Ortak frekans

Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesini temenni edenlerin başında İstanbul Fener Rum Patriği Bartolomeos da bulunuyor.Fatih Kaymakamlığı'na bağlı olmasına rağmen bağımsız hareketler sergileyen ve ekümenik olduğunu iddia ederek Vatikanvari açılımlarda bulunan Bartolomeos'un bu desteğinin arkasındaki saikleri iyi bilmek lazım.Vatikan'ın kültürel ve siyasal açılımlarını örnek alarak Ortodoks öğretiyi Ortodoks ağırlıklı ülkeler başta olmak üzere Avrupa, Kafkaslar ve Balkanlar'daki Ortodoks kitleye aşılayarak global açılım sergileyen Fener Rum Patriği'nin Türkiye'ye yeni Papa'yı daveti de ayrıca analiz edilmek durumunda.Papa'nın hangi gerekçelerle ve hangi misyonla davet edildiğinin ve bu davette ortaya çıkması muhtemel krizlerin boyutunun da Ankara yönetimince önceden irdelenmesi lazım.Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği konusundaki adımlarını Zanagiller de çok istiyor. Bebek katili Apo'ya sayın(!)diye hitap etme çirkefliğini gösteren kesimlerle Bartolomeos'un Avrupa Birliği konusundaki umutları daha çok kültürel talepler ekseninde gelişmekte.Patrik Bartolemeos Fener Patrikhanesi'nin uzun yıllar çekilen sıkıntıların başarılı olmasını dilerken sözde Kürt vatandaşlarımızın derdine derman(!) olmaya çalışan bölücü unsurlar da Avrupa kanalıyla amaçlarına ulaşmaya çalışıyorlar.Temel gaye Türkiye'nin bir ve beraberliği adına gelişmesi ve kendini uluslarararası alanda ifade etmesi değil, Avrupa kanalıyla etnik menfaatlerin elde edilmesi.Rum azınlığının iyiliği için Türkiye'yi Avrupa'da görmeyi umduklarını kaydeden Patrik'in evrensel amaçlarını temin etmek adına Avrupa'yı da kullanmaya çalışacağı bir gerçek.Yunan hükümeti ve ana muhalefet partisi PASOK'a da  "koşullu dahi olsa, Türkiye'nin AB sürecini destekledikleri için teşekkür ettiğini" belirten Bartolomeos'un barışçıl adımlarına ne dersiniz?Türk halkından daha fazla bölücü unsurların ve azınlıkların Avrupa'yı istiyor olması sizleri de düşündürmüyor mu?Türk halkının, azınlık kapsamında yasal olarak tanımlanan gayrimüslüm vatandaşlarla da bir sorunu yok. Gerek dini yönden gerekseiçtimai alanda. Tam tersine Türkiye diğer dinlere mensup vatandaşların ibadet özgürlüğünü daha fazla genişletmiş durumda.Kitleleri faaliyete geçirip, onların sosyal ve kültürel haklarını alma adına bazı kesimlerin siyasal amaçlarına erişmeye çalışmaları ikiyüzlülük değil midir?Avrupa Birliği'ne girip girmemek değil asıl tartışılması gereken. Tartışma zemini asıl, üye olduktan sonra önümüze konan siyasal taleplerde olacak.Türkiye'de kendine özerk bir alan açmaya çalışan Patrikhane ile farklı bir bölge inşa etmeye çabalayan bölücü unsurların Avrupa'ya olan tutkularıyla aynı frekansta mı buluşuyorsunuz?Biz ve onlar. Kim Avrupa'dan neler bekliyor?Siz nasıl bir taleple desteklemektesiniz açıklar mısınız?