İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Feridun Abbasi Davani, yeraltında inşa ettikleri yeni bir nükleer tesisin yakında faaliyete geçeceğini açıklaması tüm dünyada şok etkisi oluşturdu.
Herkes Buşehr Nükleer tesisiyle ilgilenirken İran büyük bir sürpriz yaptı tüm dünyaya.
İran’ın her zaman bir B planı var. Bundan dolayıdır ki İran, bugüne kadar batılı ülkelerin tüm ambargolarına rağmen kendi kendine yetebildi.
İran, bunca zamandır ambargo ve tehdit altındayken boş durmamış. Yönelen tehditlerin büyüklüğü aslında İran’ı bugüne kadar zinde tuttu.
Askeri olarak da yadsınamayacak bir güce sahip İran. Kendi füzelerini geliştirebiliyor, savunma sanayinde batılı ülkelerin teknolojisine bağımlı değil.
İran’ın askeri gücüne baktığımızda, 500 bini muvazzaf 350 bini yedek olmak üzere 850 binden fazla asker, 1410 adet Sovyet yapımı tank, 1105 adet çoğu Rus yapımı zırhlı araç, 3224 adet top, 304 adet modernize edilmemiş uçak, 100 adet Rus yapımı helikopterle 23 adet denizaltı, 100 adet sahil güvenlik gemisi ve 23 adet amfibi saldırı gemisi etkili bir güç olduğunu görüyoruz.
Suriye ise İran kadar olmasa da 310 binin üstünde asker sayısına sahip. Suriye ordusunda 1.700 adet T72 -M1 tankı ile 1.100 adet T62-MK ve 2.500 adet T55 tankı bulunuyor. Rusya, Kuzey Kore ve İran yapımı 1600 adet değişik çap ve markalarda top, Suriye Kara Kuvvetleri’ne hizmet veriyor. Aynı zamanda Rus yapımı çok sayıda füzesi var. Elindeki silahlardan daha da önemlisi Rusya gibi önemli bir gücün açık desteğini almış durumda Suriye.
Batılı güçlerin hedefindeki İran ve Suriye’nin durumu sanılanın aksine görüldüğü gibi çok kötü değil. Zaten çok kötü durumda olsalar, batılı ülkeler bu iki Müslüman ülkeyi kolayca alt edebileceklerini düşünseler çoktan üstlerine çullanmışlardı.
Bundan dolayıdır ki, İran ve Suriye işini kendileri yerine yapacak bir ülke aradılar ve bu konuda hevesli olması hasebiyle Türkiye’yi öne sürdüler.
Türkiye son yıllarda ortaya koyduğu icraatla batılı ülkelerin planlarına uygun davrandı. ABD ve İsrail gibi ülkelerin takdirini toplayan, hatta cesaret madalyaları verilen siyasiler, Türkiye’nin bu konuda kullanılmasını sağlayarak büyük bir vebal altına girdiler.
Havanın iyice ısındığı coğrafyamız her geçen gün büyük bir çatışmaya daha da yakınlaşıyor. Başını ABD ve İsrail’in çektiği bu çatışmayı isteyen güçler sabırsızlanıyorlar.
Bölgemizde böyle bir savaş çıkarılması durumunda bu savaştan en az kendi kendine yetebilen ülkeler zarar görecektir.
Dolayısıyla İran ve Suriye bu coğrafyada çıkacak savaştan en az etkilenecek ülkelerin başında gelmektedir.
Türkiye ise neredeyse her konuda batılı ülkelere bağımlıdır. Batılı ülkelere daha az bağımlı olduğu enerji gibi alanlarda ise Rusya’ya bağımlıdır. Yani Türkiye’nin durumu her açıdan kritik durumdadır. Böylesine bağımlı hale gelmiş bir ülke kendi çıkarlarını maalesef koruyamaz. Hele olası bir savaş ortamında Türkiye’nin iç ve dış dengeleri tamamen altüst olacaktır.
Türkiye’nin yakın coğrafyasında çıkabilecek bir savaş en fazla Türkiye’ye zarar verecektir. Türkiye’nin içinde olmadığı bir savaş bile Türkiye üzerinde yıkıcı bir etki oluşturabilir.
Hele ABD ve İsrail başta olmak üzere tüm batılı ülkelerin hayalini kurdukları İran-Türkiye ya da Suriye-Türkiye savaşının vuku bulması Türkiye’yi geri dönüşü olmayan bir yola sokacaktır.
Bundan dolayı Türkiye, “Arap Baharı” sürecindeki Tunus, Mısır, Libya ve Suriye konusundaki isyancılara kol kanat geren yanlış politikalarından ivedilikle vazgeçmelidir.
Bu güne kadar yanlış safta yer almış olmak bundan sonra da aynı yanlışı sürdüreceğiz anlamına gelmez.
Zararın neresinden dönersek kardır…
Herkes Buşehr Nükleer tesisiyle ilgilenirken İran büyük bir sürpriz yaptı tüm dünyaya.
İran’ın her zaman bir B planı var. Bundan dolayıdır ki İran, bugüne kadar batılı ülkelerin tüm ambargolarına rağmen kendi kendine yetebildi.
İran, bunca zamandır ambargo ve tehdit altındayken boş durmamış. Yönelen tehditlerin büyüklüğü aslında İran’ı bugüne kadar zinde tuttu.
Askeri olarak da yadsınamayacak bir güce sahip İran. Kendi füzelerini geliştirebiliyor, savunma sanayinde batılı ülkelerin teknolojisine bağımlı değil.
İran’ın askeri gücüne baktığımızda, 500 bini muvazzaf 350 bini yedek olmak üzere 850 binden fazla asker, 1410 adet Sovyet yapımı tank, 1105 adet çoğu Rus yapımı zırhlı araç, 3224 adet top, 304 adet modernize edilmemiş uçak, 100 adet Rus yapımı helikopterle 23 adet denizaltı, 100 adet sahil güvenlik gemisi ve 23 adet amfibi saldırı gemisi etkili bir güç olduğunu görüyoruz.
Suriye ise İran kadar olmasa da 310 binin üstünde asker sayısına sahip. Suriye ordusunda 1.700 adet T72 -M1 tankı ile 1.100 adet T62-MK ve 2.500 adet T55 tankı bulunuyor. Rusya, Kuzey Kore ve İran yapımı 1600 adet değişik çap ve markalarda top, Suriye Kara Kuvvetleri’ne hizmet veriyor. Aynı zamanda Rus yapımı çok sayıda füzesi var. Elindeki silahlardan daha da önemlisi Rusya gibi önemli bir gücün açık desteğini almış durumda Suriye.
Batılı güçlerin hedefindeki İran ve Suriye’nin durumu sanılanın aksine görüldüğü gibi çok kötü değil. Zaten çok kötü durumda olsalar, batılı ülkeler bu iki Müslüman ülkeyi kolayca alt edebileceklerini düşünseler çoktan üstlerine çullanmışlardı.
Bundan dolayıdır ki, İran ve Suriye işini kendileri yerine yapacak bir ülke aradılar ve bu konuda hevesli olması hasebiyle Türkiye’yi öne sürdüler.
Türkiye son yıllarda ortaya koyduğu icraatla batılı ülkelerin planlarına uygun davrandı. ABD ve İsrail gibi ülkelerin takdirini toplayan, hatta cesaret madalyaları verilen siyasiler, Türkiye’nin bu konuda kullanılmasını sağlayarak büyük bir vebal altına girdiler.
Havanın iyice ısındığı coğrafyamız her geçen gün büyük bir çatışmaya daha da yakınlaşıyor. Başını ABD ve İsrail’in çektiği bu çatışmayı isteyen güçler sabırsızlanıyorlar.
Bölgemizde böyle bir savaş çıkarılması durumunda bu savaştan en az kendi kendine yetebilen ülkeler zarar görecektir.
Dolayısıyla İran ve Suriye bu coğrafyada çıkacak savaştan en az etkilenecek ülkelerin başında gelmektedir.
Türkiye ise neredeyse her konuda batılı ülkelere bağımlıdır. Batılı ülkelere daha az bağımlı olduğu enerji gibi alanlarda ise Rusya’ya bağımlıdır. Yani Türkiye’nin durumu her açıdan kritik durumdadır. Böylesine bağımlı hale gelmiş bir ülke kendi çıkarlarını maalesef koruyamaz. Hele olası bir savaş ortamında Türkiye’nin iç ve dış dengeleri tamamen altüst olacaktır.
Türkiye’nin yakın coğrafyasında çıkabilecek bir savaş en fazla Türkiye’ye zarar verecektir. Türkiye’nin içinde olmadığı bir savaş bile Türkiye üzerinde yıkıcı bir etki oluşturabilir.
Hele ABD ve İsrail başta olmak üzere tüm batılı ülkelerin hayalini kurdukları İran-Türkiye ya da Suriye-Türkiye savaşının vuku bulması Türkiye’yi geri dönüşü olmayan bir yola sokacaktır.
Bundan dolayı Türkiye, “Arap Baharı” sürecindeki Tunus, Mısır, Libya ve Suriye konusundaki isyancılara kol kanat geren yanlış politikalarından ivedilikle vazgeçmelidir.
Bu güne kadar yanlış safta yer almış olmak bundan sonra da aynı yanlışı sürdüreceğiz anlamına gelmez.
Zararın neresinden dönersek kardır…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024