Ek protokolün imzalanması önemli ve tarihi bir adımdı, çünkü AB hayali uğruna Cumhuriyet tarihinde en fazla taviz verdiğimiz belgeydi.Deklarasyonun hiçbir anlam taşımadığını dünkü yazımızda tarihi örneğiyle birlikte açıklamıştık.Kıbrıs Rum Lideri Tasos Papadopulos, imzadan önce "AB'ye üye olmak isteyen bir devletin, başlangıçta Birliğe 'üye ülkelerden birini tanımıyoruz' şeklinde açıklama yapması düşünülemez" demişti ve ilave olarak Türkiye'nin Rum Kesimi'ni AB'nin eşit ve tam üyesi olarak tanımayı reddetmesi halinde üyelik müzakerelerinin başlatılmasını veto edeceklerini söylemişti.Rum Hükümet Sözcüsü Hrisostomidis ise, "Müzakerelerin başlaması için gereken oylamada Kıbrıs'ın oyunun geçerliliğini kabul eden Türkiye'nin, Rum kesimini tanımaması düşünülemez" açıklamasını yapmıştı.Yunanistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Yorgo Kumuçakos, "Türkiye'nin Gümrük Birliği Ek Protokolünü imzalamakla AB'ye ve tüm üye ülkelere karşı yükümlülüğünü yerine getirmek yönünde adım attığını" belirtti.Tabii, "tüm üye ülkeler" derken özellikle vurguladığı "Rum Kesimi". Zaten dikkat ederseniz AB müzakere süreci döndü dolaştı ek protokol konusuna odaklandı, ek protokol konusu da Rum Kesimi'nin tanınmasına.Bunun Türkçe'si, AB ülkeleri "Rum Kesimini tanımadan ve Rum Kesimini ikna etmeden AB üyeliğini unutun" demek istiyor.Baş müzakereci Babacan'ın da ifade ettiği gibi 25 üyenin her birinin onayı çok önemli ve şart.İşte bu durum AB hayali uğruna tavizlerin ardı arkasının kesilmeyeceğinin en bariz göstergesidir. Daha şimdiden AB'li yetkililer isteyecekleri tavizlerin sinyallerini vermektedirler.İtalya Dışişleri Bakanı Fini, "Protokolü imzaladıktan sonra izleyeceğiniz yol, üyeliğinizi istemeyenlere koz vermemeli" dedi.AB Komisyonu Türkiye Delegasyonu Başkanı Hansjörg Kretschmer ise "Bence Kıbrıs'ı büyük bir sorun haline getirerek, AB-Türkiye ilişkilerini zora sokmamalıyız. Ankara Anlaşması'nın Türkiye tarafından imzalanmasını bir ödün vermek olarak görmüyorum" şeklinde ifade etti.Kısacası AB'li yetkililer Ek protokolün imzalanması elde var bir, ondan sonra ikiye yatırım yapıyorlar. Sonra üçe, sonra dörde... bu böyle devam edecek, istekler bitmeyecek taa ki sahip olduğun bütün değerlerini verene kadar. "Aman üyeliğimize gölge düşmesin, aman şunu kırmayalım, aman AB'li dostlarımız incinmesin" diye diye elde avuçta ne varsa hepsini teslim edeceğiz, taa ki bu kör mantıktan kurtuluncaya kadar.Ek protokolün imzalanması birçok probleme direk yol açtığı gibi, yakında başımızı çok ağrıtacak birçok problemin de kapısını aralamaktadır.Bunları şöyle özetleyebiliriz:KKTC'nin ekonomik olarak Rum tarafına bağımlı hale gelmesine, ekonominin güneye kaymasına neden olacaktır. Daha şimdiden 200 KKTC firması ile 2 bin Türkiye firmasının Rum tarafıyla bağlantı kurduğu yönündeki haberler, oldukça dikkat çekicidir. Olası bu gelişmeler Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin tasfiyesini, verilen mücadelenin boşa gitmesini, Rum devletine yama olmamızı bizlere dayatacak kadar tehlikeli ve risklidir.Türkiye'ye Rumların ürünleri sıfır, Kıbrıs Türklerinin ürünleri ise yüzde 16 gümrükle girecek. Bu durum Kuzey'deki limanların fiilen kapanmasına neden olacak. Kıbrıslı Türkler tamamen Rum'un kontrolüne girecekler.Ticarette geçerli bütün menşe şahadetnameleri ile ilgili tek yetkili Kıbrıs Cumhuriyeti olacak. Yani, tanımadığımız Kıbrıs Rum Kesimi, adanın dış ticaretini yönlendirecek. Bütün gümrük düzenlemeleri Rumların kontrolüne geçecek. KKTC ile ticaret yapmamıza izin vermeyecekler. Dolayısıyla bütün dünyanın ambargo uyguladığı KKTC'ye biz de ambargo uygulamak zorunda kalacağız. İtiraz ettiğimiz anda hemen Ankara Antlaşması'nın yedinci maddesini hatırlatacaklar: "Antlaşma hedeflerinin gerçekleşmesini tehlikeye düşürecek her türlü girişimden uzak durma yükümlülüğü".Türkiye'nin Kıbrıs'taki uluslararası hukuka uygun varlığı ek protokolün imzalanmasıyla tehlikeye girecek. Ek protokolün imzalanması Türkiye'nin Londra ve Zürih Anlaşmaları ile Kıbrıs'ta elde ettiği pozisyonu ortadan kaldıracak. Bu Türkiye'nin garantörlük haklarını kaldıracaktır, Kıbrıs Türk Halkının tüm garanti ve güvenceden arındırılması demektir. Kıbrıs Türk'ünün kaderine terk edilmesi demektir.Türkiye, Kıbrıs Türk halkına verilen sözler yerine getirilmeden, izolasyon ve ambargolar kalkmadan Rumları tanıma anlamına gelecek bu gibi adımlar atmakla Rumların yeni tavizler alma iştahını kabartacaktır.Her ne kadar tanıma anlamına gelmez diyerek deklarasyon yayımlandıysa da, AB, müzakere sürecinde Rum Kesiminin ve de Yunanistan'ın vetosunu bahane ederek bu deklarasyonun hiçbir şey ifade etmediğini itiraf edecektir. Çünkü Türkiye köprüyü geçti.Yarınki yazımızda konumuza devam edeceğiz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025