Hemen hiçbir konuda anlaşamayan milletvekilleri kendilerini âdeta “padişah” ilân etti. Meselâ bir düğüne gidip geline altın mı taktılar, parası vatandaşın cebinden çıkacak. Bir kez de seçilmiş olsalar ömür boyu alacakları maaş neredeyse vekil iken aldıkları maaş kadar olacak. Milletvekilinin otomobili âcil servise hasta yetiştiren ambulans, yangın söndürmeye giden itfaiye aracı gibi “geçiş üstünlüğü” hakkı kazandı. Hangi trafik kuralını ihlal ederse etsinler ceza yazılmayacak… Erdoğan’ın AKP’si öylesine saltanat meraklısı ve öylesine zengin dostu ki, işçi, işten atıldığında hakkını arayamayacak kanunlarla tepelenirken, işveren taşeron şirketler eliyle on yıllarca “asgari ücretten” işçi çalıştırma hakkı ile tahkim ediliyor. İşte bu zihniyetin “milletvekillerini padişah yetkisi ile donatması” aslında hiç şaşırtıcı değil. Sayın Erdoğan’ın makam uçakları, makam otomobilleri dünyanın hiçbir başbakanında yok. Başbakan o uçaklarla kızının düğün davetiyesini vermek için bir dış ülkeye gidip gelebiliyor. Örtülü ödeneğin günlük harcaması iki milyon lirayı bulmuş. Cumhuriyet Tarihinde savaş yıllarında bile görülmüş değil böyle bir harcama…Amma bu “saltanat” ve bu “savurma” hiç de hayra alamet değil. İnsan ister istemez Osmanlı’nın lükse yöneldiği, Saray’ın Mısır sultanları gibi yaşamak için har vurup harman savurduğu dönemleri hatırlıyor.Meselâ, Orduyu tahkim ve dünyayı tanımak için önemli işler yapmış Sultan Aziz zamanında bile Saray masraflarının 30 milyon frank yani 1 milyon 400 bin altına yükseldiği yıllar. Hâlbuki aynı yıllarda rahmetli Tahsin Ünal’ın ifadeleri ile, “Bizden her sahada katbekat üstün, daha kuvvetli, daha zengin olan devletler” krallarına daha az masraf ayırıyorlardı.Meselâ, Rus Çarının 26 milyon 572 bin, III. Napolyon’un 26 milyon 500 bin, Kraliçe Viktorya’nın 11 milyon 750 bin, B. Amerika Reis-i Cumhurunun 124 bin frank saray masrafı vardı. Bu paralar “dış borçla” demin ediliyordu. Alınan borçlarla har vurup harman savurma işi Sultan Abdülmecit döneminde çığırından çıktı.Sonra ne oldu?Ne olacak, Osmanlı’dan zengin ve güçlü olmasına rağmen Saray masrafları Osmanlıdan az olan ülkeler eliyle Osmanlı borca sokuldu. Bütün gelirlerine el konuldu. Nesi var nesi yok sattırıldı. Gelirlerin garantisi için topraklarına asker çıkartıldı ve sonunda toprakları işgal edildi. Yani bu lüks Osmanlı’nın sonu oldu.Dikkatle baktığımızda yaşadığımız yılların, Allah sonunu benzetmesin, o yılların fotokopisi yıllar olduğuna şahit oluyoruz.Gelirlerimize el konuyor.Patriot bahanesiyle yabancı askerler topraklarımızı işgal ediyor.Bütün bunlar olurken Ankara’dakiler Osmanlı Sarayının Sultan Aziz ve Abdülmecit dönemini hatırlatır harcamalara, milletvekillerini dahi “padişah imkânları ile” teçhiz etmeye başlıyor…Bütün bunları yaparken, “Hz. Ömer (r.a.) adaletinden” bahsetmeleri yok mu; insanı çileden işte bu çıkartıyor…Kulun, mazlumun ve mağdurun gücüne giden Allah’ın (c.c.) gücüne gitmez mi?
Hasan Demir / diğer yazıları
- Artık yeter! / 02.11.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015