Her birimiz, elimizi vicdanımız koyup kendimize soralım, yine kendimiz cevaplayalım: Masum Özgecan Aslan'a yönelik vahşetten daha can alıcı ve daha hayati mesele olabilir mi?!Ma'şeri vicdanın, olamaz, dediğini duyar gibiyim.Gelen e-mail ve tweetler gösteriyor ki, böylesi hayati bir konuya, AKP iktidarının ve yalakalarının yaklaşımı, Türk milletinin yüreğine bir o kadar daha kasavet çökertmiş?AKP rantıyla şımarmış muhafazakar mahallenin sonradan görme iktidar yalakası bir türkücüsü var, adını anıp köşemi kirletmeyeceğim. Özgecan'ın üstüne "Siz de mini eteği giyip soyunup laik sistemin ahlaksızlaştırdığı sapıklar tarafından tacize uğrayınca da bas bas bağırmayacaksın" tweeti atıyor.Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan'ın, Özgecan vahşeti protestosunu dans ederek gösteren toplumsal değerlerden kopuk bir muhalefet vekiline karşı köpürdüğü gibi, AKP iktidarının türettiği ve taban tuttuğu bu sonradan görmeler mahallesini şımarığının vaziyeti üstüne birkaç kelam etmesini bekledim? Etmedi.İktidar rantı ve yalakalığıyla şımarmış bu kendini bilmezleri yola getirmek de AKP hükümetinin hem görevi, hem de vebalidir.Özgecan'ın üstüne düşen AKP kasaveti bununla kalmadı?AKP hükümetinin AB Bakanı Volkan Bozkır'ın Özgecan vahşeti üstüne ettiği laf, adeta duyanlara dizlerini dövdürtecek nitelikte:"Şayet benim kızımın başına böyle bir olay gelseydi, ben elime silahı alır, bunun cezasını kendim verirdim. Bunun cezasına da katlanırdım" diyor Bakan Bozkır. Tut kelin perçeminden!AKP'nin AB Bakanı, hukuk devletinde, can evinden vurulmuş mağdur vatandaşına "Adımız Hıdır, devletin elinden gelen budur; kendi hesabını kendin gör" tavsiyesinde bulunuyor.Sayın bakan, maalesef hem hukuku, hem de vicdanları yaralıyor; vatandaşın hukuk devletine dair son bakiye umutlarını bitiriyor.Hukuk devletini, böylesi bir acziyete ve halkına hukuk dışı infaz yöntemlerini tavsiye edecek vaziyete sürükleyen bir hükümetin koltukta kalması haramdır.İşin bir başka vahim yönü şu: AKP hükümetinin bakan ve vekilleri, milletin kızını kendi kızı, milletin oğlunu kendi oğlu, milletin anasını kendi anası, milletin babasını kendi babası, milletin can, mal ve namusunu kendi canı, malı ve namusu gibi aziz görmüyorsa; vay bu milletin haline? Böylelerini iktidar koltuğuna oturtmak da haramdır.AKP'li bakanın, Türk milletine ve Özgecan'a özür borçlu olduğu gibi, kendi kızı için yapmayı düşündüğünü Özgecan için de yapabilme iradesi göstermesi beklenmektedir... Aksi halde istifa etmesi lazım gelir.Zira can, mal, namus emniyetini, din ve vicdan özgürlüğünü koruyup kollamak, bir devletin ve o devleti yöneten hükümetin varlık sebebidir. Varlık sebebi kalmayanın kendisi "keen lem yekün"dur, yok hükmündedir.Bir de "idam ve hadım" eksenli mangalda kül bırakmayan AKP kurmayları var ki? Kel başa şimşir tarak!Siz, 8. AB Uyum paketi içinde idamın her türlüsünü kaldırmadınız mı?Dahası, Anayasa'nın 90. maddesiyle, devletin bütün hukukunu Uluslararası Hukuk'a bağlamadınız mı? İhtilaf vuku'u halinde Türkiye Cumhuriyeti devleti, uluslararası hukuk ve düzenlemelere tabi olmak zorunda kılınmamış mıdır?O halde ne diye milleti, idam-midam yalanlarıyla oyalıyorsunuz?Neden hala iktidar koltuğunuzu yalan kazıklara bağlamaya çalışıyorsunuz?!Türkiye'nin bu vahim gidişattan kurtulması için; milletin anasını kendi anası, milletin babasını kendi babası, milletin evladını kendi evladı bilen, ülkesini geniş bir aile olarak görerek bu büyük ailenin huzur ve zenginliği için projeler üreten "devlet baba" kıratında bir iktidara ihtiyaç vardır. Bu da, "İşçi benim, köylü benim, çiftçi benim, sivil benim, asker benim, halk benim? İşte dünya çapındaki
Milli Ekonomi Modelim ve Sosyal Devlet projelerim" diyen
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr.
Haydar Baş ve kadrosundan başkası değildir.Karar ise milletindir... Kendi düşen ağlamaz.