Canının istediği bir şeyi misafirsiz yemezdi. Sebebini sorduklarında; "Kıyâmet günü misafir ile yenenden sual olunmayacağını duydum da ondan." diye cevap verirdi. Onun çok ikrâmda bulunduğunu gören birisi; "Malınız azalıyor, misâfire ikrâm işini biraz azaltsanız?" dediğinde; "Mal azalıyorsa, ömür de bitiyor." buyurdu.İnsanların iyiliğini isterdi. Yanına sık sık gelen kötü huylu bir kimse birgün ondan ayrıldı, gelmez oldu. Bunun ayrılmasına çok üzüldü; "Niçin üzülüyorsun?" dediklerinde; "O zavallı gitti. O kötü huylar kendinden ayrılmadı. Onun haline üzülüyorum. Bizim yanımızda bir müddet daha kalsaydı ahlâkı düzelebilirdi." dedi.Firâset sâhibiydi. Söylenen sözlerin inceliğine hemen vâkıf olurdu. Sehl bin Ali bin Abdullah Mervezî, Abdülhakim Arvasi'in derslerine devâm ederdi. Bir gün; "Artık senin dersine gelmeyeceğim. Çünkü, bugün gelirken, senin kızların dama çıkmış, beni çağırıyorlardı. Benim Sehl'im, benim Sehl'im diyorlardı. Bunların terbiyesini vermiyor musun?" dedi. Abdülhakim Arvasi, o gece talebesini toplayıp; "Sehl'in cenâze namazına gidelim." dedi. Gidip, vefât etmiş buldular. "Vefâtını nereden anladın?" dediklerinde; "Benim hiç câriyem yok. O gördükleri Cennet hûrîleri idi. Onu Cennet'e çağırıyorlardı." dedi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.