Irak Devlet Başkanı Celal Talabani, Irak işgaline direnen gruplara karşı daha etkin bir önlem alınabilmesi için Şii ve Kürt askerlerden oluşan paramiliter bir yapının oluşturulması tavsiyesinde bulundu.
Ve bu gruplara "Halk milisleri" adını veren Talabani'nin hangi mahtıkla bunu gündeme getirdiğinin iyi sorgulanması gerekmekte.
Irak'taki Amerikan işgaline karşı hangi etnik grupların karşı çıktığı ve neden karşı çıktıkları bilinmeden çözüm üretme sürecine geçilmesi mantıklı bir yaklaşım olmasa gerek.
sadece Türkmenler ya da Sünni kesim mi işgale karşı direniyor ya da Şiiler ve Kürtler mi onlara karşı mücadele etmek zorundalar?
Çiçeği burnunda Devlet Başkanı Talabani içinde bulunduğu tabloyu tam okuyamıyor.
Irak'ın etnik parselasyonunu çok iyi bilmesine rağmen bölgedeki etnisiteyi ayırıcı bir ekstra güç önermesi hangi saiklerle açıklanabilir peki?
Irak'a bir türlü gelmeyen demokrasiyi ve barışı Şiiler de Türkmenler de Sünniler ve Kürtler de talep etmekteler.
Irak'ta sadece Şii ve Kürt ağırlıklı bir askeri güç oluşturarak karşı gruplarla mücadeleye tutuşulması bölgeyi daha fazla ateşe itecektir.
Talabani'nin BBC'ye verdiği beyanda iddialı açıklamalarda bulunması onun kararlı olduğunu gösteriyor.
Gerekçe terör ve teröristler ise adı ve sanığı tam kestirilemeyen bu mücadelede tüm Irak halkı aynı direnci ve desteği verme mecburiyetinde.
Ama belli kesimleri tahrik ederek ve baştan ayrımcı bir tavır sergileyerek belli kesimlere yüklenildiğinde mevcut şiddet körüklenmiş olacaktır.
Bölgede hangi kesimler işgal karşısında haklı bir mücadele veriyor, hangi odaklar belli kimlikleri istismar ederek askeri ve sivil terör estiriyor...?Bunların iyi analiz edilip daha sonra rasyonel kararlar ortaya konmalı.
Irak'ta hemen hergün her iki taraftan da askeri ve sivil kayıplar oluyor.
Bu şiddetten medet umanlar, rant sağlayanlar ise bu durum karşısında ellerini sıvazlıyorlar.
Saddam'ı çok iyi tanıyan, baskılara maruz kalan, Türkiye'yi tanıyan ve Türkiye'nin bakış açısını iyi bilen, Türkmenler'in nüfuzunu, Sünniler'in potansiyelini, sokaklarda can verenleri gören ve bilen kişi olarak Irak Devlet Başkanı Talabani'nin atacağı yeni adımlar yeni şiddete değil,yeni bir barış ortamına kapı aralamalı.
"Bölgede hangi gruplarla hangi gruplara karşı birleşilirse daha anlamlı olur?" ve "hangi ülkeyle hangi gerekçe ile ilişkiler kurulursa mantıklı olur?" soruları sorulup, hangi tehditlerle karşı karşıya bulunulduğunu bilmek önemli bir öncelik.
Talabani'nin kalıcılığı da buna bağlı.
Ve bu gruplara "Halk milisleri" adını veren Talabani'nin hangi mahtıkla bunu gündeme getirdiğinin iyi sorgulanması gerekmekte.
Irak'taki Amerikan işgaline karşı hangi etnik grupların karşı çıktığı ve neden karşı çıktıkları bilinmeden çözüm üretme sürecine geçilmesi mantıklı bir yaklaşım olmasa gerek.
sadece Türkmenler ya da Sünni kesim mi işgale karşı direniyor ya da Şiiler ve Kürtler mi onlara karşı mücadele etmek zorundalar?
Çiçeği burnunda Devlet Başkanı Talabani içinde bulunduğu tabloyu tam okuyamıyor.
Irak'ın etnik parselasyonunu çok iyi bilmesine rağmen bölgedeki etnisiteyi ayırıcı bir ekstra güç önermesi hangi saiklerle açıklanabilir peki?
Irak'a bir türlü gelmeyen demokrasiyi ve barışı Şiiler de Türkmenler de Sünniler ve Kürtler de talep etmekteler.
Irak'ta sadece Şii ve Kürt ağırlıklı bir askeri güç oluşturarak karşı gruplarla mücadeleye tutuşulması bölgeyi daha fazla ateşe itecektir.
Talabani'nin BBC'ye verdiği beyanda iddialı açıklamalarda bulunması onun kararlı olduğunu gösteriyor.
Gerekçe terör ve teröristler ise adı ve sanığı tam kestirilemeyen bu mücadelede tüm Irak halkı aynı direnci ve desteği verme mecburiyetinde.
Ama belli kesimleri tahrik ederek ve baştan ayrımcı bir tavır sergileyerek belli kesimlere yüklenildiğinde mevcut şiddet körüklenmiş olacaktır.
Bölgede hangi kesimler işgal karşısında haklı bir mücadele veriyor, hangi odaklar belli kimlikleri istismar ederek askeri ve sivil terör estiriyor...?Bunların iyi analiz edilip daha sonra rasyonel kararlar ortaya konmalı.
Irak'ta hemen hergün her iki taraftan da askeri ve sivil kayıplar oluyor.
Bu şiddetten medet umanlar, rant sağlayanlar ise bu durum karşısında ellerini sıvazlıyorlar.
Saddam'ı çok iyi tanıyan, baskılara maruz kalan, Türkiye'yi tanıyan ve Türkiye'nin bakış açısını iyi bilen, Türkmenler'in nüfuzunu, Sünniler'in potansiyelini, sokaklarda can verenleri gören ve bilen kişi olarak Irak Devlet Başkanı Talabani'nin atacağı yeni adımlar yeni şiddete değil,yeni bir barış ortamına kapı aralamalı.
"Bölgede hangi gruplarla hangi gruplara karşı birleşilirse daha anlamlı olur?" ve "hangi ülkeyle hangi gerekçe ile ilişkiler kurulursa mantıklı olur?" soruları sorulup, hangi tehditlerle karşı karşıya bulunulduğunu bilmek önemli bir öncelik.
Talabani'nin kalıcılığı da buna bağlı.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005