Chris Voss isimli eski bir FBI müzakerecisinin banka soyguncuları ve teröristlerle yaptığı rehine müzakerelerinin anlatıldığı kitabının adı "Sen Bitti Dediğinde."
Görev aldığı olaylarda hangi yöntemleri kullandığı ve ikna yöntemlerinden bahsediliyor. Suçlunun kimliğine ulaşılması sonrası bilgilerin kullanılması hangi ses tonu ile hitap edilmesi gibi inceliklerden bahsediliyor. Banka soyguncusunun elinde tuttuğu rehinelerden tutun Filipinler'de rehinelerin kurtarılması için görüşmelere kadar çok çeşitli olaylara müzakereci olarak katılmış.
Bu kitabı okurken ülkemizde de bu derece profesyonel müzakerecilerin neden olmadığını düşünmüştüm. Boğaz köprüsünden aşağı atlamak isteyen genci bir an dalgınlığından yararlanıp kolundan tutmak isteyen karakol polisinin müdahalesi aklıma geldi. Ardından umutsuz gözlerle soğuk sulara bırakılan bir beden.
Tom Hanks'in oynadığı Captain Phillips isimli film korsanlar tarafından kaçırılan bir gemi kaptanının mücadelesini anlatıyor. Korsanlar, kabile önderlerinin Amerikalılarla görüşme yapmak üzere geldiğine inanacak kadar profesyonel müzakere teknikleri kullanılıyor. İsimleri nereli oldukları tespit edilince şaşırıyorlar.
Olaya Amerikan Deniz Kuvvetleri müdahale ediyor ama o ana kadar arabuluculuk görüşmeleri zaman kazanılmasına katkı sağlanıyor. Kaptan kurtarılıyor yakalananlar da yargılanmak üzere ABD götürülüyor.
Bu bir film. Gerçek olan ise geçen ay ülkemizin başına geldi. Gine Körfezinde Türk gemisinin kaçırılmasını hatırlıyoruz. Vatandaşlarımızın kurtarılmasında da arabuluculuk yöntemlerinin kullanıldığı yadsınamaz. Korsanlar bir kişinin öldüğü olayda bir şey olmamış gibi 15 vatandaşımızı niye serbest bıraksınlar? Sonuçta başarılı bir süreç yürütüldü. Arabuluculuk hayat kurtarmak için yürütülüyor. Suç ve yargılama ise başka bir kavram. Devletimizin suçluları yargılama hakkı var olduğu gözden kaçırılmasın.
Gara'da yaşananlar ise ne gemi kaçırılması olayına benziyor ne Chiris Voss'un kitabındaki olaylara. Rehinelerimiz bir bankada binada değil mağarada tutuluyor. Canlarımız bir mağara yerine binada olsa işler daha kolay olacaktı. Gara'da yıllardır hürriyeti kısıtlanan ve şehit edilen vatan evlatları haritada yerini bilmediğimiz ilk defa adını duyduğumuz bir yerde her gün her an psikolojik eziyete maruz kalarak can verdiler. Onlar için arabuluculuk görüşmeleri rehine değişimi mağaradakilerin içine adam sızdırma gibi teknikler denendi mi bilmiyorum. Ben olsam denerdim.
Şimdi keşke bu yaşananlar da bir film olsaydı ve flashback yaparak yaşanan sahneleri geriye sararak görebilseydik. Gençlerimiz için bir kamuoyu oluşturup bu baskı ile seslerini dünyaya anlatabilsek hayata tutunmalarını sağlayabilseydik. Yaşamlarından bir kesiti gösteren film yapabilseydik. ,
Onlar hayat bulurken şehitlerimizin saçının bir teline dahi değişmeyeceğimiz kan emici yarasalar da mağaranın karanlıklarına gömülmezdi. Türk mahkemelerinde işledikleri daha az suçla yargılanır kör olan gözleri açılarak yaşamlarına insan olarak devam ederlerdi. Ama olmadı.
- Portakal’lı teknoloji / 01.03.2021
- Sen bitti dediğinde / 19.02.2021
- Şam’a girmek lazım ama nasıl? / 14.02.2020
- Pegasus da inişe geçecek gibi gözüküyor / 09.02.2020
- Yılan, yarasa ve Corona / 07.02.2020
- Deprem ve strateji / 27.01.2020