Yılda bir ay olmak üzere bağlılarına oruç ibadetini farz kılan İslam, oruç tutanların aynı zamanda yetimin-yoksulun, fakirin-fukaranın da ellerinden tutulmasını emretmektedir.
Oruç tutan bir Müslüman, yetimin elinden nasıl tutulacağını öğreten bir kampa katılmış demektir.
Oruç tutan bir Müslüman, yoksulun elinden derhal tutulması gerektiğini öğreten bir okula talebe olmuş demektir.
"Yaptığınız her harcamayı ve adadığınız her adağı elbette Allah bilir. Zâlimler için yardımcı yoktur. Yardımları açıktan yapmanız güzeldir ama fakire gizlice vermeniz sizin için daha hayırlı olur ve günahlarınızın bir kısmını örter. Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır." (Bakara: 270-271).
Mübarek iftar vakitlerinde olması gerektiği gibi ve çocuklarının arzuladığı, gönüllerinin çektiği şekilde sofra donatamayan babaların ellerinden tutmak ta elbette oruç tutanların vazifesi olmalıdır.
Düşenin elinden tutmak öncelikle oruç tutanların vazifesidir.
Tedavi harcamaları altında ezilen hastaların, mutfak masrafları arasında iki büklüm olmuş aile reislerinin ellerinden tutmak öncelikle ve özellikle oruç tutanlara düşmektedir.
"Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna vakfedip yeryüzünde çarşı pazar dolaşmayanlara veriniz. Durumlarını bilmeyen, iffet ve dilenmemelerinden dolayı onları zengin sanır; sen onları yüz ifadelerinden tanırsın. İnsanlardan arsız bir şekilde istemekten kaçınırlar. Onlara ne iyilik yaparsanız, doğrusu Allah hepsini bilir." (Bakara: 273).
Oruç tutmak oruçluya, dilin afetlerine karşı dilini tutmayı, elin afetlerinden sayılan tehlikelere karşı elini tutmayı öğrettiği gibi, içinde yaşadığı toplumun ve ait olduğu medeniyetin problemlerinin ve buhranlarının çözümünde de işin bir tarafından tutma sorumluluğunu öğretir.
Oruç bir yönüyle bireysel eğitim okuludur diğer bir yönüyle de bireye, toplum içindeki sorumluluklarını hatırlatan önemli bir okuldur.
Bir şekilde, şu veya bu sebeple hayatın labirentleri arasında debelenen, tutunacak bir dal ve tutacak bir el arayanların ellerinden tutup topluma kazandırmak elbette oruç tutanların görevidir.
Oruç tutan bir Müslüman yaşadığı toplumda, yaşadığı coğrafyada ve ait olduğu medeniyette adaleti de ayakta tutmalıdır, adil paylaşımın da çarelerini aramalıdır ki hem mazlumlar belini doğrultsun hem de yoksullar refaha erişsin.
Oruç ve Ramazan, zihin ve gönül zindeliğine zemin oluşturacağı ve nice kapılar açacağı için, yüz yıllardır kangrene dönüşmüş olan Ümmetin dertlerine derman arandığı, çare bulunduğu bir güzel mevsimdir aynı zamanda.
Oruç, aynı zamanda "sarp yokuşun" nasıl aşılacağının yollarını da gösterir oruçluya:
"Fakat insan, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuşun ne olduğunu sen nereden bileceksin? Köle âzat etmektir veya açlık gününde yakını olan bir yetimi yahut toprakta sürünen bir yoksulu doyurmaktır." (Beled: 11-16).
Oruçlu geçen gündüzler ve oruç hazırlığı yapılan geceler, mazlumların elinden nasıl tutarız, onların dertlerine nasıl derman buluruz cinsinden sancıların çekildiği kutlu vakitlere dönüşmelidir.
Topyekûn orucun rengine bürünen vakitler; toplumda adil paylaşım nasıl sağlanır da yoksulluk kökten tarih olur türünden zihni faaliyetlerin, ekip çalışmalarının zemini olmalıdır.
"Dünyadaki kavgaların, amansız savaşların çoğunun madde yüzünden, kaynakların paylaşılması yüzünden çıktığı gerçeğinden hareketle diyebiliriz ki MEM, gelir dağılımındaki adaleti, kaynakların paylaşımındaki hakkaniyeti sağladığı için kavgaların büyük ölçüde önüne geçiyor, bu yünüyle insanlığa sürekli barışı sağlamayı teklif ediyor ki bu başlı başına bir salih amel faaliyetidir." (A. Karaca, 17 Haziran 2014, Yeni Mesaj).
Oruç tutan bir Müslüman, yetimin elinden nasıl tutulacağını öğreten bir kampa katılmış demektir.
Oruç tutan bir Müslüman, yoksulun elinden derhal tutulması gerektiğini öğreten bir okula talebe olmuş demektir.
"Yaptığınız her harcamayı ve adadığınız her adağı elbette Allah bilir. Zâlimler için yardımcı yoktur. Yardımları açıktan yapmanız güzeldir ama fakire gizlice vermeniz sizin için daha hayırlı olur ve günahlarınızın bir kısmını örter. Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır." (Bakara: 270-271).
Mübarek iftar vakitlerinde olması gerektiği gibi ve çocuklarının arzuladığı, gönüllerinin çektiği şekilde sofra donatamayan babaların ellerinden tutmak ta elbette oruç tutanların vazifesi olmalıdır.
Düşenin elinden tutmak öncelikle oruç tutanların vazifesidir.
Tedavi harcamaları altında ezilen hastaların, mutfak masrafları arasında iki büklüm olmuş aile reislerinin ellerinden tutmak öncelikle ve özellikle oruç tutanlara düşmektedir.
"Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna vakfedip yeryüzünde çarşı pazar dolaşmayanlara veriniz. Durumlarını bilmeyen, iffet ve dilenmemelerinden dolayı onları zengin sanır; sen onları yüz ifadelerinden tanırsın. İnsanlardan arsız bir şekilde istemekten kaçınırlar. Onlara ne iyilik yaparsanız, doğrusu Allah hepsini bilir." (Bakara: 273).
Oruç tutmak oruçluya, dilin afetlerine karşı dilini tutmayı, elin afetlerinden sayılan tehlikelere karşı elini tutmayı öğrettiği gibi, içinde yaşadığı toplumun ve ait olduğu medeniyetin problemlerinin ve buhranlarının çözümünde de işin bir tarafından tutma sorumluluğunu öğretir.
Oruç bir yönüyle bireysel eğitim okuludur diğer bir yönüyle de bireye, toplum içindeki sorumluluklarını hatırlatan önemli bir okuldur.
Bir şekilde, şu veya bu sebeple hayatın labirentleri arasında debelenen, tutunacak bir dal ve tutacak bir el arayanların ellerinden tutup topluma kazandırmak elbette oruç tutanların görevidir.
Oruç tutan bir Müslüman yaşadığı toplumda, yaşadığı coğrafyada ve ait olduğu medeniyette adaleti de ayakta tutmalıdır, adil paylaşımın da çarelerini aramalıdır ki hem mazlumlar belini doğrultsun hem de yoksullar refaha erişsin.
Oruç ve Ramazan, zihin ve gönül zindeliğine zemin oluşturacağı ve nice kapılar açacağı için, yüz yıllardır kangrene dönüşmüş olan Ümmetin dertlerine derman arandığı, çare bulunduğu bir güzel mevsimdir aynı zamanda.
Oruç, aynı zamanda "sarp yokuşun" nasıl aşılacağının yollarını da gösterir oruçluya:
"Fakat insan, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuşun ne olduğunu sen nereden bileceksin? Köle âzat etmektir veya açlık gününde yakını olan bir yetimi yahut toprakta sürünen bir yoksulu doyurmaktır." (Beled: 11-16).
Oruçlu geçen gündüzler ve oruç hazırlığı yapılan geceler, mazlumların elinden nasıl tutarız, onların dertlerine nasıl derman buluruz cinsinden sancıların çekildiği kutlu vakitlere dönüşmelidir.
Topyekûn orucun rengine bürünen vakitler; toplumda adil paylaşım nasıl sağlanır da yoksulluk kökten tarih olur türünden zihni faaliyetlerin, ekip çalışmalarının zemini olmalıdır.
"Dünyadaki kavgaların, amansız savaşların çoğunun madde yüzünden, kaynakların paylaşılması yüzünden çıktığı gerçeğinden hareketle diyebiliriz ki MEM, gelir dağılımındaki adaleti, kaynakların paylaşımındaki hakkaniyeti sağladığı için kavgaların büyük ölçüde önüne geçiyor, bu yünüyle insanlığa sürekli barışı sağlamayı teklif ediyor ki bu başlı başına bir salih amel faaliyetidir." (A. Karaca, 17 Haziran 2014, Yeni Mesaj).
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024