Dünya ordu teşkilatlanması ve ordu kültürünü Türklerden öğrendi desek yeridir. Çünkü, Türkler yaklaşık olarak 16 Devlet - 16 değişik İmparatorluk kurup tarihteki yerini almıştır. Türkler en zor zamanlarında bile, aralarından güçlü bir lider çıkarabilmiş ve tekrar teşkilatlanarak istiklalini kazanabilmiş bir millettir. Tarih boyunca Türkler, güçlü liderlerin arkalarına geçerek daima güçlü ordu kurabilmişler ve başarıya ulaşmışlardır. Dikkat edilirse nispeten yeni sayılan, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet tarihlerinde, güçlü liderler Türk milletinin önüne geçerek mucizevi başarılar elde etmeyi daima başarmışladır. Türklerde ordu, milletin göz bebeğidir. Milletin bağrından çıkan ordu Devletin bekasından, gelişmesinden, hayatiyetinden, idari dengesinden ve geleceğinden adeta baş sorumludur. Siyasilerimiz iç idari mekanizmalarla uğraşırken ordu tüm devletin bütünlüğüne yönelen her türlü düşmanlıkları bertaraf etmek ve iç huzurun gelişmesini sağlamakla kendini görevli saymaktadır. Zor zamanlarda siyasilerin güçleri sona erdiğinde, ordu yardıma koşmakta ve durumu düzelterek idareyi siyasilere devretmektedir. Böylece Türk Cumhuriyetinin Demokratik tarihinde ordu siyasilerimize birkaç kez mola verdi ve iç mekanizmayı dengeleyerek tekrar onların eline idareyi teslim etti. Milletimizin orduya karşı güveni ve sevgisi tüm kurumların sevgi ve güveninden daha üstün görülmektedir. Yapılan çeşitli istatistik değerlendirmelerinde bu durum daima teyit edilmektedir. Ordu her zaman Türk Milletinin baştacı olmuştur. Türk Milleti dışında Ordusuna bu kadar değer veren başka bir millet yoktur. Diğer taraftan güçlü ordu bir milletin güvencesi ve temel dayanağıdır. İyi ordusu olmayan ve ordusuna güç kazandırmayan milletlerin kaderleri bellidir. O milletler tarih boyunca başka milletlerin tahakkümü altında kalıp ve o şekilde, 2. sınıf insanlar olarak hayatiyetlerini ancak devam ettirebilmektedir. Türk Milleti ise bu duruma hiçbir zaman düşmemiştir. Düşmemeye de kararlıdır! Kaldı ki arkasında tüm dünyanın hayran olduğu güçlü bir Türk ordusu vardır! Türk ordusunda huzursuzluk belirtileri Son yıllarda Türkiye'deki siyasilerimizin bazıları AB sevdasına adeta kilitlenmiş bulunmaktadır. AB dünyası da bunu fark ederek Türkiye'den taviz üstüne taviz koparmak istemektedir. 17 aralık tarihindeki AB ile Türkiye arasında "ucu açık AB üyeliği" antlaşmasından sonra Türkiye adeta 3 Ekim 2005 tarihinden başka hiçbir konuyu düşünemez olmuştur. Öte taraftan AB mensupları arasında Türkiye'ye dost da var ezeli düşmanlar da vardır. Ancak "Sözde dostlarımızla" "Ortak düşmanlarımızın" ortak görüşleri ve toplu istekleri, Türkiye Devletinin zayıflaması, Devletin küçülmesi, Devlet-Ordu-Siyasi idareciler ve güvenlik güçlerindeki dengenin kendi lehlerine dönmesi ve Türkiye'nin kolay yutulacak lokma haline gelmesi yönündedir. Bu isteklerinin yerine getirilmesi için AB, Türkiye'ye dayatma üzerine dayatma göndermekte ve olmadık isteklerde bulunmaktadırlar. Bu istekler arasında KKTC aleyhine çeşitli tekliflerin kabulü, PKK terör güçlerinin (Türk Ordusuna karşı) adeta koruma altına alınması, İmralı'daki Öcalan'ın tutukluluk haklarını azami dereceye çıkarılması, Türkiye'de bulunan ve Türk vatandaşı sayılan Ortodoks Patriğin Ekümeniklik dereceye yükseltilmesi, İstanbul Heybeli Ada'da tam bağımsız bir Ruhban okulunun açılması, Türkiye'de yürütülen bitmez tükenmez Misyonerlik faaliyetlerine dokunulmaması, azınlıklara adeta Türklerden daha geniş hakların verilmesi, bizimle binlerce yıl birlikte yaşayan ve kaynaşmış olan, Kürt vatandaşlarımızın azınlık sınıfına alınması, olmayan bir Ermeni soykırımının tasdiki, ondan sonra da tazminatların ödenmesi, (Kaldı ki bazı Ermeni canavarları, 2 milyon Türkü katlettikleri ve insanlarımızı camilerde toplu halde yaktıkları belgelerle ispatlanmış) tarihi gerçeklere dayanmaktadır. Ancak tüm bunlar bir yana onlara bunun üstüne adeta bir "Türkleri katletme ödülü" verilmesi gibi olmadık hususlar istenmekte ve tüm bunların yerine getirilmesi AB ile müzakerelere başlanması için, şart koşulmaktadır!
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006