Batıcılar, eskiden işleri biraz gizli kapaklı yürütmeye özen gösterirlerdi. Batıdan emir almadıklarını söyleme ihtiyacı duyarlardı. Şimdi ise, böyle bir ihtiyaç hissetmiyorlar. Her şeyi açık açık söylüyorlar. Milli şerefmiş, bağımsızlıkmış, egemenlikmiş, artık takmıyorlar. Biz, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" biliyorduk. Meğer değilmiş. Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Koç, bunun bizim bildiğimiz gibi olmadığını, egemenliğin IMF'ye, başka bir deyişle para verene devredildiğini bakınız nasıl anlatıyor. Hükümet için aynen şunları söylüyor: "Türk Telekom'u yapmayacaklardı. THY yapmayacaklardı. Bankalar Kanunu'nu çıkarmayacaklardı. Ama IMF dedi ki (bunlar bunlar çıkacaktır). Kemal Derviş diye bir arkadaşı gönderdiler buraya ve çatır çatır çıkayor. İsteseler de, istemeseler de. Çünkü arkasında para var. O para olmadan da hiçbir şey olmuyor". Eh, fazla söz ne hacet. Rahmi Koç, Türkiye'nin durumunu bu sözlerle özetledi. Daha sonra Kemal Derviş'in rolüne değinen Rahmi Koç, sözlerine şunları da ilave etti: "Amerika başka birini de müşavir olarak gönderebilirdi. Fakat Kemal Derviş'in Türk olması burada çok mühim. Onun için Kemal Derviş Bey, bu işe memur kılındı. Muhakkak ki Amerika Kemal Derviş Bey'in arkasındadır. Muhakkak onlar mühim misyon bekliyorlar. O da elinden geldiği kadar uğraşıyor".
Peki, Amerika Kemal Derviş'e ne gibi bir misyon yükledi? Bu, Türk ekonomisini kurtarma misyonu değil miydi? Kemal Derviş'in hazırladığı programın adına bakarsanız, misyon ekonomiyi kurtarma misyonu. İddia çok büyük. Program, "Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı". Programın içeriği bu adı doğruluyor mu? Ne gezer. Tam bir tezat teşkil ediyorlar. Biz programın içeriği ve misyonu hakkında çok şeyler yazdık ve konuştuk. İstiyoruz ki, birazda başkaları yazsın ve konuşsun. Onun için programın misyonunu bizim gibi görenlerden biri olan Taylan Erten'in Dünya Gazetesi'ndeki 21 Mayıs 2001 tarihli yazısından bir alıntı yapmayı uygun buldu. Taylan Erten, bu programın hedef saptırma programı olduğunu söylüyor ve asıl hedefi şöyle ifade ediyor:
"Ulus devlet mi? Parçala gitsin!
Ulasal ekonomiyi korumak mı? Aç kapıları ardına kadar, isteyen istediği gibi girip çıksın, istediği kadarını alıp götürsün!
Üretimi yeniden planlamak, kalkınma politikalarını yeniden inşa etmek mi? Ne gerek var? Sürekli borçlanarak beş sektörlük üretim kalıbıyla eksi 6 ile artı 5 büyüme hızı arasında bir düşer bir kalkarsın, idare eder gidersin!
Sanayini korumak, tarımını desteklemek mi? Bunları aklına bile getirme. Bırak, ne halleri varsa görsünler!
Ve, bu ülkeyi bütün değerleri ve birikimleriyle, kurumlarıyla yerin dibine batırıp çıkararak "Türkiye'yi artık siz değil biz yöneteceğiz" demeye getiriyorlar. Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı budur".
Ben, Rahmi Koç'un söyledikleri ile Taylan Erten'in yazdıkları arasında, ifade tarzından başka bir fark göremiyorum. Ya siz? Sizin de göreceğinizi sanmıyorum. Çünkü oyun artık gizli değil, açık oynanıyor. Oyunun oynanabilmesi için de ekonomik krizler, bilerek ve isteyerek çıkartılıyor.
Aslında Türkiye'nin ekonomik sorunları o kadar karmaşık ve çözümsüz değildir. Çözüm çok basittir. Prof. Dr. Haydar Baş'ın 20 Mayıs günü 'Abide-i Hürriyet Meydanı'nda (İstanbul'da) yüz binlere dediği gibi, "Gözümüzü boyayıp bizi kandırmasınlar. Yapılması gerekenler çok basittir". Ama yapacak irade yoksa, en basit iş bile, en zora dönüşür. Bir de niyet kötü ise, o zaman işler tamamen sarpa sarılır.
Ezcümle, Türkiye'nin asıl sorunu, yönetim sorunudur. Başka bir deyişle zihniyet sorunudur. Mandacı zihniyet yeniden hortlayınca, oyunlar da açığa çıktı. Şimdi sıra Kuvayi Milliyecilerde. Geçmişteki mücadele, bugün farklı alanlarda, farklı şekilde devam ediyor. Herkes safını iyi bellesin ve yerine alsın.
Peki, Amerika Kemal Derviş'e ne gibi bir misyon yükledi? Bu, Türk ekonomisini kurtarma misyonu değil miydi? Kemal Derviş'in hazırladığı programın adına bakarsanız, misyon ekonomiyi kurtarma misyonu. İddia çok büyük. Program, "Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı". Programın içeriği bu adı doğruluyor mu? Ne gezer. Tam bir tezat teşkil ediyorlar. Biz programın içeriği ve misyonu hakkında çok şeyler yazdık ve konuştuk. İstiyoruz ki, birazda başkaları yazsın ve konuşsun. Onun için programın misyonunu bizim gibi görenlerden biri olan Taylan Erten'in Dünya Gazetesi'ndeki 21 Mayıs 2001 tarihli yazısından bir alıntı yapmayı uygun buldu. Taylan Erten, bu programın hedef saptırma programı olduğunu söylüyor ve asıl hedefi şöyle ifade ediyor:
"Ulus devlet mi? Parçala gitsin!
Ulasal ekonomiyi korumak mı? Aç kapıları ardına kadar, isteyen istediği gibi girip çıksın, istediği kadarını alıp götürsün!
Üretimi yeniden planlamak, kalkınma politikalarını yeniden inşa etmek mi? Ne gerek var? Sürekli borçlanarak beş sektörlük üretim kalıbıyla eksi 6 ile artı 5 büyüme hızı arasında bir düşer bir kalkarsın, idare eder gidersin!
Sanayini korumak, tarımını desteklemek mi? Bunları aklına bile getirme. Bırak, ne halleri varsa görsünler!
Ve, bu ülkeyi bütün değerleri ve birikimleriyle, kurumlarıyla yerin dibine batırıp çıkararak "Türkiye'yi artık siz değil biz yöneteceğiz" demeye getiriyorlar. Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı budur".
Ben, Rahmi Koç'un söyledikleri ile Taylan Erten'in yazdıkları arasında, ifade tarzından başka bir fark göremiyorum. Ya siz? Sizin de göreceğinizi sanmıyorum. Çünkü oyun artık gizli değil, açık oynanıyor. Oyunun oynanabilmesi için de ekonomik krizler, bilerek ve isteyerek çıkartılıyor.
Aslında Türkiye'nin ekonomik sorunları o kadar karmaşık ve çözümsüz değildir. Çözüm çok basittir. Prof. Dr. Haydar Baş'ın 20 Mayıs günü 'Abide-i Hürriyet Meydanı'nda (İstanbul'da) yüz binlere dediği gibi, "Gözümüzü boyayıp bizi kandırmasınlar. Yapılması gerekenler çok basittir". Ama yapacak irade yoksa, en basit iş bile, en zora dönüşür. Bir de niyet kötü ise, o zaman işler tamamen sarpa sarılır.
Ezcümle, Türkiye'nin asıl sorunu, yönetim sorunudur. Başka bir deyişle zihniyet sorunudur. Mandacı zihniyet yeniden hortlayınca, oyunlar da açığa çıktı. Şimdi sıra Kuvayi Milliyecilerde. Geçmişteki mücadele, bugün farklı alanlarda, farklı şekilde devam ediyor. Herkes safını iyi bellesin ve yerine alsın.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018