Papa Francis 5 Mart günü Irak ziyaretine başladı. Bu olay bir ilk olma özelliği taşıyor, çünkü tarih boyunca ilk kez bir papa Irak'ı ziyaret ediyor.
84 yaşındaki Papa Francis pandemi şartlarına rağmen gittiği Irak'ta enteresan temaslarda bulundu. Bunları değerlendirmeden evvel Amerika'nın Irak işgalini ve Dinlerarası Diyalog kavramını tekrar hatırlamamız gerekli.
2003'te Irak işgali resmen başladığında dönemin ABD başkanı Bush "Bu, yıllarca sürecek bir haçlı seferidir" demişti.
Bunu takip eden yıllarda Amerikan ordusu Irak'ta bir çok cinayet ve tecavüze imza attı.
O dönemin gazeteleri "ABD, bir defada binlerce insanı öldürecek en gelişmiş katliam silahlarını Irak için hazırladı. 'Tüm bombaların anası' olarak bilinen MOAB da Irak'ta denenecek" diye manşetler atıyordu. Maalesef bu yazılanlar ve daha fazlası uygulamaya kondu.
Son verilere göre, Irak'ta 3 milyondan fazla sivil öldürüldü. 2 milyondan fazla insan mülteci oldu. 4 milyon Iraklı açlığa mahkum oldu...
Amerikan medyası bile "Öldürülmüş Iraklıların sayısının artık 3-4 milyon arasında bir rakamla ifade edileceğini söyleyebiliriz. Bu bilançoyla yüzleşmeliyiz" diyor.
Aynı yıllarda 'Dinlerarası Diyalog' ve 'Medeniyetler İttifakı' projesi son hızla faaliyetteydi. Özellikle Türkiye başta olmak üzere Ortadoğu coğrafyasının bir çok yerinde bu proje devletler bazında uygulanmaktaydı. Yani işgal ve yağma fırtınası ile diyalog ve hoşgörü rüzgarı aynı zamanda estiriliyordu.
Türkiye'de kendilerini "papalık misyonunun parçası" olarak tarif eden Fetullah Gülen ve takipçilerinin başını çektiği "diyalog" çalışmalarına karşı tek başına mücadele veren Prof. Dr Haydar Baş hedef tahtasına oturtuldu. Ciddi saldırıların odağı haline getirildi. Yıllarca süren davalarla uğraşmak zorunda kaldı.
Çünkü kendisi bu fitneyi yıllar öncesinden ortaya koymuştu. Şöyle diyordu:
"Dinlerarası Diyalog bir papalık projesidir. Burada maksat dini refleksi ortadan kaldırmaktır. Ve Protestanlaştırılmış, içi boşaltılmış İslam anlayışını hakim kılarak milli bilinci yok etmektir ki, daha kolay sömürge haline getirebilsinler."
Bugün bu gerçeğe tekrar şahit oluyoruz.
Bir örnek verelim;
Papa Francis Hz. İbrahim'in doğum yeri olarak kabul edilen Ur kentinde Müslüman din adamlarıyla beraber Kur'an-ı Kerim'in İbrahim sûresini dinledi. Şaşırdık mı? Ebette hayır… Diyalog faaliyetlerinin zeminini "Hz. İbrahim'de buluşalım" sloganının oluşturduğunu Haydar Baş hocamız bize henüz 1997 yılında işaret etmişti.
Din Tahripçilerine Kur'an-ı Kerim'in Cevabı adlı eserinde şunları söylüyor:
"Hem birlik denilecek Hz. İbrahim adres gösterilecek, hem de ısrarla Hz. Muhammed gündem dışı bırakılacak… Kaldı ki Hz. İbrahim'de buluşalım sloganı gerçekçi ve de samimi değildir. Burada bir aldatmaca, İbrahim'i kullanarak saptırma vardır…
… 'İbrahim ne Yahudi ne de Hıristiyan'dı. O hak dine yönelmiş bir Müslüman'dı. O, Allah'a ortak koşanlardan da değildi.' (Ali İmran sûresi, 67)" (sayfa: 190).
Papa Francis'in ziyaretini bu çerçevede değerlendirirsek taşlar yerine oturacaktır.
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüseyin Baş konuyla ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
"Müslüman kanı üzerinde zafer dansı yapılıyor. Ehl-i Beyt ve Tevhid paydasında buluşamayan İslam âlemi Sünni'siyle, Şii'siyle Papa'nın eteğinde buluşuyor" dedi.
Ve ekledi: "Papanın değil babamın eteğinde buluşsunlar."
Bu gerçeği görmedikçe ne biz ne de İslam dünyası kurtuluşa eremeyecektir. Olayların gidişi bunu gösteriyor.
Papa, Ur'da yaptığı konuşmada "terör dini kullanıyor. Buna izin vermemeliyiz" diyor.
Doğru, dini terörizme geçit vermemek lazım…
2002'de Hıristiyan haçlı terörü (bu başkan Bush'un kendi ifadesi) Irak'ı perişan etti. 3 milyon Müslüman öldürüldü. 2 milyondan fazla Iraklı mülteci oldu. Yüz binlerce kadının namusu kirletildi. Kayıp insanların ve çocukların sayısı hâlâ belirlenebilmiş değil. Bu kişilerin uluslararası insan kaçakçılarının elinde olduğu söyleniyor. Bunlara kim izin verdi?
Bu ifadelerde kastedilen IŞİD benzeri cihatçı örgütler ise, bunları oluşturan, destekleyen ve finanse edenler de yine Irak işgalinden sorumlu olan güçler ve takipçileridir. Bütün dünya artık bu gerçekleri biliyor.
Peki ya Müslümanlar?
İslam dünyası daha ne kadar bu oyunlara gelecek? Daha ne kadar akan kanı durdurmak bir yana, sorumluların bu kandan beslenmelerine izin verecek?
Genel Başkanımızın dediği gibi topyekûn İslam dünyasının Papa'nın değil, Haydar Baş'ın eteğinde, Ehl-i Beyt ve Tevhid merkezinde, yani doğru adreste buluşmaktan başka çıkar yolu yoktur.
Aksi takdirde daha çok canımız yanar...
- GADİR-İ HUM… / 01.08.2021
- İnsan hakları ve Ehl-i Beyt’in duruşu / 19.03.2021
- Papa’nın Irak ziyareti ve doğru adreste buluşmak / 09.03.2021
- Yeni Osmanlıcılık ve eski planlar / 20.03.2018
- Malthus ve sömürgecilik / 02.01.2018
- Dünya Filistin'e karşı neden tepkisiz? / 29.12.2017
- Ortadoğu üzerindeki büyük proje / 26.12.2017
- Tarımın geldiği nokta / 22.12.2017
- Ekonomi insan içindir / 21.12.2017