Yeni bir seçime giderken güncel siyasi tartışmaların ötesinde seçimlerin anlamı ve sonuçları üzerine düşünmek gerekiyor.
Gerçekten kim seçiyor, neyi seçiyor, nasıl seçiyor, seçimler ne kadar belirleyici ya da etkileyici olabiliyor?
Bu soruların yanıtı; siyasal sistemin işleyişi, siyasal kültürün özellikleri, seçim sistemi, siyasal partilerin yapısı gibi birçok konunun irdelenmesini gerektiriyor.
Köşemizde ancak "seçim ve demokrasi" çerçevesinde özet bilgiler vermeye çalışacağız.
Seçimin adı "millet vekili genel seçimi". Cumhurbaşkanı da seçilecek ama bu konuyu ayrı yazımızda ele almak istiyoruz.
Türkiye'de uygulanan seçim sistemi, vekillerle seçmenler arasındaki ilişkinin çok gevşek olduğunu gösteriyor; seçilenler adaylar değil, partiler oluyor genellikle. Yapılan araştırmalar seçmenlerin oy verdikleri bölgelerde kimlerin aday olduğuyla çok da ilgilenmediğini ortaya koyuyor. Özellikle büyük şehirlerde çok sayıda milletvekili çıkaran bölgelerde durum böyle. Az sayıda milletvekili çıkaran seçim bölgelerinde seçmen ile adayın daha somut, yakın ilişki içinde olması, dolayısıyla adayın kimliğinin-kişiliğinin etkisi daha önemli olabiliyor. Yine de seçmenin oy verme motivasyonu ne olursa olsun, adayın seçildikten sonraki çizgisini belirleyen seçmenleri değil, partisi oluyor. Bir başka deyişle seçmenle aday arasında seçimler sırasında zayıf da olsa kurulan ilişki, seçimlerden sonra parti bürokrasisinin demir kafesine hapsoluyor. Tabii partilerin adaylarını belirleme süreci de seçen-seçilen ilişkisi açısından önemli.
1980 öncesinde önseçim yapmak partiler için olağanken, bugün çok istisnai bir durum. O zaman sormak gerekiyor: Seçeneklerini belirleyemediğimiz bir seçim gerçekten seçim olabilir mi?
Siyasi partilerin toplumla kurdukları ilişkinin niteliği daha önemli. Sendikalar, insan hakları örgütleri, meslek kuruluşları, dernekler, tüm sivil toplum kuruluşları ile kurulan ilişkiler, siyasi partilerin temsil etme, siyasal meşruiyeti sağlama, siyasal toplumlaşmanın aracı olma işlevlerini yerine getirebilmesinin önünü açar. Seçenekleri özgürce belirleyebilmek, örgütlenme özgürlüğünü, düşünce ve ifade özgürlüğünü güvence altına almaktan geçiyor.
Evet demokrasi sandıktan çıkıyor ama o sandığın kurulmasının öncesindeki sonrasındaki süreçle birlikte düşünüldüğünde demokrasi mümkün olabiliyor.
O sandığa kimler gidiyor, seçenekler nasıl oluşuyor, sandıktan çıkanlar nasıl okunup yorumlanıyor, sandık ve demokrasi ilişkisini tartışırken bunlara bakmak gerekiyor.
Demokrasinin kendisi değilse de "reel demokrasi", toplumun sahip olduğu egemenlik hakkını seçim yoluyla temsilcilerine devretmesi üzerine kurulu, buna da "temsili demokrasi" deniyor. Arapça bir sözcük olan "misal" den türetilmiş olan temsil kavramı "bir eşyanın, bir kimsenin, bir şeyin, bir başka eşya, kimse, şey tarafından herhangi bir şekilde canlandırılması" anlamına geliyor. Batı dillerindeki Latince kökenli "represent" de "yeniden var etmek", "örneklendirmek", "tanımlamak" demek.
Ülkemizdeki temsil sistemine baktığımızda temsilcilerin ne kendilerini ne seçmenlerini temsil ettiğini söyleyebiliriz; onlar parti oligarşisinin dışına çok istisnai olarak çıkabilmektedir.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023