(…dünden devam)
Şu anda 22 üniversitenin rektörü daha önce AKP milletvekili olan ve AKP milletvekilliğine aday olmuş, siyaset yapan kişiler durumundadır. Bu durum ise sadece rektörlerin Cumhurbaşkanı'nın emrinde değil aynı zamanda AKP'nin siyasi ideolojisinin uygulayıcısı durumuna sokmuştur.
Resmi gazetede yayınlanan 1 Ocak 2021 Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi Kapsamında Boğaziçi Üniversitesi'nin yeni rektörü Prof. Dr. Melih Bulu'nun 1970 Kırıkkale doğumlu olduğu özgeçmişinde bulunmaktadır. Finans alanında doktorası bulunan Melih Bulu'nun ağırlıklı olarak strateji alanında akademi çalışmaları yaptığı anlaşılmaktadır. Bundan öncede İstanbul Şehir Üniversitesi'nde (2010-2016) İşletme Bölüm Başkanlığı, 2016-2019 yılları arasında İstinye Üniversitesi Kurucu Rektörü olduğu, 2020 yılında da Haliç Üniversitesi'nde rektörlük yaptığı anlaşılmaktadır. 2020 yılında AKP Sarıyer ilçe başkanlığı kurucusu olarak siyasete girdiği, 2009 yılında yapılan yerel seçimlerde Ataşehir belediye başkanlığı için, 2015 yılında ise genel seçimlerde İstanbul 1. Bölge milletvekilliği için aday adayı olduğu görülmektedir.
Recep Tayyip Erdoğan tarafından 1 Ocak 2021 tarihinde Cumhurbaşkanlığı kararnamesi kapsamında Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atanmasının ardından yüzlerce öğrenci ve akademisyen tarafından protesto edildi.
2011 yılında yazdığı 'Measuring competitiveness of cities: Turkish experience"in "The environment and the entrepreneurial city: searching for the urban 'sustainability fix' in Manchester and Leeds"dan kopyalandığı, doktora tezinde intihal yaptığı iddia edildi. Bulu, intihal iddialarını "iftira" olarak nitelendirerek reddetti.
Bulu'nun rektör olarak atanmasının ardından Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri, rektörün atanması yerine seçilmesi gerektiğini belirterek, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra yapılan düzenlemeyle rektörlük seçimlerini ortadan kaldıran ve anti-demokratik olduğunu düşündükleri uygulamaların bir parçası olan bu eylemi eleştirdiler. Öğretim üyeleri, 1980 darbesinden bu yana Türkiye'de bir üniversite dışından atanan ilk rektör olduğunu belirtti.
Rektör, AKP'nin siyasi bir hareketi olarak gördükleri atamaya öfkelenen öğrenciler tarafından protesto edildi. "Melih Bulu bizim rektörümüz değil." sloganlarıyla birlikte "Bunu akademik özgürlüğü, bilimsel özerkliği ve üniversitemizin demokratik değerlerini açıkça ihlal ettiği için kabul etmiyoruz" dediler. Yapılan bu protestoların ardından Boğaziçi Üniversitesine mensup akademisyenler, rektör devir-teslim töreninde, rektörlük binasına arkalarını dönerek yeni bir protesto gerçekleştirdi.
Rektör olarak atanan Prof. Dr. Melih Bulu ile Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyeleri ve öğrencilerinin protestosu, rektör olarak atanmasını kabul etmemesi ne anlama gelir? Artık Boğaziçi'nde Cumhurbaşkanı himayelerinde olan ve destekleriyle gönderilen rektör kendi siyasi görüşünde bir eğitim öğretim programı uygulayacaktır. Üniversitenin bilimsel özerkliği akademisyenlerin, öğrencilerin görüş ve önerileri dikkate alınmayacaktır. Bu durum artık Boğaziçi'nde bilimin ışığında özgürce düşüncesini ifade eden ve araştırma yapan bir üniversite olmaktan çıkaracaktır. Yani siyasetin emrine sokacaktır.
Türkiye'nin belki en önemli uluslararası bilimsel yayınlarının çıktığı bir üniversitenin aydınlıktan karanlığa doğru gitmesine sebep olacaktır. Bu durumu en iyi anlatan öğrenci protestoları sırasında Boğaziçi Üniversitesi'nin kapısına vurulan kelepçe bunu net biçimde ortaya koymuştur. Üniversiteye siyaset girmiş bilimin kapısına da kelepçe vurulmuştur. Bu durum Türkiye'nin muasır devletler seviyesine ulaşma değil tersine Suudi Arabistan, İran, Irak, Mısır, Libya, Cezayir gibi karanlık, gelişmemiş ülkeler ligine düşmesine sebep olacaktır. Bu nedenle siyasetçilerin bir an önce okullardan ellerini çekmesi bilimsel aydınlık laik ve liyakate dayalı eğitime geçmesi gerekir.
Eğer bu yapılmazsa AKP'nin düşündüğü gibi dindar bir gençlik değil deist, ateist, ve işsiz gençlik sayısında gittikçe bir artış devam edecektir. Cumhurbaşkanı himayelerinde, talimatlarıyla, direktifleriyle bu makamlara gelenlerin de Cumhurbaşkanı himayesi bittiği zaman o makamlardan inecekleri gibi rektörlük yaptıkları öğretim üyesi arkadaşlarının arasına nasıl döneceklerini düşünmeleri gerekir.
Yani üniversitelerin rektörlerinin siyasetin emrinde değil üniversitenin bilimin liyakatin emrinde hak hukuk adaleti koruyarak yöneticiliklerini sürdürmeleri gerekir. Yoksa bundan bütün ülke hem eğitim yönünden hem de sosyal yönden büyük zarar görebilir.
- Türk toplumunda psikososyal sorunların nedenleri / 24.05.2021
- Tek kişilik akıl mı ortak akıl mı? / 22.05.2021
- Şımartılmış Hasta Sendromu ve sağlık çalışanlarına şiddet / 21.05.2021
- Covid-19 salgını ile artan sorun: Kadına şiddet, aile içi şiddet / 27.03.2021
- 8 Mart Kadınlar Günü’nde kadına şiddet! / 10.03.2021
- Sağlıkta dönüşümün bedeli - sağlık israfı - sağlık iflası / 07.03.2021
- Türk milleti neden mutsuz! / 05.03.2021
- 'İnandığın yolda yürü' / 02.03.2021
- Sağlık alanında kötü gidişat ve defansif tıp / 22.02.2021