Resulullah, O’na; ‘Annemden sonraki annem’ derdi
Peygamberimiz Fatıma bint-i Esed’e, “Annemden sonraki annem” der, kendisini çok severdi. O, Peygamber’in annesi konumundaydı
30.12.2022 20:19:00





Peygamberimiz Fatıma bint-i Esed'e, "Annemden sonraki annem" der, kendisini çok severdi. O, Peygamber'in annesi konumundaydı.
Fâtımâ bint-i Esed şöyle diyor: "Abdulmuttalib vefat edince, Ebu Tâlib Resulüllah'ın koruyuculuğunu üstlendi. Ben Resulullah'a bakıyordum, O ise beni anne diye çağırıyordu."
Fâtımâ bint-i Esed, Peygamberi kendi evinde büyütmüştü. Vefat ettiğinde Resulullah yanına geldi, başucunda oturdu ve şöyle buyurdu:
"Allah sana rahmet etsin anneciğim! Sen, öz annemden sonraki annemdin. Aç kalır, Beni doyururdun. Çıplak kalır, beni giydirirdin. Güzel yiyeceklerden kendini yoksun bırakır onları Bana yedirirdin. Bunu yaparken ahiret sevabını ve Allah rızasını isterdin."
Ardından açık olan gözlerini kapattı, sonra üç kere su ile yıkamalarını emretti. Kâfur karışımlı su döküleceği sırada Peygamberimiz kendi eliyle suyu döktü.
Sonra gömleğini çıkarıp ona giydirdi. Ve kefeni de onun üzerine sardı. Resulüllah'ın azadlısı Zeyd'in oğlu Usame'yi, Ebu Eyyub el-Ensari'yi, Ömer b. Hattab'ı ve zenci bir köleyi çağırarak mezarını kazmalarını emretti.
Mezarın lahit kısmına gelince burayı Peygamberimiz kendi elleriyle kazdı. Toprağını çıkardı. Resulullah kabre girdi. Ve kabrin içine uzandı. Ardındın şöyle dedi:
"Dirilten ve öldüren Allah'tır. Daima diri ve ölümsüz olan yine Allah'tır. Allah'ım! Peygamberin ve önceki peygamberlerin hakkı için annem Fâtımâ bint-i Esed b. Haşim'i bağışla. Ona ,kendini savunacağı kanıtları telkin et, gireceği yeri geniş kıl. Çünkü Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin."
Resulüllah, Abbas ve Ebu Bekir birlikte onu kabre koydular. Orada bulunanlar dediler ki:
"Bundan önce kimse için yapmadığın bir uygulamayı gerçekleştirdin. Bunun sebebi nedir?"
Buyurdu ki: "Ona gömleğimi giydirdim ki, cennet giysilerinden giysin. Kabrine uzandım ki, kabrin sıkıştırması ona hafif gelsin. O, Ebu Tâlib'den sonra Allah'ın kulları arasında Bana karşı en iyi davranan kimseydi. Allah, ikisinden de razı olsun ve onlara rahmet etsin."
Ayrıca Fâtımâ bint-i Esed'in faziletlerini ve Peygamberimizin onun hakkındaki sözlerini şu müellifler eserlerine aktarmıştır: İbn- i Asakir, İbn Esir, Et-Taberi, Şeblenci, Muhammed b. Talha, İbn Sebbağ El-Belazuri.
Hz. Peygamber, Hz. Hatice ile evlenmesine ve eşiyle beraber ayrı bir eve taşınmasına rağmen amcası Ebu Tâlib'in evine sık sık giderdi.
Hz. Ali'yi göğsüne alır, sever, uyuyacağı zaman beşiğini sallardı. Bütün bunlar Hz. Ali'ye verdiği değerin ve O'na gösterdiği özenin işaretleriydi.
Resulüllah Hz. Ali'yi kendi himayesine aldıktan sonra da O'nunla yakından ilgilendi. Emirü'l-mü'minin böylece Hz. Peygamber'in evinde büyüdü, O'nun tarafından yetiştirildi.
Hz. Ali çocukluk yıllarını anlatırken şöyle der:
"Çocukluğum Resulüllah'ın evinde geçti. Beni O büyüttü. Beni şefkatle kucağına alır, bağrına basar, lokmayı çiğneyip ağzıma koyardı. Onun o güzelim kokusu elvan elvan ruhumu okşardı. Sözlerimde yalana, davranışlarımda bir kusur ve cahilliğe asla rastlamadı.
Yüce Allah, gece-gündüz O'nunla birlikte olup dünyanın yücelikleri ve iyilikleri konusunda O'nu eğitmesi için süt çağından hemen sonra büyük melekleri Resulüllah'ın yanına verdi. Ben de tıpkı süt çağındaki bir bebek gibi Peygamber'e uymakta ve O'nu izlemekteydim.
Her gün yeni şeyler öğretiyordu Bana, O'nun yaptıklarını yapmamı emrediyordu. Her yıl Hira Dağı'na çıkar bu anlarında Benden başka hiç kimse görmezdi O'nu...
İslam henüz hiçbir eve girmemişken, sadece Resulüllah'la Hatice'nin Müslüman olduğu zaman Ben üçüncü Müslüman'dım. Vahiy ve peygamberlik nurunu görebiliyor, peygamberliğin kokusunun alabiliyordum." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)
Fâtımâ bint-i Esed şöyle diyor: "Abdulmuttalib vefat edince, Ebu Tâlib Resulüllah'ın koruyuculuğunu üstlendi. Ben Resulullah'a bakıyordum, O ise beni anne diye çağırıyordu."
Fâtımâ bint-i Esed, Peygamberi kendi evinde büyütmüştü. Vefat ettiğinde Resulullah yanına geldi, başucunda oturdu ve şöyle buyurdu:
"Allah sana rahmet etsin anneciğim! Sen, öz annemden sonraki annemdin. Aç kalır, Beni doyururdun. Çıplak kalır, beni giydirirdin. Güzel yiyeceklerden kendini yoksun bırakır onları Bana yedirirdin. Bunu yaparken ahiret sevabını ve Allah rızasını isterdin."
Ardından açık olan gözlerini kapattı, sonra üç kere su ile yıkamalarını emretti. Kâfur karışımlı su döküleceği sırada Peygamberimiz kendi eliyle suyu döktü.
Sonra gömleğini çıkarıp ona giydirdi. Ve kefeni de onun üzerine sardı. Resulüllah'ın azadlısı Zeyd'in oğlu Usame'yi, Ebu Eyyub el-Ensari'yi, Ömer b. Hattab'ı ve zenci bir köleyi çağırarak mezarını kazmalarını emretti.
Mezarın lahit kısmına gelince burayı Peygamberimiz kendi elleriyle kazdı. Toprağını çıkardı. Resulullah kabre girdi. Ve kabrin içine uzandı. Ardındın şöyle dedi:
"Dirilten ve öldüren Allah'tır. Daima diri ve ölümsüz olan yine Allah'tır. Allah'ım! Peygamberin ve önceki peygamberlerin hakkı için annem Fâtımâ bint-i Esed b. Haşim'i bağışla. Ona ,kendini savunacağı kanıtları telkin et, gireceği yeri geniş kıl. Çünkü Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin."
Resulüllah, Abbas ve Ebu Bekir birlikte onu kabre koydular. Orada bulunanlar dediler ki:
"Bundan önce kimse için yapmadığın bir uygulamayı gerçekleştirdin. Bunun sebebi nedir?"
Buyurdu ki: "Ona gömleğimi giydirdim ki, cennet giysilerinden giysin. Kabrine uzandım ki, kabrin sıkıştırması ona hafif gelsin. O, Ebu Tâlib'den sonra Allah'ın kulları arasında Bana karşı en iyi davranan kimseydi. Allah, ikisinden de razı olsun ve onlara rahmet etsin."
Ayrıca Fâtımâ bint-i Esed'in faziletlerini ve Peygamberimizin onun hakkındaki sözlerini şu müellifler eserlerine aktarmıştır: İbn- i Asakir, İbn Esir, Et-Taberi, Şeblenci, Muhammed b. Talha, İbn Sebbağ El-Belazuri.
Hz. Peygamber, Hz. Hatice ile evlenmesine ve eşiyle beraber ayrı bir eve taşınmasına rağmen amcası Ebu Tâlib'in evine sık sık giderdi.
Hz. Ali'yi göğsüne alır, sever, uyuyacağı zaman beşiğini sallardı. Bütün bunlar Hz. Ali'ye verdiği değerin ve O'na gösterdiği özenin işaretleriydi.
Resulüllah Hz. Ali'yi kendi himayesine aldıktan sonra da O'nunla yakından ilgilendi. Emirü'l-mü'minin böylece Hz. Peygamber'in evinde büyüdü, O'nun tarafından yetiştirildi.
Hz. Ali çocukluk yıllarını anlatırken şöyle der:
"Çocukluğum Resulüllah'ın evinde geçti. Beni O büyüttü. Beni şefkatle kucağına alır, bağrına basar, lokmayı çiğneyip ağzıma koyardı. Onun o güzelim kokusu elvan elvan ruhumu okşardı. Sözlerimde yalana, davranışlarımda bir kusur ve cahilliğe asla rastlamadı.
Yüce Allah, gece-gündüz O'nunla birlikte olup dünyanın yücelikleri ve iyilikleri konusunda O'nu eğitmesi için süt çağından hemen sonra büyük melekleri Resulüllah'ın yanına verdi. Ben de tıpkı süt çağındaki bir bebek gibi Peygamber'e uymakta ve O'nu izlemekteydim.
Her gün yeni şeyler öğretiyordu Bana, O'nun yaptıklarını yapmamı emrediyordu. Her yıl Hira Dağı'na çıkar bu anlarında Benden başka hiç kimse görmezdi O'nu...
İslam henüz hiçbir eve girmemişken, sadece Resulüllah'la Hatice'nin Müslüman olduğu zaman Ben üçüncü Müslüman'dım. Vahiy ve peygamberlik nurunu görebiliyor, peygamberliğin kokusunun alabiliyordum." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.