Sattık sattık, faizi bile ödeyemedik

AKP Hükümetinin yetkilileri, iktidar koltuğuna oturdukları 2002'den bu yana yaptıkları özelleştirmelerle -asıl anlamıyla haraç mezat satışlarla- övünüyor."Bakın" diyorlar, "1986'dan 2002'ye kadar toplam 8 milyar dolarlık satmışlar, biz 2002'den 2009'a kadar 50 milyar dolarlık sattık"    Akla birçok sorular geliyor. Petkim, Tüpraş, Telekom, Poaş, gibi stratejik kurumlarımızın hangi bedel verilirse verilsin satılması doğru mudur? Kesinlikle hayır.Bir ülke iletişimini, ulaşımını, dünyaya açılan kapılarını, sanayisinin bel kemiğini satarsa bu o ülkenin bir nevi işgali anlamına gelmez mi?Bugün ülkemiz üzerinde işgal emelleri olanların ekmeğine yağ süren politikalar uyguladığın için bunun anlamını bugün görmeyebilirsin, ama yarın milli bir karar aldığında ya da o efendilerin taviz taleplerine yetişemediğinde ne demek istediğimizi anlarsın.Unutmayalım, Arnavutluk, Telekomunu Yunanistan'a sattığında başlangıçta her şey güllük gülistanlıktı. Ne zamanki Arnavutluk'ta dış tahrikli isyanlar çıktı, bunu fırsata dönüştürmek isteyen Yunanistan Arnavutluk'ta iletişimi kesti.Neticede, devlet isyanları bastırma konusunda eli kolu bağlandı ve ilkel yöntemleri kullanmak zorunda kaldı. Bu da ülkede tamiri zor, ciddi hasarlara yol açtı.Bu sadece bir örnek? Sen bunu genişlet, buna ulaşımı dahil et, güvenliği dahil et, limanlarını dahil et?Bütün bu gerçeklere rağmen stratejik kurumlarımız maalesef satıldı. Tabi burada şu soru akla geliyor, madem satıldılar bari satış bedelleri uygun muydu? Kesinlikle hayır.Örneğin Telekom için Çiller döneminde 40 milyar dolar rakamları telaffuz edilirken, AKP döneminde 6,5 milyar dolara gitti. Üç yıllık karına. Abone sayısı, yapılan yatırımlar hiç hesaba katılmadı, tam anlamıyla haraç mezat satıldı.Sadece Telekom 40 milyar dolar edecekken, 2002-2009 AKP döneminde toplam satış geliri 50 milyar dolar oldu. Tabiri caizse yılların emeği olan dev kamu kuruluşlarımız promosyon olarak gitti.Diğer önemli bir soru ise bu paralara ne oldu?Yeni bir Tüpraş mı açıldı, yeni Poaş mı kuruldu, başka bir Telekom mu oluşturuldu? Hadi geçelim bu yatırımları, bunların yapılmadığını hepimiz biliyoruz, bu gelir vatandaşa mı pay edildi, fakirin cebine mi girdi, vatandaşa hizmet mi götürüldü? Hayır.Bu para küresel tefecilerin, rantiyenin cebine gitti.2002'den bu yana borcumuz üçe dörde katlandı. 2010 bütçesinde öngörülen faiz ödemesi 56 katrilyon. Peki, bu ödeme bir yıllık faiz borcumuzu kapatıyor mu? Hayır. Borcumuzun 600 milyar doları aşkın olduğu hesaba katıldığında sadece bir yıllık faizin yarısını bile karşılamıyor.Siz 2002'den bu yana dev kuruluşlarımızı satıp satıp duruyorsunuz ve bununla hava atıyorsunuz, ama bütün elde ettiğiniz gelir bir yıllık faizi bile karşılamıyor.El emeği göz nuru ve büyük mücadelelerle oluşturulan dev kuruluşlarımız üç kuruşa satılıyor, elde edilen gelir ise dipsiz kuyuya atılıyor.Sizce bunun sonucu ne olur?Sırada elektrik dağıtım ve üretim şirketleri, köprüler-otoyollar, İgdaş gibi yine stratejik kurumlar var. Onlar da aynı kaderi yaşayacak, elde edilen gelir ise yine çöpe atılacak.Bu yanlış mantıktan derhal dönülmeli ve Milli Ekonomi Modeli tarafından tavsiye edildiği gibi kamu kuruluşlarımızı ve madenlerimizi en verimli işletme modeli olan "Devlet-millet ortaklığıyla işletme" modeline geçmeliyiz.Ama şu gerçeği de unutmayalım, mevcut siyasilerimizin taviz verme niyeti düzelmediği müddetçe bu modele de geçseler ellerini yüzlerine bulaştırırlar.Bu sebeple bu tür çözümlerden gerçekten istifade etmek istiyorsak, Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'a fırsat vermeliyiz.O zaman bu eşsiz vatana ve millete sahip olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin çok daha iyi yönetilebildiğine hep beraber şahit olacağız.