Her şey 2010 referandumuyla başladı. Başta Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSK) olmak üzere yargı kurumlarının üyelerinin çoğunluğu siyasi irade tarafından belirlenmeye başlanınca, doğal olarak davaların kanunlara göre hukuki çerçevede değil, siyasi olarak görüldüğü iddiaları gündeme gelmeye başladı.
HSK'nın resmi sitesinde şu şekilde ifade edilir:
"Genel Kurul 13 üyeden oluşmaktadır. Kurulun Başkanı Adalet Bakanıdır. Kurul; Bakan, Adalet Bakanlığı ilgili Bakan Yardımcısı ile Cumhurbaşkanınca seçilen dört ve Türkiye Büyük Millet Meclisince seçilen yedi üyeden oluşur."
Meclis çoğunluğu da iktidarın elindeyse, o zaman HSK'da siyasi ağırlık ön plana çıkmış olur.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, yürütülen soruşturmaların siyasi olmadığını söylüyor ama 2010 referandumuyla oluşan tablo ve soruşturmaların ve tutuklamaların çoğunlukla muhaliflere yönelik olması bu sözün pratikte karşılığı olmadığını gösteriyor.
Eğer soruşturmalar siyasi değilse, hükümetin bunu pratikte de ispatlaması gerekiyor. Örneğin sadece CHP'li belediyelere değil, AKP'li belediyelere de, başta İstanbul, Ankara olmak üzere büyükşehirlerin AKP'li geçmişine de soruşturmalar başlatılması gerekiyor.
Adalet Bakanı, CHP lideri Özgür Özel'in yaptığı açıklamalardan yola çıkarak, "CHP lideri yargıyı etkilemekten kaçınmalı" diyor ama muhalif belediyelere ve siyasilere yönelik davalarda gerek Cumhurbaşkanı'nın, gerekse AKP'li yetkililerin ve AKP yandaşlarının açıklamalarının yargıyı doğrudan etkilediğinden hiç bahsetmiyor.
Geçtiğimiz günlerde AKP eski milletvekili Şamil Tayyar ile AKP'ye yakınlığıyla bilinen Cem Küçük arasında ilginç bir tartışma yaşandı. Gazeteci Cem Küçük, İBB soruşturmasında yer aldığını öne sürdüğü MASAK ve BDDK raporlarını ileri sürerek, "Bu dosyadan çok kolay kurtulacaklarını sanmıyorum" dedi.
Şamil Tayyar ise, "Hüküm kararı olmadan ona suçlu muamelesi yapamazsınız. Ayrıca burası bir mahkeme salonu değil. Cem Küçük de mahkeme heyeti başkanı değil. Dolayısıyla hüküm veremezsiniz. İddianızı dile getirirsiniz ama hüküm veremezsiniz. Burada hüküm veriyorsun, sonra da herkesin verdiğin hükme uymasını istiyorsunuz. Olur mu?" şeklinde yanıt verdi.
Tartışmanın başka bir bölümünde ise Tayyar, "Bu dönem değil, başka bir dönem olsa; anlattıklarının çoğu 'adil yargılamayı etkileme' suçuna girer. Senin elindeki belge, 'gizli' damgalı belge değil mi?" derken Küçük soruyu yanıtsız bıraktı.
Evet, bu gizli belgenin Cem Küçük'ün elinde ne işi var? Üstelik yaptığı açıklamalarla Özgür Özel yargıyı etkiliyor da, AKP'ye yakın olanlar gizli belgelerle hüküm verdiğinde yargıyı etkilemiş olmuyorlar mı?
Sonra da yürütülen soruşturmalar siyasi değil deniyor.
Öte yandan suç örgütü lideri olduğu tescilli olan Aziz İhsan Aktaş etkin pişmanlıktan yararlanıp serbest kalıyor ama onun iddialarına güvenilerek yürütülen soruşturmalarda onlarca kişi tutuklanıyor.
Bu arada Gazeteci Murat Ağırel İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'i dolandırma girişiminde bulunan kişinin kim olduğunu yazdı. Savcılara karşı bu organize işi yapan isimlerden birinin sicili ilginç... Adı, İBB soruşturmasından tutuklu Murat Ongun hakkında müşteki (şikayetçi) sıfatıyla ifade veren kişi olarak geçiyor.
Şu garabete bakın; Murat Ongun'un hapiste olmasına neden olan kişi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısını dolandırmak isteyen kişi. İlginç bir süreç yaşıyoruz.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, yeni adli yılın açılış mesajında "Reformlarımızı hayata geçirmeye devam edeceğiz" dedi. AKP iktidarında başta 2010 referandumu olmak üzere yargı mekanizmasında ne kadar büyük zararlar oluştuğu ortada. Bence bir reform yapılacaksa, bu 2010 öncesine yeniden dönmek şeklinde olmalı.
MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, "Tutuklama bir ceza değildir" dedi. Eğer yeni yargı reformu bu iktidar ortağıyla yapılacaksa vatandaşların vay haline.
Adli yılın açılışında yargı mensupları Yargıtay Başkanı Ömer Kerkez başkanlığında Anıtkabir'i ziyaret etti. Kerkez, Misak-ı Milli Kulesi'ndeki Anıtkabir Özel Defteri'ne şunları yazdı: "Aziz Atatürk, 2025-2026 adli yılının başlangıcında, Yargıtay Başkanlığı olarak manevi huzurunuzda bulunmanın onurunu yaşıyoruz. Kurucusu olduğunuz Cumhuriyet'in temelini oluşturan hukuk devleti ilkelerini korumak, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığını gözetmek, hukukun üstünlüğünü her şartta savunmak en temel görevimizdir…"
Yeni adli yılın, yargı mensuplarının bu söze bağlı kalarak hareket ettiği bir yıl olmasını temenni ederiz. Zira "Hukuk devleti ilkelerini korumak", "Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığını gözetmek" ve "Hukukun üstünlüğünü her şartta savunmak" çok kıymetli şeyler.
İnşallah iktidara ayrı, muhalefete ayrı ikili bir hukuk sistemi uygulanmaz.
İnşallah kişilere göre değil, anayasaya ve kanunlara göre hükümlerin verildiği, vatandaşların hakka ve hukuka adilce ulaşabildiği bir adli yıl yaşarız.
Bunun da ilk göstergesi, Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın 4 Eylül Perşembe günü görülecek olan davası. Ortada hakaret yok, Cumhurbaşkanına yönelik bir hakaret yok ama suçlama bu yönde. Bu sebepten dolayı 9 aydır da adli kontrol şartı ve yurt dışı yasağı uygulanıyor.
Sonra da deniyor ki, soruşturmalar siyasi değil!
Eğer hukuka ve kanunlara göre olsa, ortada kanuni anlamda bir hakaret yok.
BTP Sözcüsü Avukat Lütfullah Önder şu paylaşımda bulundu:
"Siyasal iktidarın başlattığı muhalefeti susturma sürecinin ilk kurbanı oldu. 9 aydır adli kontrol uygulanıyor. 4 Eylül'de ilk kez hakim karşısına çıkacak. Genel Başkanımız Hüseyin Baş'ın suçu: Siyasal iktidarın hoşuna gitmeyecek eleştiriler yapmak. #hüseyinbaşYalnızdeğildir."
Evet bizler de 4 Eylül Perşembe günü saat 10.00'da adaletin tecelli ettiğini görmek için Çağlayan Adliyesi'nde olacağız.
- Millet iradesine saygı, sandığa saygıdan geçer / 11.09.2025
- Türkiye, SDG’ye operasyon yapabilir mi? / 10.09.2025
- Türkiye ekonomisinde yaprak dökümü / 09.09.2025
- Bütünleşik muhalefet sözde kalmamalı / 06.09.2025
- Adalet ve demokrasi için Çağlayan’daydık / 05.09.2025
- Ekonomide büyüyoruz, enflasyon düşüyor, halk niye fakir? / 04.09.2025
- Soruşturmalar siyasi değilse, ispatlayın! / 03.09.2025
- 19 Mayıs’taki bağımsızlık yürüyüşü 30 Ağustos’ta sele dönüştü / 02.09.2025
- Komisyon, ‘cambaza bak’ oyunu mu? / 30.08.2025