Siz, devletinizin, vatanınızın, bayrağınızın, bağımsızlığınızın üstüne titriyorsunuz. Bir millet için özellikle Müslüman Türk milleti için olmazsa olmaz, kesinlikle vazgeçilmez olan bu değerlerin aşınmaması, zarar görmemesi, sulandırılmaması için feryad ediyorsunuz. Nereden bir sam yelinin estiğini hissetseniz bütün gücünüzü teksif ederek o cepheyi kapatmaya uğraşıyorsunuz. İnsanınızı, gençliğinizi ecnebi kültürlere, emperyalist güçlere yem edecek faaliyetlerden derhal herkesi haberdar etmek istiyorsunuz. Merhum Akif'in serzenişinde, iniltisinde dile getirdiği gibi, tam da "... yok mu bir yok diyen?" diye feryad ederken, sesinize ses veren, sizin gibi aynı tehlikeleri daha uzaklara duyurmaya çalışan birilerinin varlığını duyuyor ve seviniyorsunuz.
98'den beri, Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in dikkat çektiği, ısrarla üzerinde durduğu, Müslüman Türk milletinin dini hassasiyetini sulandırmaya yönelik bir faaliyet olarak gördüğü "dinlerarası diyalog ve hoşgörü" konusunda, aynı hassasiyeti paylaşan yayınlara rastladıkça seviniyoruz. Yaklaşan tehlikenin farkına varanlar, çevrelerini uyaranlar artıyor diye yine insanımız, yine vatanımız adına seviniyoruz.
Anadolu Gençlik Dergisi'nin Temmuz sayısında, Mücahid Er imzası ile "Diyalog ve hoşgörü entrikası" başlığı altında güzel bir inceleme yayınladı. Derginin yayın kurulunu ve imza sahibini peşinen tebrik ediyoruz. Keşke diyoruz, bu satırlar, söz konusu entrika ilk zuhur ettiği zaman yazılsaydı ve yayınlansaydı.
Yazıdan birkaç paragraf:
"... Türkiye'de Abant toplantıları ile gündeme taşınan "dinlerarası diyalog ve hoşgörü" söylemi zamanla amacından tamamen saptırıldı. Misyonerlik faaliyetlerine dönüşen bir entrika çemberi halini aldı. İslam'ın öz değerleri, protestanlaştırma girişimleriyle gündeme geldi. Dinde reform (!) istekleri yüksek sesle dile getirilir oldu. İslam'ın içinin boşaltılması, Tevhid akidesinden uzaklaştırılarak fetih ruhunun öldürülmesi gibi amaçlar sinsice yerleştirilmeye çalışıldı. Bir cemaatin fena halde tuzağa düşürüldüğü diyalog söylemi reklam malzemesi olmaktan öteye geçemedi".
Bu yazının önemli bir bölümünü Yeni Mesaj okurları ile paylaşacağız inşaallah. Ancak bu günlük şu kadarını söyleyelim; eğer bu tesbit doğru ise, yani Fethullah Gülen cemaati fena halde tuzağa düşürüldüyse ve bunu farkettilerse, çıkarlar kamuoyundan özür dilerler. "Biz, bu diyalog çalışmalarından fayda umuyorduk ama gidiş pek hayra alamet değil. Bu faaliyetlerden de, bu söylemlerden de çekiliyoruz" derler ve iş biter.
Değilse, bu tuzağın bir parçası oldukları yönündeki şüphemiz devam edecektir.
98'den beri, Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in dikkat çektiği, ısrarla üzerinde durduğu, Müslüman Türk milletinin dini hassasiyetini sulandırmaya yönelik bir faaliyet olarak gördüğü "dinlerarası diyalog ve hoşgörü" konusunda, aynı hassasiyeti paylaşan yayınlara rastladıkça seviniyoruz. Yaklaşan tehlikenin farkına varanlar, çevrelerini uyaranlar artıyor diye yine insanımız, yine vatanımız adına seviniyoruz.
Anadolu Gençlik Dergisi'nin Temmuz sayısında, Mücahid Er imzası ile "Diyalog ve hoşgörü entrikası" başlığı altında güzel bir inceleme yayınladı. Derginin yayın kurulunu ve imza sahibini peşinen tebrik ediyoruz. Keşke diyoruz, bu satırlar, söz konusu entrika ilk zuhur ettiği zaman yazılsaydı ve yayınlansaydı.
Yazıdan birkaç paragraf:
"... Türkiye'de Abant toplantıları ile gündeme taşınan "dinlerarası diyalog ve hoşgörü" söylemi zamanla amacından tamamen saptırıldı. Misyonerlik faaliyetlerine dönüşen bir entrika çemberi halini aldı. İslam'ın öz değerleri, protestanlaştırma girişimleriyle gündeme geldi. Dinde reform (!) istekleri yüksek sesle dile getirilir oldu. İslam'ın içinin boşaltılması, Tevhid akidesinden uzaklaştırılarak fetih ruhunun öldürülmesi gibi amaçlar sinsice yerleştirilmeye çalışıldı. Bir cemaatin fena halde tuzağa düşürüldüğü diyalog söylemi reklam malzemesi olmaktan öteye geçemedi".
Bu yazının önemli bir bölümünü Yeni Mesaj okurları ile paylaşacağız inşaallah. Ancak bu günlük şu kadarını söyleyelim; eğer bu tesbit doğru ise, yani Fethullah Gülen cemaati fena halde tuzağa düşürüldüyse ve bunu farkettilerse, çıkarlar kamuoyundan özür dilerler. "Biz, bu diyalog çalışmalarından fayda umuyorduk ama gidiş pek hayra alamet değil. Bu faaliyetlerden de, bu söylemlerden de çekiliyoruz" derler ve iş biter.
Değilse, bu tuzağın bir parçası oldukları yönündeki şüphemiz devam edecektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Ey dünya! Elini çabuk tut / 21.08.2025
- Kârlı ihanetler! / 20.08.2025
- Soykırımcı İsrail Azerbaycan’ın neyi oluyor? / 17.08.2025
- Dünya yansa bir bağ otu yanmayanlar / 16.08.2025
- İnsanlık ölüyor ölmüş insanlık / 14.08.2025
- İnsan olan insana bunu yapar mı? / 13.08.2025
- Veyl olsun zulme meyledenlere / 12.08.2025
- ‘Alamet’ yolcularına CHP de karıştı / 03.08.2025
- Havuz delik deşik dolmasını bekliyoruz / 01.08.2025
- Dünya sessiz hissiz ve kalpsiz / 31.07.2025
- Kârlı ihanetler! / 20.08.2025
- Soykırımcı İsrail Azerbaycan’ın neyi oluyor? / 17.08.2025
- Dünya yansa bir bağ otu yanmayanlar / 16.08.2025
- İnsanlık ölüyor ölmüş insanlık / 14.08.2025
- İnsan olan insana bunu yapar mı? / 13.08.2025
- Veyl olsun zulme meyledenlere / 12.08.2025
- ‘Alamet’ yolcularına CHP de karıştı / 03.08.2025
- Havuz delik deşik dolmasını bekliyoruz / 01.08.2025
- Dünya sessiz hissiz ve kalpsiz / 31.07.2025