düşük ücretler ve geçim sıkıntısı, mesleği terk etmelerine neden oluyor. Hükümetin maaş iyileştirmeleri yetersiz kalıyor; öğretmenler, "insanlık ve meslek onuruna yaraşır" bir ücret talep ediyor ama bu çağrılar kulak ardı ediliyor. Bu durum, öğretmenleri ek işlere zorluyor ve eğitim kalitesini düşürüyor.
Atama ve istihdam sorunları
Atama bekleyen öğretmen sayısı 2025'te hâlâ yüz binlerle ifade ediliyor. Milli Eğitim Bakanlığı'nın planlama eksikliği, öğretmen ihtiyacını yıllardır karşılayamıyor.
PİKTES gibi projelerde çalışan sözleşmeli öğretmenler, 10 yıla yakın süredir kadro bekliyor; maaşları eksik, resmi öğretmen kimlikleri yok. Norm fazlası bahanesiyle yapılan resen atamalar, öğretmenleri sürgün gibi hissettiriyor ve mesleki haklarını ihlal ediyor.
Proje okullardaki atama kararları ise köklü liselerde kriz yaratıyor, deneyimli öğretmenleri yerlerinden ediyor. Bu politikalar, öğretmenleri güvencesiz bırakıyor ve genç mezunları umutsuzluğa sürüklüyor. Hükümetin mülakat sistemi ve yetersiz kontenjanlar, adaletsizliği pekiştiriyor.
Çalışma koşulları ve şiddet tehdidi
Öğretmenler, kalabalık sınıflar, yetersiz kaynaklar ve artan şiddet olaylarıyla da mücadele ediyor. 2024-2025 eğitim yılında, öğretmen açığı ve bölgeler arası dengesizlikler sorunları derinleştiriyor. Taşımalı eğitim mağduriyetleri, özellikle kırsalda öğretmenleri zorluyor. Ayrıca, veli ve öğrenci şiddeti sıklaşıyor; öğretmenler fiziksel ve psikolojik baskı altında.
Emekli öğretmenlerin bile sağlık sorunları ihmal ediliyor, örneğin cezaevindeki yaşlı öğretmenlerin felç kalması gibi trajik vakalar yaşanıyor. Bu koşullar, mesleğin değersizleştirilmesini gösteriyor; öğretmenler performans nesnesi haline getiriliyor ve tükenmişlik yaygınlaşıyor. Hükümetin güvenlik önlemleri yetersiz, öğretmenler korunmasız bırakılıyor.
Eğitim sisteminin yapısal problemleri
Genel olarak, eğitim politikaları öğretmenleri mağdur ediyor. Bütçe payı azalırken, eşitsizlik artıyor; deprem riskli okullar güçlendirilmiyor. Müfredat değişiklikleri ve sınav odaklı sistem, öğretmenleri yaratıcılıktan uzaklaştırıyor. Sendikalar, sorunlara çözüm üretmeyi talep ediyor ama hükümet tepkisiz kalıyor. Bu yapısal kriz, öğretmenleri "sınav kazanan-kazanamayan" diye ayırıyor ve mesleki dayanışmayı zedeliyor.
Sonuç olarak, Türkiye'de öğretmenler, ekonomik, istihdam ve çalışma sorunlarıyla boğuşurken, hükümet politikaları eleştiriyi hak ediyor. Gerçek bir Öğretmenler Günü, sorunları çözmekle kutlanır. Acil reformlar yapılmazsa, eğitim sistemi çökecek ve toplum kaybedecek. Öğretmenlere hak ettikleri değeri vermek, ülkenin geleceğini kurtarmaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.














































































