Akdeniz havzası, tam da “bulanık suda balık avlamak” isteyenlerin havasına büründü.
Yeni bir savaşın küresel ve yerel lobileri, 8-9 ay öncesinden savaş baltalarını çıkartmışlardı.
Alevi-Sünni çatışmasının altyapısını hazırlıyorlardı.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş bey, Uluslararası Ehl-i Beyt Sempozyumu ile oyunlarını bozdu.
Türkiye’nin Suriye ve İran eksenli başına sarılacak böyle bir savaş belası, sadece sınır ötesi bir savaş olmayacaktı elbette. Bu süreçte asıl savaşı, ülke içinde verecekti Türk milleti. Kardeş kardeşe kırdırtılacak, Alevi-Sünni, Kürt-Türk çatışmalarıyla Türk milletinin anası ağlatılacaktı.
Prof. Dr. Baş, öncülüğünde 4.sü geçen hafta Nevşehir-Hacıbektaş’ta düzenlenen Ehl-i Beyt sempozyumlarıyla işte böyle bir vahşi oyunu bozdu.
74 milyon Türk milletinin ve “Lailahe illallah / Muhammed Rasulullah” diyen tüm Müslümanların kardeş olduğunu, hiç kimsenin kardeşine kılıç çekme hakkı bulunmadığını anlattı, hatırlattı, gönüllere ve yeniden hafızalara nakşetti.
Böylece ikbal ve istikballerini ecnebilerin yardım ve icazetlerine borçlu olanlar, kendilerine yüklenen “savaş taşeronluğu”nu yerine getirmede yol alamadılar.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden, kapı komşumuz ve 13-14 ay öncesine kadar Ankara’dakilerin kendileriyle kuzu sarması gibi oldukları Suriye’ye müdahale kararı çıkartamadılar.
Birkaç kere NATO’ya çağrı filan yaptılar; tutturamadılar!
Akıllarını ve paçalarını ecnebilere kaptırmış, bugüne kadar ABD ve AB’ye hizmette kusur etmemiş, dolayısıyla artık “koltuğa oturtulma sırası kendilerine geldiği” işmarını almış olan Ankara’daki kimi aymazlar, iflah olmaz bir savaşçı gibi vaziyet sürdürüyorlar.
Suriye’yi sınır boylarından “F tipi ajanlarla” tırtıklamaya çalışıyorlar. Küresel işgalcilerin Suriye’de tezgahladığı kardeş kavgasında taşeronluğu üstlenen isyancıları koordine ediyor, bağırlarına basıyor, her türlü lojistik ve mühimmat desteği sağlıyorlar.
Bütün bu süreçteki “inadına ve körükörüne kardeş savaşı” gayretkeşlikleri boşa çıkarttı Prof. Dr. Baş.
Hacı Baktaş-ı Veli’nin Ehl-i Beyt nefesi ve birlik mayasıyla Anadolu’muzu yoğurup bir büyük medeniyetin temellerini attığı gibi, Prof. Dr. Baş, Hacıbetaş’taki Ehl-i Beyt sempozyumda aynı mana ve birlik ruhu ile topyekun Türk milletini ve İslam toplumlarını yoğurmaya, kardeşlik harcıyla karmaya devam etti. Bu sempozyumu genişçe ele alacağım.
3-4 ay önce yazmıştım; önümüzdeki günler, provokasyon günleri olacak demiştim. BM ve NATO’dan müdahale kararı çıkartamayanlar, muhtemel provokasyonlarla yeni manevralar yapacaklardır.
Böylesine hassas bir vakitte Türkiye’nin F-4 savaş uçağının Suriye’nin hava sahasını ihlal etmesi, basit bir iş değildir.
AKP hükümeti kurmayları, askeri uçağımızın Suriye’nin hava sahasını uzun süre ihlal ettiğini, hatta Türk makamlarının pilotlarımızı ikaz ettiğini kabul ediyorlar.
Hava sahası ihlali ikazından sonra, hala aynı bölge etrafında, üst üste sortilerle dolanmanın anlamı ne?!
Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Soli Özel, iğneyi kendimize batırmamız gerektiren önemli bir noktaya dikkat çekiyor: “Uçağın düşürülmesi Türkiye ’den Suriyeli muhaliflere silah geçişinin sürdüğü, Ankara’nın sürekli olarak “Esad rejimi bitmeli” dediği bir döneme denk gelmesi tesadüf değil!”
Bu noktada, uçağımızın düşürülmesini konusunu, kapı komşumuz olan Suriye’deki iç karışıklığa, Türkiye’nin silah ve mühimmat temin etmesinin yanlışlığıyla ele almak gerekiyor.
İğneyi kendimize, çuvaldızı Suriye’ye batıralım!
Askeri uçağımızın, Suriye hava sahasındaki uçuşu, ulusal radar sisteminin test edilmesi amaçlı mıydı, yoksa istihbarat amaçlı mıydı, soruları meçhul!
Zira uzmanlar, radar etkinliği, erken uyarı ve hedef takip yeteneğini sınamak için RF 4 E gibi göreceli hantal bir uçak kullanılmaz, diyor.
Suriye makamları, uçağın, radar güdümlü füzeyle değil, menzili sadece 2.5 kilometre olan bir uçaksavarla vurulduğunu, üzerinde mermi izleri bulunduğu öne sürülen kuyruk kısmının da Türkiye’ye teslim edildiğini açıklıyor.
Ankara’dakilerin bir kısmı yalanlıyor!
Türk uçağı, bu kadar Suriye’nin içinde bir hava sahasında ne işi var?!
AKP hükümeti, muhalefeti topluyor, detaylı bilgi verdik açıklaması yapıyor; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise, sadece medyadaki bilgiler verildi, diyor.
Gelişmelerin bölgesel ve stratejik derinlikleri de var elbette. Rusya, İran, Çin ve sair ülkelerin Suriye hassasiyetine bakan yönleri de gözardı edilemez!
Ankara ve Akdeniz’de hem hava bulanık, hem de akıllar!
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Baş dışında, herkesin kafası karışık… Böylesine hassas bir süreci, ancak Türkiye’nin akl-ı selimi çözer.
Türkiye’nin komşusuyla olan meselesini, NATO aklı çözemez. Haçlı aklı çözemez. Amerikan aklı hiç çözemez. Ecnebi aklı, yapsa yapsa, Türk milletini provokasyonla savaşa sürüklemektir.
O halde savaş baltalarını bırakın bir tarafa; Prof. Dr. Baş’a, akl-ı selime kulak verin!
Yeni bir savaşın küresel ve yerel lobileri, 8-9 ay öncesinden savaş baltalarını çıkartmışlardı.
Alevi-Sünni çatışmasının altyapısını hazırlıyorlardı.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş bey, Uluslararası Ehl-i Beyt Sempozyumu ile oyunlarını bozdu.
Türkiye’nin Suriye ve İran eksenli başına sarılacak böyle bir savaş belası, sadece sınır ötesi bir savaş olmayacaktı elbette. Bu süreçte asıl savaşı, ülke içinde verecekti Türk milleti. Kardeş kardeşe kırdırtılacak, Alevi-Sünni, Kürt-Türk çatışmalarıyla Türk milletinin anası ağlatılacaktı.
Prof. Dr. Baş, öncülüğünde 4.sü geçen hafta Nevşehir-Hacıbektaş’ta düzenlenen Ehl-i Beyt sempozyumlarıyla işte böyle bir vahşi oyunu bozdu.
74 milyon Türk milletinin ve “Lailahe illallah / Muhammed Rasulullah” diyen tüm Müslümanların kardeş olduğunu, hiç kimsenin kardeşine kılıç çekme hakkı bulunmadığını anlattı, hatırlattı, gönüllere ve yeniden hafızalara nakşetti.
Böylece ikbal ve istikballerini ecnebilerin yardım ve icazetlerine borçlu olanlar, kendilerine yüklenen “savaş taşeronluğu”nu yerine getirmede yol alamadılar.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden, kapı komşumuz ve 13-14 ay öncesine kadar Ankara’dakilerin kendileriyle kuzu sarması gibi oldukları Suriye’ye müdahale kararı çıkartamadılar.
Birkaç kere NATO’ya çağrı filan yaptılar; tutturamadılar!
Akıllarını ve paçalarını ecnebilere kaptırmış, bugüne kadar ABD ve AB’ye hizmette kusur etmemiş, dolayısıyla artık “koltuğa oturtulma sırası kendilerine geldiği” işmarını almış olan Ankara’daki kimi aymazlar, iflah olmaz bir savaşçı gibi vaziyet sürdürüyorlar.
Suriye’yi sınır boylarından “F tipi ajanlarla” tırtıklamaya çalışıyorlar. Küresel işgalcilerin Suriye’de tezgahladığı kardeş kavgasında taşeronluğu üstlenen isyancıları koordine ediyor, bağırlarına basıyor, her türlü lojistik ve mühimmat desteği sağlıyorlar.
Bütün bu süreçteki “inadına ve körükörüne kardeş savaşı” gayretkeşlikleri boşa çıkarttı Prof. Dr. Baş.
Hacı Baktaş-ı Veli’nin Ehl-i Beyt nefesi ve birlik mayasıyla Anadolu’muzu yoğurup bir büyük medeniyetin temellerini attığı gibi, Prof. Dr. Baş, Hacıbetaş’taki Ehl-i Beyt sempozyumda aynı mana ve birlik ruhu ile topyekun Türk milletini ve İslam toplumlarını yoğurmaya, kardeşlik harcıyla karmaya devam etti. Bu sempozyumu genişçe ele alacağım.
3-4 ay önce yazmıştım; önümüzdeki günler, provokasyon günleri olacak demiştim. BM ve NATO’dan müdahale kararı çıkartamayanlar, muhtemel provokasyonlarla yeni manevralar yapacaklardır.
Böylesine hassas bir vakitte Türkiye’nin F-4 savaş uçağının Suriye’nin hava sahasını ihlal etmesi, basit bir iş değildir.
AKP hükümeti kurmayları, askeri uçağımızın Suriye’nin hava sahasını uzun süre ihlal ettiğini, hatta Türk makamlarının pilotlarımızı ikaz ettiğini kabul ediyorlar.
Hava sahası ihlali ikazından sonra, hala aynı bölge etrafında, üst üste sortilerle dolanmanın anlamı ne?!
Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Soli Özel, iğneyi kendimize batırmamız gerektiren önemli bir noktaya dikkat çekiyor: “Uçağın düşürülmesi Türkiye ’den Suriyeli muhaliflere silah geçişinin sürdüğü, Ankara’nın sürekli olarak “Esad rejimi bitmeli” dediği bir döneme denk gelmesi tesadüf değil!”
Bu noktada, uçağımızın düşürülmesini konusunu, kapı komşumuz olan Suriye’deki iç karışıklığa, Türkiye’nin silah ve mühimmat temin etmesinin yanlışlığıyla ele almak gerekiyor.
İğneyi kendimize, çuvaldızı Suriye’ye batıralım!
Askeri uçağımızın, Suriye hava sahasındaki uçuşu, ulusal radar sisteminin test edilmesi amaçlı mıydı, yoksa istihbarat amaçlı mıydı, soruları meçhul!
Zira uzmanlar, radar etkinliği, erken uyarı ve hedef takip yeteneğini sınamak için RF 4 E gibi göreceli hantal bir uçak kullanılmaz, diyor.
Suriye makamları, uçağın, radar güdümlü füzeyle değil, menzili sadece 2.5 kilometre olan bir uçaksavarla vurulduğunu, üzerinde mermi izleri bulunduğu öne sürülen kuyruk kısmının da Türkiye’ye teslim edildiğini açıklıyor.
Ankara’dakilerin bir kısmı yalanlıyor!
Türk uçağı, bu kadar Suriye’nin içinde bir hava sahasında ne işi var?!
AKP hükümeti, muhalefeti topluyor, detaylı bilgi verdik açıklaması yapıyor; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise, sadece medyadaki bilgiler verildi, diyor.
Gelişmelerin bölgesel ve stratejik derinlikleri de var elbette. Rusya, İran, Çin ve sair ülkelerin Suriye hassasiyetine bakan yönleri de gözardı edilemez!
Ankara ve Akdeniz’de hem hava bulanık, hem de akıllar!
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Baş dışında, herkesin kafası karışık… Böylesine hassas bir süreci, ancak Türkiye’nin akl-ı selimi çözer.
Türkiye’nin komşusuyla olan meselesini, NATO aklı çözemez. Haçlı aklı çözemez. Amerikan aklı hiç çözemez. Ecnebi aklı, yapsa yapsa, Türk milletini provokasyonla savaşa sürüklemektir.
O halde savaş baltalarını bırakın bir tarafa; Prof. Dr. Baş’a, akl-ı selime kulak verin!
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019