Talabani Irak'a devlet başkanı olacak, Barzani de Kürdistan eyaletine Başbakan.
Irak'ın geneli ve kuzeyi için bu plan faaliyete geçirilmeye çalışılıyor.
Türkmen ve Arap silahlı grupları piyasadan çekilerek peşmergelere de yeni alanlar kazandırılacak.
Musul ve Kerkük'e Türkiye'nin ne şimdi ne de bundan sonra hiçbir müdahalesi olmayacak.
Amerikan baskısı nasıl ki Suriye'nin Lübnan'daki askeri ve siyasi ağırlığını çekmiş ise Talabani ve Barzani'nin tepkileri de Türkiye'nin Irak'ın kuzeyinden vazgeçmesini sağlayacak.
Talabani ve Barzani müstakbel devletleri için laiklikten dem vurarak barış ve demokrasi ayağını oturtacaklarının sözünü verirlerken bu bölge bundan sonrası için huzurun hakim olacağını garanti edemiyorlar.
Irak'taki seçimin sadece adı var. Barışın sesi ise duyulmuyor.
Arafat gitti Abbas ve Kurey etkinlik kazandı, devamında İsrail ile barış getirilmek isteniyordu ne oldu?
Saddam sonrası Allavi yönetiminin zemin oluşturduğu seçimlerden sonraki Şii hükümetler Irak'a huzur getirecek mi zannediyorsunuz?
Çok kimlikli heterojen bir yapıya sahip olan Irak'ın etnik ve dini yapısı hiçbir ırkın ya da dinin düzeyine çekilemez.
Hükümete talip olanlar laiklik vurgusu yaparak bölgedeki dini hassasiyetlere de kulak tıkayamazlar.
Kuzey, güney ve orta merkezli üç eyaletten teşkil edilmesi planlanan merkezi Irak yönetiminin dışarıdan kontrolü de devam edecek.
140 bin kadar Amerikan işgal gücü bölgeden pek çekilecek görünmüyor.
Yeni ve ilave güçlerle desteklenen bölgedeki güç en yakın zaman olarak 2007'lerde çekilecek ama o zamana kadar bölgede hareketlenmenin olmaması gerekmekte.
Şiiler'in ağırlığında oluşturulacak meclisin ne derece ulusal olduğu ise tartışmalı.
Sünniler ve Türkmenler safdışı bırakıldıktan sonra tek bir kesimin iktidara getirilmesi anayasal açıdan sakıncalı bir durum.
Şiiler ile Kürtler'in etkin şekilde sözünün geçeceği yeni Irak yönetiminin belli bir kesime hitap edeceği düşünülecek olursa Irak'ın gayrimilli olduğu görülecektir.
Irak'ın merkezinde ve kuzeyinde cereyan eden sıcak gündem ve sıcak çatışmalar sakıncalı bir durum arzederken bu durum karşısında kendi milli politik önceliklerini bölgede daha geçerli kılmak zorunda olan Türk hükümetine de daha aktif görevler düşüyor.
Irak'ın kaynayan kazanında kazanımlarını artırmak isteyen liderlerin yaptığı kulisler boşa değil.
Irak pastasından kim ne kadar pay kaparsa o kadar çok söz sahibi olacak.
Irak'ın yeni sahiplerinin pay edeceği bu pastada Türkiye ne kadar pay alacak dersiniz?
Önce o masada oturmak, o masada olmak gerek.
Tabi buna Amerika müsaade ederse.
Türk şirketlerine Irak'taki inşaat işlerinden bile pay vermek istemeyen Amerika'nın Türkiye'ye yaklaşımına bakacak olursak, bırakın o masayı Türkiye'nin evin içinde bile olmasına tahammül edilmiyor.
Lübnan'daki Suriye varlığından rahatsız olanların çoğu Türkiye'nin Irak'a yakın olmasından huzursuz.
Türkiye ve Türk askeri bölgede istenmiyor.
Irak'taki sakıncalı durumlardan sakınmak gerekecek.
Irak'ın geneli ve kuzeyi için bu plan faaliyete geçirilmeye çalışılıyor.
Türkmen ve Arap silahlı grupları piyasadan çekilerek peşmergelere de yeni alanlar kazandırılacak.
Musul ve Kerkük'e Türkiye'nin ne şimdi ne de bundan sonra hiçbir müdahalesi olmayacak.
Amerikan baskısı nasıl ki Suriye'nin Lübnan'daki askeri ve siyasi ağırlığını çekmiş ise Talabani ve Barzani'nin tepkileri de Türkiye'nin Irak'ın kuzeyinden vazgeçmesini sağlayacak.
Talabani ve Barzani müstakbel devletleri için laiklikten dem vurarak barış ve demokrasi ayağını oturtacaklarının sözünü verirlerken bu bölge bundan sonrası için huzurun hakim olacağını garanti edemiyorlar.
Irak'taki seçimin sadece adı var. Barışın sesi ise duyulmuyor.
Arafat gitti Abbas ve Kurey etkinlik kazandı, devamında İsrail ile barış getirilmek isteniyordu ne oldu?
Saddam sonrası Allavi yönetiminin zemin oluşturduğu seçimlerden sonraki Şii hükümetler Irak'a huzur getirecek mi zannediyorsunuz?
Çok kimlikli heterojen bir yapıya sahip olan Irak'ın etnik ve dini yapısı hiçbir ırkın ya da dinin düzeyine çekilemez.
Hükümete talip olanlar laiklik vurgusu yaparak bölgedeki dini hassasiyetlere de kulak tıkayamazlar.
Kuzey, güney ve orta merkezli üç eyaletten teşkil edilmesi planlanan merkezi Irak yönetiminin dışarıdan kontrolü de devam edecek.
140 bin kadar Amerikan işgal gücü bölgeden pek çekilecek görünmüyor.
Yeni ve ilave güçlerle desteklenen bölgedeki güç en yakın zaman olarak 2007'lerde çekilecek ama o zamana kadar bölgede hareketlenmenin olmaması gerekmekte.
Şiiler'in ağırlığında oluşturulacak meclisin ne derece ulusal olduğu ise tartışmalı.
Sünniler ve Türkmenler safdışı bırakıldıktan sonra tek bir kesimin iktidara getirilmesi anayasal açıdan sakıncalı bir durum.
Şiiler ile Kürtler'in etkin şekilde sözünün geçeceği yeni Irak yönetiminin belli bir kesime hitap edeceği düşünülecek olursa Irak'ın gayrimilli olduğu görülecektir.
Irak'ın merkezinde ve kuzeyinde cereyan eden sıcak gündem ve sıcak çatışmalar sakıncalı bir durum arzederken bu durum karşısında kendi milli politik önceliklerini bölgede daha geçerli kılmak zorunda olan Türk hükümetine de daha aktif görevler düşüyor.
Irak'ın kaynayan kazanında kazanımlarını artırmak isteyen liderlerin yaptığı kulisler boşa değil.
Irak pastasından kim ne kadar pay kaparsa o kadar çok söz sahibi olacak.
Irak'ın yeni sahiplerinin pay edeceği bu pastada Türkiye ne kadar pay alacak dersiniz?
Önce o masada oturmak, o masada olmak gerek.
Tabi buna Amerika müsaade ederse.
Türk şirketlerine Irak'taki inşaat işlerinden bile pay vermek istemeyen Amerika'nın Türkiye'ye yaklaşımına bakacak olursak, bırakın o masayı Türkiye'nin evin içinde bile olmasına tahammül edilmiyor.
Lübnan'daki Suriye varlığından rahatsız olanların çoğu Türkiye'nin Irak'a yakın olmasından huzursuz.
Türkiye ve Türk askeri bölgede istenmiyor.
Irak'taki sakıncalı durumlardan sakınmak gerekecek.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005