Prof. Dr. Haydar Baş

İçinde bulunduğumuz bu kaos ortamına baktıkça Prof. Dr. Haydar Baş'ı gizleyenlerin nasıl bir ihanet içerisinde olduklarını görüyorum. 
Sadece iktidar partisi değil, ana muhalefetinden yavru muhalefetine kadar, medyasından akademisyenlerine kadar, Sayın Haydar Baş'ı gizleyen herkes ihanet içerisinde. 
Hiç kem küm etmeyin. Türkiye'nin geldiği bugünkü durum bana böyle söyletiyor. 
Örneğin Prof. Dr. Haydar Baş'ın geliştirdiği vatandaşlık maaşı projesini ele alalım. Vatandaşlık maaşının asıl çıkış sebebi terörü bitirmekti. Daha sonra vatandaşlar arasında ayrım olmaması için bu maaşın her Türk vatandaşına verilmesi kararlaştırıldı. Kaynaklar belirlendi ve Sosyal Devlet projesi olarak uygulanmasına karar verildi. 
Peki, ihanet içerisinde olanlar buna mukabil ne yaptılar! Veremez ki dediler. Haydar Hoca yalan söylüyor dediler. Asıl bu iftiraları atanlar yalancıların ta kendileriydi. Vatandaşın dikkatini kaçırmak için onu karartmaya çalıştılar. Haydar Hoca sanki bu ülkenin bir evladı değilmiş gibi davrandılar. Böylece terörü bitirecek bu büyük fırsatı engellediler. Vatandaşla Haydar Hoca'nın arasında set oldular. Şimdi siz söyleyin bunun adı ihanet değil de nedir?
Mesela, Prof. Dr. Haydar Baş'ın madenlerimiz ile ilgili projelerini ele alalım. Bu projenin çıkış sebebi kendi öz kaynaklarımızın Kürt'üyle Türk'üyle, Laz'ıyla Çerkez'iyle, Arap'ıyla Acem'iyle topyekûn bütün millete paylaştırılmasıydı. Devlet-Millet ortaklığı ile işletilecek olan madenlerimiz sayesinde birlik ve beraberlik sağlanacak vatandaşın cebi para görecekti, fakirlik Türk milletinin kaderi olmaktan çıkacaktı. Devletimiz üç kuruş para için olmadık tavizler vermeyecekti. Hatta "İsrail'e ihtiyacımız var" diye bir itiraf da asla duyulmayacaktı. 
Peki, ihanet içerisinde olanlar ne yaptılar! Bütün madenlerimizi yabancıların hizmetine sundular. Bu millete ait olan madenleri küresel şirketlere devrederken millete de Türkiye'de maden yok diyerek yalan söylediler. Oysa Türkiye'de işlenmemiş haliyle 3 katrilyon dolar değerinde maden olduğunu bize yine yabancı kaynaklar bildiriyordu. İktidar partisinden bütün muhalefet partilerine kadar hangisi bu konuyu ağızlarına aldılar lütfen söyler misiniz? 
Bu ihanet çevreleri "faiz lobileri"nin çıkarlarını korumak için bir de "Lozan" yalanını uydurdular. Ne dediler; "Lozan'da gizli bir anlaşma var bu anlaşmaya göre 2023 yılına kadar madenleri çıkartamayız." Sırf uydurdukları bu yalan bile onların nasıl bir ihanet içerisinde olduklarını göstermeye yeter de artar bile. Bir yandan Türk milletine bu yalanlar pompalanırken diğer yandan küresel yamyamlara on binlerce maden işletme ruhsatı verdiler. Milletimizin ve devletimizin cebine girmesi gereken öz servetini, yandaşların ve yamyamların kasalarına aktardılar. 
Bir de milleti korkutmak için şöyle söylüyorlardı; "madenleri bize çıkarttırmazlar ki, eğer çıkartmaya kalkarsak büyük devletler (!) Türkiye'yi savaş alanına çevirir. Her yerde bombalar patlar, ülkemizde istikrar kalmaz." Oysa şimdi, verilen onca tavize rağmen Türkiye'nin nasıl bir istikrarsızlık içerisinde olduğunu hep birlikte görüyoruz.  
Eğer Sayın Haydar Baş dikkate alınmış olsaydı, Türkiye bu halde mi olurdu! Elbette ki hayır? Şimdi siz söyleyin bunun adı ihanet değil de nedir?
Sayın Haydar Baş Milli Ekonomi Modeli'ni Türk milleti için yazmıştı. Milli Ekonomi Modeli Türk milletinden gizlenmeye çalışılırken özellikle Rusya bu modele dört elle sarıldı. Bu modelin en büyük özelliği kapitalizmin acımasız çarkları arasında ezilen dar gelirli insanların kurtuluş reçetesi olmasıydı. Sayın Haydar Baş Rusya tarafından Duma'ya davet edildi. Burada yaptığı 5 saatlik konuşmayla kapitalizmi tarihin çöp kutusuna attı. Hatta Sayın Baş Nobel'e bile aday gösterildi. Buradaki konuşmasından sonra Rusya Mili Ekonomi Modeli'ni kanunlaştırdı.
Peki, ihanetçi iftiracılar ne yaptılar! Bu modelin, milletimizi refaha kavuşturacağını görünce telaşa kapıldılar. Haydar Hoca Rusçu oldu iftirası attılar. Türk milletini bu modelin nimetlerinden mahrum bıraktılar. Şimdi siz söyleyin bunun adı ihanet değil de nedir?
Alevi-Sünni meselesini ele alalım. Sayın Haydar Baş 'Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt'tir diyerek yurt çapında binlerce sempozyum düzenledi. Ehl-i Beyt külliyatını yazdı. Ne dedi Sayın Baş, "Aleviler de Sünniler de Müslümandır. Her iki mezhebe mensup olanların da ortak adresi Ehl-i Beyt'tir." Kötü bir şey mi söyledi! Birlik ve beraberliğin korunması için azami çaba harcadı. Bu savaşın Müslümanlara zarar vereceğini bundan en çok Amerika'nın ve İsrail'in fayda göreceğini anlattı, anlattı, anlattı.  
Peki, yine bu ihanetçi çevreler ne yaptılar! Kirli emellerine ulaşmak için Alevi-Sünni çatışmasını körüklediler. Suriye'de yüz binlerce insanın ölümüne sebep oldular, yerinden yurdundan ettiler. Denizlerde boğulup ölmelerinin yolunu açtılar. Yine bu çevreler IŞİD diye bir canavar örgütün doğmasını sağladı. Nerede bir Alevi varsa boğazlarını kestiler. Türkiye'yi bomba manyağı yaptılar. Eğer Sayın Haydar Baş dikkate alınsaydı bütün bunlar yaşanır mıydı! Şimdi siz söyleyin bunun adı ihanet değil de nedir?
Prof. Dr. Haydar Baş Türkiye'miz için büyük bir nimettir. Onun öngörüleri her zaman geleceğimize ışık tutar mahiyette olmuştur. Sadece ekonomik alanda değil siyasi ve sosyal alanlarda da sorunlarımıza çözüm üretmiştir, bizlere umut olmuştur. Fakat milletimiz maalesef bu ihanetçi çevrelere aldandı. Ona uzatılan dost elini tutmadı. Eğer bundan sonra milletimiz kendisine uzanan bu dost elini tutarsa üzerine çöken bu kâbustan kurtulur. Aksi halde daha kötü günler bizi bekliyor.