İstanbul'a yönelik ikiz saldırıları bir yandan 11 Eylül saldırılarına benzetmek, öte yandan da adeta örtbas edercesine olayın faturasını üç-beş çulsuz, cahil, parasız-pulsuz Bingöllü gence kesmeye çalışmak çok şeyleri ele veriyor aslında.
İşin "gerçek fail"leri, Ankara'dakilerin de, medyatörlerin de hafızalarında aynen sizin hafızanızda canlandığı gibi canlanıyor. Ama sözkonusu global odaklarla aramızdaki "alengirli ve akçalı işler"imiz sebebiyle, onlara "bu işin gerçek failleri sizsiniz" diyecek yürek yok. Olmayınca da, çulsuzların gözaltı ve tutuklama görüntüleriyle ortalığı velveleye verip işi kotarmak kolayımıza geliyor.
Bingöllü vatandaşlarımızın ve vekillerin feryadı haksız değil.
Bingöl tam bir abluka altında. Sanki el-Kaide Bingöl'e üstlenmiş, oradan dünyayı kavuruyor.
Bu gidişle W. Bush, babadostu Usame bin Ladin'in Bingöl'de olduğu vehmiyle oralara da dalıverirse hiç şaşmayın.
Bombalanan alanlardaki yabancı uzmanların ahvaline ve tecessüsüne ses çıkaran olmadı; sözkonusu alanlar sanki yabancı uzmanların işgaline uğradı... Ankara'dakilerde ırganma yok.
Ortalık, yabancı ajan kaynıyor.
Henüz Ekim ayının ilk haftası değil miydi, devletin üst düzey güvenlik birimleri, Diyarbakır, Mardin, Batman, Bingöl çevresinde arkeolog, sivil toplum kuruluşu temsilcisi, gazeteci, sosyolog, diplomat, yazar kılığında 3 bini aşkın ajanın üstlendiğini açıklayan rapor hazırlamışlardı. Ne kadar da çabuk unuttuk?
Şimdi de Bingöl...
Baksanıza, İngilizlerin emniyet teşkilatı Scotland Yard'ın terör uzmanları Bingöl'e konuşlandı...
MOSSAD ajanları, fırsat bu fırsat diyerek bölgede cirit atıyor.
Kahveleri kolaçan ediyorlar.
Vatandaşlarımız tedirgin, bölge vekilleri tedirgin.
Bingöl vekilleri feryad ediyor: Bu kadar da olmaz. Halkımızı rencide etmeyin. Bizim istihbaratımız bu işin üstesinden gelir. Ne işi var MOSSAD'ın, bilmem kimlerin buralarda... Ve saire.
Bu işlere kim bakacak?
Başbakan, UEFA kararına ilişkin sportif işlerle ve Berlusconi'ye telefonlarla meşgul olduğuna göre, bu kabil güvenlik işlerine de Futbol Federasyonu bakmalı, diye düşünenleriniz çıkabilir. El insaf...
Başbakan, henüz bu işlerle ilgilenmeye vakit bulamadı.
Ancak sorun, sadece vakitsizlik değil... Keşke sadece o olsa.
Yoğurt yeyiş sorunu da var.
Her yiğidin bir yoğurt yeyişi var, tamam; lakin, ne yiğitlikten iz kaldı ortada, ne yoğurttan...
Bu işler hassas işler. Devlet ciddiyeti gerektiren işler. Devletin ve milletimizin güvenliğini ilgilendiren işler.
Hatırlıyor musunuz, 26 Mart 2002 günü, Batı Şeria'nın El Halil kentindeki Uluslararası Geçici Mevcudiyet'te (TIPH) gözlemci olarak görev yapan Hava Binbaşı Cengiz Toytunç, Kalaşnikof'lu bir saldırı sonucu şehit edilmiş, Yüzbaşı Hüseyin Özaslan da ağır yaralanmıştı.
Saldırganların üniformaları Filistin görünümlü, saldırıda kullanılan silah ve mermiler ise İsrail askerlerinin kullandıklarıyla aynıymış... Var mı bir haber?
Var mı bizden olay mahalline intikal ederek yerinde inceleme yapabilen ve balistik raporlara göz atabilen?
Bu işte karşılıklı yardımlaşma yok, bize bilgi yok, teröre karşı işbirliği yok... Kim yaptı, kim etti hala belli değil; herşey alaca.
Ülkemizdeki olaylara sıra gelince, kendi vatandaşlarımız da olsa değil mi ki onlarla bir bağları var; adamlar anında olay mahalline damlıyorlar. Kimse "kışş" bile demiyor.
DNA testlerinden bilmem hangi balistik incelemelere kadar derişleşebiliyorlar. Yetinmiyorlar, olayla bir şekilde ilinti kurulmuş kimselerin sülalelerine, yedi cedlik şecerelerine varıncaya kadar, hatta mezralarına ulaşıveriyorlar, oralara konuşlanıyorlar.
Bu da oluyor, karşılıklı yardımlaşma, teröre karşı işbirliği...
Bu arada bizim kulaklarımıza "daha çoook bomba patlayacak" türünden sular kaçırırken, kendi vatandaşlarına da "Aman ha Türkiye'ye adım atarsınız!" uyarılarında bulunarak dörtköşe oluyorlar.
Ankara'dakiler ise bu stratejik ortaklarla ve ortakların ortaklarıyla işbirliği içinde olarak can çekişmeye devam ediyor. Sinyalleri verilen bombaların zamanını kestirmeye çalışırken UEFA bombasıyla sarsılıyor.
Bingöllülerin feryadı, aslında tüm Türkiye'nin feryadıdır.
Bu tablo karşısında sadece Bingöllü vekiller değil, en azından iktidar vekilleri "ne bu hal ya hu" demeli, değil mi?
Diyemezler.
Sırtını sadece yüce milletine dayamak yerine AB-ABD'ye ve onlarla ilintili odaklara dayayan siyasilerin, "bu kadarı da fazla ya hu" demeye ne hakları olur, ne yürekleri yeter...
Türkiye işte bu kördüğümü, bağımsızlık ruhu ve azmiyle çözer.
Gerisi kof.
İşin "gerçek fail"leri, Ankara'dakilerin de, medyatörlerin de hafızalarında aynen sizin hafızanızda canlandığı gibi canlanıyor. Ama sözkonusu global odaklarla aramızdaki "alengirli ve akçalı işler"imiz sebebiyle, onlara "bu işin gerçek failleri sizsiniz" diyecek yürek yok. Olmayınca da, çulsuzların gözaltı ve tutuklama görüntüleriyle ortalığı velveleye verip işi kotarmak kolayımıza geliyor.
Bingöllü vatandaşlarımızın ve vekillerin feryadı haksız değil.
Bingöl tam bir abluka altında. Sanki el-Kaide Bingöl'e üstlenmiş, oradan dünyayı kavuruyor.
Bu gidişle W. Bush, babadostu Usame bin Ladin'in Bingöl'de olduğu vehmiyle oralara da dalıverirse hiç şaşmayın.
Bombalanan alanlardaki yabancı uzmanların ahvaline ve tecessüsüne ses çıkaran olmadı; sözkonusu alanlar sanki yabancı uzmanların işgaline uğradı... Ankara'dakilerde ırganma yok.
Ortalık, yabancı ajan kaynıyor.
Henüz Ekim ayının ilk haftası değil miydi, devletin üst düzey güvenlik birimleri, Diyarbakır, Mardin, Batman, Bingöl çevresinde arkeolog, sivil toplum kuruluşu temsilcisi, gazeteci, sosyolog, diplomat, yazar kılığında 3 bini aşkın ajanın üstlendiğini açıklayan rapor hazırlamışlardı. Ne kadar da çabuk unuttuk?
Şimdi de Bingöl...
Baksanıza, İngilizlerin emniyet teşkilatı Scotland Yard'ın terör uzmanları Bingöl'e konuşlandı...
MOSSAD ajanları, fırsat bu fırsat diyerek bölgede cirit atıyor.
Kahveleri kolaçan ediyorlar.
Vatandaşlarımız tedirgin, bölge vekilleri tedirgin.
Bingöl vekilleri feryad ediyor: Bu kadar da olmaz. Halkımızı rencide etmeyin. Bizim istihbaratımız bu işin üstesinden gelir. Ne işi var MOSSAD'ın, bilmem kimlerin buralarda... Ve saire.
Bu işlere kim bakacak?
Başbakan, UEFA kararına ilişkin sportif işlerle ve Berlusconi'ye telefonlarla meşgul olduğuna göre, bu kabil güvenlik işlerine de Futbol Federasyonu bakmalı, diye düşünenleriniz çıkabilir. El insaf...
Başbakan, henüz bu işlerle ilgilenmeye vakit bulamadı.
Ancak sorun, sadece vakitsizlik değil... Keşke sadece o olsa.
Yoğurt yeyiş sorunu da var.
Her yiğidin bir yoğurt yeyişi var, tamam; lakin, ne yiğitlikten iz kaldı ortada, ne yoğurttan...
Bu işler hassas işler. Devlet ciddiyeti gerektiren işler. Devletin ve milletimizin güvenliğini ilgilendiren işler.
Hatırlıyor musunuz, 26 Mart 2002 günü, Batı Şeria'nın El Halil kentindeki Uluslararası Geçici Mevcudiyet'te (TIPH) gözlemci olarak görev yapan Hava Binbaşı Cengiz Toytunç, Kalaşnikof'lu bir saldırı sonucu şehit edilmiş, Yüzbaşı Hüseyin Özaslan da ağır yaralanmıştı.
Saldırganların üniformaları Filistin görünümlü, saldırıda kullanılan silah ve mermiler ise İsrail askerlerinin kullandıklarıyla aynıymış... Var mı bir haber?
Var mı bizden olay mahalline intikal ederek yerinde inceleme yapabilen ve balistik raporlara göz atabilen?
Bu işte karşılıklı yardımlaşma yok, bize bilgi yok, teröre karşı işbirliği yok... Kim yaptı, kim etti hala belli değil; herşey alaca.
Ülkemizdeki olaylara sıra gelince, kendi vatandaşlarımız da olsa değil mi ki onlarla bir bağları var; adamlar anında olay mahalline damlıyorlar. Kimse "kışş" bile demiyor.
DNA testlerinden bilmem hangi balistik incelemelere kadar derişleşebiliyorlar. Yetinmiyorlar, olayla bir şekilde ilinti kurulmuş kimselerin sülalelerine, yedi cedlik şecerelerine varıncaya kadar, hatta mezralarına ulaşıveriyorlar, oralara konuşlanıyorlar.
Bu da oluyor, karşılıklı yardımlaşma, teröre karşı işbirliği...
Bu arada bizim kulaklarımıza "daha çoook bomba patlayacak" türünden sular kaçırırken, kendi vatandaşlarına da "Aman ha Türkiye'ye adım atarsınız!" uyarılarında bulunarak dörtköşe oluyorlar.
Ankara'dakiler ise bu stratejik ortaklarla ve ortakların ortaklarıyla işbirliği içinde olarak can çekişmeye devam ediyor. Sinyalleri verilen bombaların zamanını kestirmeye çalışırken UEFA bombasıyla sarsılıyor.
Bingöllülerin feryadı, aslında tüm Türkiye'nin feryadıdır.
Bu tablo karşısında sadece Bingöllü vekiller değil, en azından iktidar vekilleri "ne bu hal ya hu" demeli, değil mi?
Diyemezler.
Sırtını sadece yüce milletine dayamak yerine AB-ABD'ye ve onlarla ilintili odaklara dayayan siyasilerin, "bu kadarı da fazla ya hu" demeye ne hakları olur, ne yürekleri yeter...
Türkiye işte bu kördüğümü, bağımsızlık ruhu ve azmiyle çözer.
Gerisi kof.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019