Seçim dolayısıyla ilçeleri geziyoruz. Yolumuz Trabzon'un şirin bir ilçesine düştü. Bu ilçe politikaya ilgisiyle meşhurdur. Öyle ki, Türkiye'nin durumunu o ilçeye bakarak tahlil etmek mümkün. O ilçe halkı da bununla övünür. Sözünü ettiğimiz bu ilçenin ANAP İlçe Başkanı, gayet neşeli bir şekilde BTP milletvekili adaylarını karşılar. Çay ikram etmek ister. BTP milletvekili adaylarından biri, yakından, tanıdığı bu ilçe başkanına hafiften takılır: "Ne o başkan, hiç çalışmıyorsunuz, maşaallah neşeniz de yerinde. Herhalde seçimden sonra partiye kilit vurmaya hazırsınız". Başkan, kahkaha atar ve şöyle der: "Siz, bu işi bizim gibi bilemezsiniz. Biz, bu işin kurduyuz kurdu. AKP çalışıyor, bizim çalışmamıza gerek yok". BTP milletvekili adayı, "AKP'nin çalışmasından size ne?" diye sormaya gerek kalmadan başkan anlatmaya başladı. AKP içindeki ANAP'lı milletvekili adaylarını ve listedeki yerlerini tek tek saydıktan sonra ekledi: "Mühim olan partiler değil, seçilen insanlardır. Son yıllara bir bakınız, bazı partiler kazandı, bazıları kaybetti, ama belli kişiler hep milletvekili olarak kaldı".
Bu sözleri ciddiye aldığımı gören bir arkadaş, "Boşver, bunlar taşra politikacısı, kafalarından böyle senaryolar uydururlar" dedi. Halbuki bu ilçe başkanının söyledikleri yabana atılacak cinsten değildi. Zira BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş da daha önce bu oyuna dikkat çekmişti. Bunu hatırlatınca arkadaş uyandı: "Vay anasını, gerçekten bu işi biz bilmiyoruz" demeye başladı. Aslında bu yapılanlara iş demek yerine, entrika, komplo demek daha uygun olur.
Taşra politikacısı deyip geçmeyelim. Bu dümenlerin çoğu taşralarda dönüyor. Bir yaşlı politikacı ilkokul mezunu olmayan bir taşralı politikacının kendisini nasıl milletvekili seçtirdiğini anlattı, hayretler içinde kaldım. Hikayenin özeti şöyle: Bir ilden aday olan yaşlı politikacıya, parti teşkilatında görevli birisi şu teklifde bulunur: "Ben seni milletvekili seçtireceğim, şu kadar para ver, yalnız işime hiç karışma". Seçilme şansı olmayan bu milletvekili adayı teklifi kabul eder. Bu kişi 60 arkadaşıyla partisinden istifa eder, muhalif partiye katılır. Milletvekili adayı şaşırır, fakat işine karışmamaya söz verdiği için de ses çıkarmaz. Muhalif partiye geçen bu kişi, arkadaşlarıyla bastırır, o partide sevilmeyen bir kişinin birinci sıradan aday olmasını sağlar. Buna kızan partililerde oyunu diğer partiye verir ve şansı olmayan yaşlı politikacı seçilir.
Söz konusu ilçe başkanının söyledikleri, yaşlı politikacının başından geçen bu hikaye, Türkiye'de politikanın nasıl yapıldığını gösteren örneklerdir. Haksızlık yapmayalım, sadece Türkiye'de değil, dünyanın her yerinde politikada bu çeşit oyunlar oynanır, entrika ve komplolar kurulur. "Ben komplolara inanmam, dünyada işler böyle yürümez" diyenlere Texe Marrs şöyle seslenir: "Bu kişiler, dünyada meydana gelen komplolar bir yana, Amerikan tarihinden de mi habersizdirler? Kurucu atalarımız Washington, Henry, Jefferson, Madison ve diğerleri, hepsi komplocu çemberin üyeleriydi. Komplolar ve entrikalarla kurulan bir ülkede doğan ve bugün de komploların meyvelerini toplayan bizler için (ben komplolara inanmam, dünyada işler böyle yürümez) sözlerini işitmek biraz garip". (S. 259, Entrika Çemberi).
Taşra politikacısı, AKP için bunları söylerken, benim aklım Texe Marrs'ın sözünü ettiği komplolara takıldı. Ürperdim, korktum, ya bu seçim de böyle bir komploya kurban giderse... Ya komplocular tekrar halkı aldatmayı başarırsa... İşte o zaman yine yandık. Yine oy verip, oy bağırmaya devam ederiz. Bu hataya, bu yanlışa düşmemek için BTP'lilerin söylediklerine kulak verelim. Oyumuzu verirken, kırk ölçüp bir biçelim diyoruz.
Bu sözleri ciddiye aldığımı gören bir arkadaş, "Boşver, bunlar taşra politikacısı, kafalarından böyle senaryolar uydururlar" dedi. Halbuki bu ilçe başkanının söyledikleri yabana atılacak cinsten değildi. Zira BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş da daha önce bu oyuna dikkat çekmişti. Bunu hatırlatınca arkadaş uyandı: "Vay anasını, gerçekten bu işi biz bilmiyoruz" demeye başladı. Aslında bu yapılanlara iş demek yerine, entrika, komplo demek daha uygun olur.
Taşra politikacısı deyip geçmeyelim. Bu dümenlerin çoğu taşralarda dönüyor. Bir yaşlı politikacı ilkokul mezunu olmayan bir taşralı politikacının kendisini nasıl milletvekili seçtirdiğini anlattı, hayretler içinde kaldım. Hikayenin özeti şöyle: Bir ilden aday olan yaşlı politikacıya, parti teşkilatında görevli birisi şu teklifde bulunur: "Ben seni milletvekili seçtireceğim, şu kadar para ver, yalnız işime hiç karışma". Seçilme şansı olmayan bu milletvekili adayı teklifi kabul eder. Bu kişi 60 arkadaşıyla partisinden istifa eder, muhalif partiye katılır. Milletvekili adayı şaşırır, fakat işine karışmamaya söz verdiği için de ses çıkarmaz. Muhalif partiye geçen bu kişi, arkadaşlarıyla bastırır, o partide sevilmeyen bir kişinin birinci sıradan aday olmasını sağlar. Buna kızan partililerde oyunu diğer partiye verir ve şansı olmayan yaşlı politikacı seçilir.
Söz konusu ilçe başkanının söyledikleri, yaşlı politikacının başından geçen bu hikaye, Türkiye'de politikanın nasıl yapıldığını gösteren örneklerdir. Haksızlık yapmayalım, sadece Türkiye'de değil, dünyanın her yerinde politikada bu çeşit oyunlar oynanır, entrika ve komplolar kurulur. "Ben komplolara inanmam, dünyada işler böyle yürümez" diyenlere Texe Marrs şöyle seslenir: "Bu kişiler, dünyada meydana gelen komplolar bir yana, Amerikan tarihinden de mi habersizdirler? Kurucu atalarımız Washington, Henry, Jefferson, Madison ve diğerleri, hepsi komplocu çemberin üyeleriydi. Komplolar ve entrikalarla kurulan bir ülkede doğan ve bugün de komploların meyvelerini toplayan bizler için (ben komplolara inanmam, dünyada işler böyle yürümez) sözlerini işitmek biraz garip". (S. 259, Entrika Çemberi).
Taşra politikacısı, AKP için bunları söylerken, benim aklım Texe Marrs'ın sözünü ettiği komplolara takıldı. Ürperdim, korktum, ya bu seçim de böyle bir komploya kurban giderse... Ya komplocular tekrar halkı aldatmayı başarırsa... İşte o zaman yine yandık. Yine oy verip, oy bağırmaya devam ederiz. Bu hataya, bu yanlışa düşmemek için BTP'lilerin söylediklerine kulak verelim. Oyumuzu verirken, kırk ölçüp bir biçelim diyoruz.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018