Sarraf davasına 'taraflı' bilirkişiler
İsrail'e yakınlığı ve "neocon" kimliğiyle bilinen ve son dönemde adı Türkiye karşıtı söylemlerle de anılan Demokrasileri Savunma Vakfı'nın Başkanı Mark Dubowitz ve Kıdemli Başkan Yardımcısı Jonathan Schanzer, Sarraf-Atilla davasına bilirkişi olarak eklendi. Bu iki isim, "Türkiye ile Katar'a karşı ortak politikalar geliştirmeye çalıştıklarını" gösteren yazışmalarla kamuoyuna yansımıştı.
24.11.2017 00:00:00
New York'ta tutuklu yargılanan iş adamı Rıza Sarraf ve eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın gelecek hafta başlaması beklenen jürili duruşmalarına, İsrail'e yakınlığı, "neocon" kimliği ve Türkiye karşıtı söylemleriyle bilinen Demokrasileri Savunma Vakfının (FDD) iki üst düzey yöneticisinin bilirkişi olarak eklenmesi soru işaretlerine neden oldu.
Mahkeme, 27 Kasım'daki jüri seçiminin hemen ardından başlayacak duruşmadan önce tarafların uzlaşmasını istediği 10 konuda anlaşmaya varılamaması üzerine, savcılığın ve savunma avukatlarının taleplerine ilişkin kararını açıkladı.
Buna göre, Sarraf ve Atilla'nın davasına bakan Hakim Richard Berman, savunma avukatlarının itirazlarını reddederek Washington merkezli düşünce kuruluşu FDD'nin Başkanı Mark Dubowitz ve Kıdemli Başkan Yardımcısı Jonathan Schanzer'in "İran yaptırımları konusunda" bilirkişi olarak dinlenmesinin önünü açtı.
Ancak 27 Kasım'dan sonra başlayacak jürili duruşmalarda "İran yaptırımları konusunda uzmanlıklarına başvurulacak" Dubowitz ile Schanzer'in geldiği FDD, hem İsrail'e olan yakınlığı hem son dönemdeki birçok etkinlikte adının Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile anılması hem de "Türkiye karşıtı söylemlerin" yoğunlaştığı bir merkez olmasıyla dikkat çekiyor.
Dubowitz sertlik yanlısı bir isim
Sarraf ve Atilla davasına bakan savcılığın "İran'a yaptırımlar" konusunda bilirkişi olarak önerdiği Dubowitz, esasen Amerikan kamuoyunda "İran'la nükleer anlaşmaya katı şekilde karşı olmasıyla" tanınan bir isim.
Anlaşmanın imzalandığı 2015 yılından itibaren gerek ABD medyasında gerekse Kongrede katıldığı oturumlarda İran'la nükleer anlaşmanın sona erdirilmesi gerektiğini anlatan Dubowitz, Tahran'da rejim değişikliği veya askeri harekat önerecek düzeyde İran karşıtı çizgisiyle tanınıyor.
Önceki Başkan Barack Obama'yı söz konusu anlaşmadan dolayı eleştiren Dubowitz'in, Donald Trump yönetiminin işbaşına gelmesiyle İran konusunda daha geniş bir alanda hareket etmeye başladığı belirtiliyor.
Öte yandan "Türkiye'nin İran'la ekonomik ilişkileri ve bu ilişkilerin yaptırımlarla ilgisi kapsamındaki bilgisi" nedeniyle bilirkişi olarak jürili duruşmalara katılması beklenen Jonathan Schanzer ise Türkiye karşıtı söylemlerin merkezinde yer aldığı makale ve yazılarıyla son dönemde öne çıktı.
Savunma ekibi delillere itiraz etti
İran'a yönelik yaptırımları delme, banka dolandırıcılığı ve kara para aklamakla suçlanan Sarraf, geçen yıl mart ayından bu yana New York'ta tutuklu bulunuyor. Atilla ise 27 Mart'ta JFK Havalimanı'ndan Türkiye'ye gitmek üzereyken gözaltına alınmış ve ardından tutuklanmıştı.
Atilla'nın avukatlarından Cathy Fleming, ABD'nin New York Güney Bölge Mahkemesine ekim ayında sunduğu yeminli dilekçelerde ABD'li yetkililerin delil olarak sunduğu tartışma yaratan bilgi, belge ve kayıtların "çalıntı ve sahte olduğuna inandıklarını" belirtmişti.
Fleming, "Ses kayıtları ABD'de delil kabul edilebilirlik standartlarını karşılamıyor eksiklik kuralı altındaki minimum standartlara uymuyor ve ayrıca ses kayıtlarının güvenilir olmadığını gösteren önemli kanıtlar var ve bu da ses kayıtlarının delil olarak kabulünü imkansız kılıyor" ifadelerini kullanmıştı.
Mahkeme, 27 Kasım'daki jüri seçiminin hemen ardından başlayacak duruşmadan önce tarafların uzlaşmasını istediği 10 konuda anlaşmaya varılamaması üzerine, savcılığın ve savunma avukatlarının taleplerine ilişkin kararını açıkladı.
Buna göre, Sarraf ve Atilla'nın davasına bakan Hakim Richard Berman, savunma avukatlarının itirazlarını reddederek Washington merkezli düşünce kuruluşu FDD'nin Başkanı Mark Dubowitz ve Kıdemli Başkan Yardımcısı Jonathan Schanzer'in "İran yaptırımları konusunda" bilirkişi olarak dinlenmesinin önünü açtı.
Ancak 27 Kasım'dan sonra başlayacak jürili duruşmalarda "İran yaptırımları konusunda uzmanlıklarına başvurulacak" Dubowitz ile Schanzer'in geldiği FDD, hem İsrail'e olan yakınlığı hem son dönemdeki birçok etkinlikte adının Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile anılması hem de "Türkiye karşıtı söylemlerin" yoğunlaştığı bir merkez olmasıyla dikkat çekiyor.
Dubowitz sertlik yanlısı bir isim
Sarraf ve Atilla davasına bakan savcılığın "İran'a yaptırımlar" konusunda bilirkişi olarak önerdiği Dubowitz, esasen Amerikan kamuoyunda "İran'la nükleer anlaşmaya katı şekilde karşı olmasıyla" tanınan bir isim.
Anlaşmanın imzalandığı 2015 yılından itibaren gerek ABD medyasında gerekse Kongrede katıldığı oturumlarda İran'la nükleer anlaşmanın sona erdirilmesi gerektiğini anlatan Dubowitz, Tahran'da rejim değişikliği veya askeri harekat önerecek düzeyde İran karşıtı çizgisiyle tanınıyor.
Önceki Başkan Barack Obama'yı söz konusu anlaşmadan dolayı eleştiren Dubowitz'in, Donald Trump yönetiminin işbaşına gelmesiyle İran konusunda daha geniş bir alanda hareket etmeye başladığı belirtiliyor.
Öte yandan "Türkiye'nin İran'la ekonomik ilişkileri ve bu ilişkilerin yaptırımlarla ilgisi kapsamındaki bilgisi" nedeniyle bilirkişi olarak jürili duruşmalara katılması beklenen Jonathan Schanzer ise Türkiye karşıtı söylemlerin merkezinde yer aldığı makale ve yazılarıyla son dönemde öne çıktı.
Savunma ekibi delillere itiraz etti
İran'a yönelik yaptırımları delme, banka dolandırıcılığı ve kara para aklamakla suçlanan Sarraf, geçen yıl mart ayından bu yana New York'ta tutuklu bulunuyor. Atilla ise 27 Mart'ta JFK Havalimanı'ndan Türkiye'ye gitmek üzereyken gözaltına alınmış ve ardından tutuklanmıştı.
Atilla'nın avukatlarından Cathy Fleming, ABD'nin New York Güney Bölge Mahkemesine ekim ayında sunduğu yeminli dilekçelerde ABD'li yetkililerin delil olarak sunduğu tartışma yaratan bilgi, belge ve kayıtların "çalıntı ve sahte olduğuna inandıklarını" belirtmişti.
Fleming, "Ses kayıtları ABD'de delil kabul edilebilirlik standartlarını karşılamıyor eksiklik kuralı altındaki minimum standartlara uymuyor ve ayrıca ses kayıtlarının güvenilir olmadığını gösteren önemli kanıtlar var ve bu da ses kayıtlarının delil olarak kabulünü imkansız kılıyor" ifadelerini kullanmıştı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.