logo
19 MART 2024

Resulüllah’ın yolunu gözlediği kafile

11.04.2022 00:00:00
Rabbinden hicret emrini alan Resulüllah (s.a.a.) evinin kapısını açtı ve kendisini öldürmek için evinin çevresini saran onlarca müşriğin üzerine 'Bismillahirrrahmanirrrahiym' diyerek bir avuç toprak serpti. 

O mübarek ellerin besmeleyle serptiği toprağın taneleri, yapayalnız zannettikleri Allah'ın sevgilisi Hz. Muhammed'i (s.a.a.) katletmek amacıyla orada bekleyen kana susamış müşriklerin gözlerini Resulüllah'ı göremeyecek hale getirmeye yetmişti.

Her şeyi görüyorlar, ancak Yasin suresinin ilk ayetlerini okuyarak aralarından yavaş yavaş yürüyerek geçip giden Resulüllah'ı göremiyorlardı. 

Bir mucize gerçekleşiyor Allah (c.c.) bir toprak zerresiyle gözleri kör edip, müşriklerin planını bu şekilde bozuyordu.

Zira Resulüllah'a müşrikler en tehlikeli tuzakları hazırlıyor olsalar da tuzakların en iyisini kuran Allah idi. 

Gözünü kan bürümüş müşrik sürüsünün kuşattığı evinden çıktığında Allah Resulü, 'kardeşim' dediği amcaoğlu Hz. Ali'yi (a.s.) geride bırakmıştı.

Çünkü Resulüllah'a teslim edilmiş emanetler sahiplerine verilmeliydi ve Hz. Peygamber Hz. Ali'yi bu işle görevlendirmişti. 

Tek görevi de bu değildi Hz. Ali'nin. 

Emanetleri sahiplerine verdikten sonra, daha zor ve büyük bir görev bekliyordu Hz. Ali'yi. 

Bu görev, Medine'ye Resulüllah'la birlikte hicret edemeyen Peygamber Efendimizin kızı Hz. Fatıma (a.s.) ve kendi annesi Fatıma binti Esed'in de aralarında bulunduğu kadınlara eşlik edip, Kuba'da bekleyen Resulüllah'a onları selametle ulaştırmaktı.

Resulüllah'ı evde bulamayan müşrikler o sıralarda 22 yaşlarında olan Hz. Ali'ye çok eziyet ettiler. Resulüllah'ın nerede olduğuna dair bilgi almak istediler. Ancak Hz. Ali, onların istediği hiçbir bilgiyi vermedi. 

Mekke ve çevresini didik didik eden, Resulüllah'ın gizlendiğinden şüphe ettikleri bütün evleri arayan müşrikler O'nu bulamamış ve hedeflerine ulaşamamanın verdiği hiddetle daha da vahşileşmişlerdi. 

İki gün boyunca işkence edilip hapsettikleri Hz. Ali'nin Resulüllah'a ne kadar yakın olduğunu bilen müşrikler önce Hz. Ali'yi öldürmeyi düşündülerse de aralarından birinin yaptığı teklifle yeni bir planı devreye koydular. 

Resulüllah'ı ellerinden nasıl kaçırdıklarını hâlâ çözemeyen müşriklerin bu planı Hz. Ali'yi serbest bırakarak, O'nu takip edip Resulülah'ı bu şekilde ele geçirebilmekti.

Plan hemen devreye konuldu ve günlerdir eziyet edilen Hz. Ali (a.s.) serbest bırakıldı. İz sürmekte hünerli birkaç Kureyşliye Hz. Ali'yi gizlice takip etme görevi verildi. 

Müşriklerin serbest bıraktığı Hz. Ali, Resulüllah'ın emri doğrultusunda hemen kendisindeki emanetleri sahiplerine teslim etme işine girişti. Bu işi vakit kaybetmeden yerine getiren Hz. Ali için asıl görev, yani Resulüllah'ın emaneti Hz. Fatıma'yı selametle Medine'ye götürme görevi şimdi başlıyordu.

Takip edildiğinin de farkında olan Hz. Ali, hicret için hazırlıklarını önceden tamamlaşmıştı. 

Düşmanların tehlikesine rağmen kadınları da yanına alarak Hz. Ali'nin Mekke'den ayrılacağı haberini alınca amcası Hz. Abbas hemen Hz. Ali'nin yanına geldi.

Kureyşli müşriklerin Hz. Ali'yi takip ettiğini bilen ve O'na bir zarar vermelerinden endişe eden Hz. Abbas, terlemiş alnını silerken konuşmaya başladı:

-Hz. Muhammed Mekke'den gizlice gitti. Kureyşliler O'nu bulmak için Mekke'nin altını üstüne getirdiler, hâlâ her yerde O'nu arıyorlar. Peki, sen ailen ile birlikte nasıl bunların gözü önünde Mekke'den gideceksin? Onların sana engel olacağını, zarar vereceklerini bilmiyor musun?"

Hz. Ali, müşriklerin her türlü kötülüğü yapacak tıynette olduklarını herkesten çok daha iyi biliyordu, ancak hiçbir endişe taşımıyordu. 

Çünkü O'nun güvendiği önce Allah ve sonra da Resulüllah'tı. 

Önce amcası Hz. Abbas'ı sakinleştiren ilim ve iman şehrinin kapısı Hz. Ali son sözü aldı:

-Resulüllah bana, Ben-i Haşim'in kadınlarını da alarak hicret etmemi emretti ve bize bir zarar gelmeyecek diye de müjdeledi. Benim Allah'a itimadım ve Resulüllah'ın sözüne imanım tamdır. Ve Resulüllah'ın yoluyla Benim yolum aynıdır. Bu yüzden Kureyşliler bize hiçbir kötülük yapamazlar.

Nihayet emanetlerin sahiplerine teslim edilme işi bitmişti. 

Bu işi yüzünün akıyla tamamlayan Hz. Ali, tedbir almayı da ihmal etmeyerek hiç vakit kaybetmeden yanında kadınlar olduğu halde Medine'ye doğru yola koyuldu. 

Kafilede develeri önden çekmekle görevli yolları iyi bilen Ebu Vakîd El-Leysi adında biri de vardı. Mekke'den mümkün olduğunca çabuk uzaklaşmak için develeri hızlıca sürmeye çalışan Ebu Vakîd, hem hayvanlara hem de kafiledeki Resulüllah'ın emaneti Hz. Fatıma (a.s.) ve diğer kadınlara zorluk çektiriyordu.

Bu durumu gören Hz. Ali, 'yavaş ol ya Ebu Vakîd. Her şeyin dizgini sadece Allah'ın elindedir. Öyle ise bütün şüpheleri kendinden uzak tut. Zira Allah bütün önemli hacetlere kâfidir' dedi ve develeri kendi sürmeye başladı. 

Başında Hz. Ali'nin bulunduğu bu mübarek kafile, hem daha güvenli olması hem de kafiledekilerin çöl sıcağından etkilenmemesi için geceleri yol yürüyordu. Gündüzleri ise gizlenip, dinleniyorlardı. 

Kafilenin güvenli bir şekilde yoluna devam etmesi çok önemliydi, çünkü Allah Resulü'nün emaneti Hz. Fatıma da onlarla birlikteydi. Allah Resulü, geride yalnızca Hz. Ali'yi bırakmak zorunda kalmamıştı, aynı zamanda kendiden bir parça olan cennet kadınlarının efendisi ve müminlerin annesi Hz. Fatıma'yı da Mekke'de bırakmak zorunda kalmıştı. 

Bu yüzden Hz. Ali'nin sorumluluğu çok büyüktü. Çünkü Resulüllah'ı ele geçiremeyen müşrikler, onların peşinden gelecekti ve Hz. Fatıma'yı esir almaları halinde Hz. Peygamber'e karşı O'nu bir koz olarak kullanabilirlerdi. 

Mekke ile Medine arasında 450 kilometreden fazla bir mesafe vardı ve kervandaki kadınlar için hızlı ilerlemek mümkün değildi. Üstelik yanlarında biraz su ve azıcık bir hurmadan başka bir azıkları da yoktu. 

Hz. Ali'yi adım adım takip etmekle görevlendirilen Kureyşliler, O'nun Resulüllah'ın kızı Hz. Fatıma'nın da aralarında bulunduğu bir kafileyle Mekke'den ayrıldığını müşriklere hemen haber verdiler. 
 
Bunu haber alan müşrikler günlerdir Mekke ve çevresinde Resulüllah'ı arayan silahlı atlıları Hz. Ali'nin başında olduğu kafilenin peşinden yolladılar. 

Müşriklerden, 'Kafilede kim varsa hepsini Mekke'ye geri getirin' emri alan atlılar, kafileyi bulmak için hemen yola çıktılar. 

Hz. Fatıma'nın da içinde olduğu Hz. Ali (a.s.) idaresindeki kafile Dacnan adlı bir köyün yakınlarına geldiklerinde Kureyşli müşriklerin gönderdiği atlı grup onlara yetişti.

Hepsinin yüzleri kapalı elleri kılıçlıydı.

Aralarında Ebu Süfyan'ın babası Harb b. Ümeyye'nin kölesi Canah da vardı. Canah, Ebu Süfyan ve babasından daha azılı bir müşrikti ve efendileri için işleyemeyeceği suç akıtmayacağı kan yoktu. 

Atlıların kendilerine doğru hızla yaklaştığını gören Hz. Ali, hiçbir korku veya endişeye kapılmadı, ancak tedbiri de elden bırakmadı. Önce kafiledeki kadınların güvenliğini sağlayacak bir düzen kurdu. Kadınlar bineklerinden indirildi ve kervandaki develer yatırılıp bağlanarak, onlara bir nevi siper sağlanmış oldu. 

Tedbirlerini tamamlayıp, istediği düzen sağlandıktan sonra atlıların geldiği yöne doğru birkaç adım yürüyen Allah'ın aslanı Hz. Ali, 'Bismillahirrahmanirrahiym' diyerek kılıcını çekti ve adeta yıkılmaz bir dağ gibi kafilenin önünde müşriklerin gelmesini bekledi. 

Çok geçmeden atlılar gelip Hz. Ali'nin karşısına dikildiler. 

Avının hangi hamleyi yapacağını keskin gözlerle izleyen yeleleri kabarmış bir aslan gibi karşılarında duran Hz. Ali'nin bu tavrı bile kalabalık müşrik atlılarını ürkütmeye ve kalplerine korku salmaya yetmişti. 

Karşıların tek başına bekleyen bir Ali, olduğu halde hem atlı hem de elleri kılıçlı müşrikler hamle yapacak cesareti kendilerinde bulamıyorlardı. 

Hz. Ali'yle çarpışmadan kadınları alıp Mekke'ye geri dönmek isteyen müşriklerden biri atının üzerinden elindeki kılıcı Hz. Ali'ye doğru uzatarak, "Kadınları alıp, kurtulacağını mı sandın? Geri dön" diye bağırdı.

O ana kadar sadece alev alev gözlerle atlı müşrikleri izleyen Hz. Ali, ilk kez onlara seslenerek, "Bırakın yolumuza gidelim. Burada aradığınız kimse yok" dedi.

Mekke'ye eli boş dönmek istemeyen müşrikler beklemedikleri bu cevap karşısında daha da öfkelendiler. 

Atlılardan Canah, Hz. Ali'ye, "Ya bizimle beraber Mekke'ye dönersin, ya da biz kadınları alır Mekke'ye götürürüz" dedi. 

Bu sözler üzerine Hz. Ali bir aslan gibi kükredi.

-Ben kardeşim ve amcamın oğlu Allah'ın elçisi Resulüllah'ın yanına gidiyorum. Kim etini doğramamı ve kanını dökmemi istiyorsa önüme çıksın.

Müşriklerin hepsi genç yaşına rağmen Hz. Ali'nin nasıl bir cengâver olduğunu biliyorlar ve ona yaklaşmak istemiyorlardı. 

Develeri ürkütüp kaçırarak, Hz. Ali'nin kadınları korumak için kurduğu düzeni bozmak için saldıran müşriklerin amacını anlayan Hz. Ali onlara engel olmak için onlara karşı hamle yapınca atlılar önünde korkuyla kaçıştılar.

İçlerindeki en azılı müşrik olan Harb b. Ümeyye'nin kölesi Canah, cesaretini toplayarak Hz. Ali'ye kılıç salladı.

Hızlı bir refleksle onun hamlesini boşa çıkaran Hz. Ali, Canah'ın boynuna tek bir sağlam darbe indirdi. 

Hz. Ali'nin tek bir kılıç darbesinin Canah'ı ne hale getirdiğini gören diğer müşrikler, aynı şeyin onların da başına geleceğini anlayınca atlarını mahmuzlayarak dörtnala oradan kaçtılar.

Allah'ın (c.c.) vaadi gerçekleşmiş, Resulüllah'ın Hz. Ali'ye müjdelediği gibi Kureyşli müşrikler Hz. Fatıma (a.s.) ve kafiledeki diğer kadınlara zarar vermeye muktedir olamamışlardı.

Kureyşlilerin gönderdiği atlıları Hz. Ali tek başına savuşturduktan hemen sonra kafile tekrar yola koyuldu.

Nihayet Dacnan köyüne vardılar. Orada kendilerine kadın ve yaşlılardan oluşan bir grup Müslüman daha katıldı. 

O geceyi bu köyde geçirdiler. 

Gece boyunca Rabbine hamd eden Hz. Ali, bazen ayakta, bazen oturarak ve bazen de yatarak Allah'ı zikirle meşgul olup, namaz ve ibadetle meşgul oldu. Hz Fatıma (a.s.) da kendi çadırında sabaha kadar zikrullah ve namaz ile Allah'a (c.c.) niyazda bulundu. 

Dacnan köyünde kaldıkları o gece Hz. Ali ve Hz. Fatıma bu ibadetlerle meşgul olurken, Cenabı Allah'tan Resulüllah'a Âl-i İmran suresinin şu ayetleri nazil oluyordu: 

"Onlar ayakta, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah'ı zikrederler, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin düşünürler. Bunun üzerine Rableri, onların dualarını kabul etti. Onlar ki, hicret ettiler, yurtlarından çıkarıldılar, Benim yolumda eziyete uğradılar, çarpıştılar. Onları cennetlere koyacağım. Allah ki, karşılığın güzeli O'nun katındadır." (Âl-i İmran suresi, 191-195; Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali s. 277-278; Biharü'l-Envar, c.19, s.64; El-Menakıb, c.1, s.182; El-Kâmil, İbn Esir, c.2, s.106.)

Hz. Ali'den günler önce Medine'ye doğru yola çıkan Resulüllah, Medine'ye yaklaşık bir saatlik mesafede bulunan Kuba denilen bölgede konaklamıştı. 

Resulüllah'ın gözü yollardaydı, kızı Fatıma'nın da aralarında bulunduğu kafilenin geliş haberini bekliyordu. 

Bütün ısrarlara rağmen Resulüllah, kafile gelmeden Medine'ye girmeme kararı almıştı. 

Nihayet beklenen kavuşma günü gelmiş ve çok çetin bir yolculuktan sonra Resulüllah'ın yolunu gözlediği kafile Kuba'ya ulaşmıştı. 

Kafilenin geldiği haber verilince Hz. Peygamber, 'Bana Ali'yi çağırın' diye buyurdu.

Fakat Mekke'den Medine'ye kadar yürümekten dolayı ayakları yarılmış ve çok yorulmuş olan Hz. Ali'nin bir adım daha atacak gücü kalmamıştı. Ama bu haliyle yolculuktaki bütün badirelere göğüs germiş ve Hz. Fâtıma'yı Hz. Peygamber'e sağ salim teslim ederek hicretteki son görevini de yüzünün akıyla yerine getirmişti.

Hz. Peygamber O'nun bu hâlini görünce gözleri yaşardı ve mübarek elleriyle Hz Ali'nin ayaklarının üzerini sıvazladı. O mübarek eller ayaklarını sıvazladıktan sonra Hz. Ali'nin ayaklarında acıdan eser kalmadı. 


 

 
Orhan Dede / diğer yazıları
Süleymaniye hatadan dönmeli
İstikrarı hakim kılmakta kararlıyız
Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor
8 yılda ülkemizden çıkan yerli sermaye miktarı 600 milyar dolar
Kaftancıoğlu da ifadeye çağrıldı
İki şüphelinin ifadesi ortaya çıktı
Erdoğan 4. Kolordu Komutanlığı'nda konuştu
Irak ve Suriye mesajı
Utan dünya!
Bombalardan kurtulanlar açlıktan ölüyor
Ali Koç'tan tarihi çıkış
'Gerekirse bir alt lige düşeceğiz'
TİP adaylığını çektiğini duyurmuştu
Ses kayıtları yayınlandı
İmamoğlu İnşaat Genel Müdürü ifade verdi
'Para sayma' soruşturması sürüyor
Makas açılınca, Altınok için sahaya indi
Mansur Yavaş'ı hedef aldı
'Darende'ye hizmet için yola çıktık'
BTP'den Darende'de büyük miting
Ankara anketinden büyük fark çıktı
Mansur Yavaş kendiyle yarışıyor
"Gazze en büyük açık hava mezarlığına dönüştü"
AB Yüksek Temsilcisi Josep Borrell
İsrail'e 35 bin ton silah ve mühimmat taşındı
Büyük çoğunluğu ABD'den
Doğrusu 11 bin dolar
Sığınmacıların geliri Türklere sayılmış!
"Koltukta vakit geçirmeye değil çalışmaya talibiz"
BTP Aksu Adayı Bilal Şahin
Süleymaniye hatadan dönmeli
İstikrarı hakim kılmakta kararlıyız
Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor
8 yılda ülkemizden çıkan yerli sermaye miktarı 600 milyar dolar
Kaftancıoğlu da ifadeye çağrıldı
İki şüphelinin ifadesi ortaya çıktı
Erdoğan 4. Kolordu Komutanlığı'nda konuştu
Irak ve Suriye mesajı
Utan dünya!
Bombalardan kurtulanlar açlıktan ölüyor
Ali Koç'tan tarihi çıkış
'Gerekirse bir alt lige düşeceğiz'
TİP adaylığını çektiğini duyurmuştu
Ses kayıtları yayınlandı
İmamoğlu İnşaat Genel Müdürü ifade verdi
'Para sayma' soruşturması sürüyor
Makas açılınca, Altınok için sahaya indi
Mansur Yavaş'ı hedef aldı
'Darende'ye hizmet için yola çıktık'
BTP'den Darende'de büyük miting
Ankara anketinden büyük fark çıktı
Mansur Yavaş kendiyle yarışıyor
"Gazze en büyük açık hava mezarlığına dönüştü"
AB Yüksek Temsilcisi Josep Borrell
İsrail'e 35 bin ton silah ve mühimmat taşındı
Büyük çoğunluğu ABD'den
Doğrusu 11 bin dolar
Sığınmacıların geliri Türklere sayılmış!
"Koltukta vakit geçirmeye değil çalışmaya talibiz"
BTP Aksu Adayı Bilal Şahin
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.