Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla önceki gün Milli Eğitim Bakanı Erkan Mumcu'nun başkanlığında Ankara'daki çeşitli okullar ile Türk Cumhuriyetleri'den gelen öğretmenlerden oluşan heyeti Çankaya Köşkü'nde kabul etti. 2.5 yıllık Cumhurbaşkanlığı görevi süresince gündeme dair "sözlü tek çıkış" yapmayan, tek bir gazeteye ve TV kanalına mülakat vermeyen (iyi de eden) yerine yazılı açıklamalar yapan veya sözcüsü vazsıtasıyla konuşan Sezer, bu tarzını "başörtüsü" nedeniyle bozdu! Sezer, Mart 1999'da yaptığı bir konuşmada, özgürlüklerin bir toplumun gelişmesinde ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştı. Yine Sezer, benzer yaklaşımını Çankaya Köşkü'nde oturduğu günlerde de sürdürdü. Sürekli olarak "temel hak ve özgürlüklerden" bahsetti. Memurlar ile ilgili yasayı veto etti, hükümetin pek çok hukuka sığmayan kanun ve kararnamesini geri çevirdi. Sezer "hukuka duyarlılığı ve özgürlükçü yönü" nedeniyle Cumhurbaşkanı seçilmişti. Yoksa Yargıtay Cumhuriyet eski Başsavcısı Vural Savaş gibi bir hukukçu olsaydı, Sezer Cumhurbaşkanı seçilemezdi! Ancak görülüyor ki Sezer de, "gündemde daha geniş yer edinebilmek için" Vural Savaş gibi "toplumu geren" açıklamalar yolunu tercih ediyor...
Sezer'in başörtüsü çıkışı
Sezer, önceki gün başörtüsüne dair özetle şunları söylüyordu: "Özel alanda özgürlük kapsamına girdiğinde kuşku bulunmayan başörtüsünün, kamusal alanda kabul edilip edilemeyeceği sorunu Anayasa Mahkemesi kararlarıyla çözülmüştür. Yüksek Mahkeme, yükseköğretim kurumlarında başörtüsünü serbest bırakan yasal düzenlemeyi Anayasa'ya aykırı bularak iptal etmiştir.
Anayasa Mahkemesi'nin yerleşik kararlarına göre, artık, Anayasa'yla bağdaşmayacağı için, kamusal alanda başörtüsünü serbest bırakacak bir yasal düzenleme yapılması olanaksızdır.
Kamusal alanı düzenleyen hukuksal kuralları görmezden gelinerek uygulamada dini kuralları geçerli kılmak da hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz. Bir kez daha vurgulamak isteriz ki, Anayasa'nın değiştirilemez nitelikte görerek güvenceye aldığı Cumhuriyet'in temel ilkelerinden vazgeçilmesi asla söz konusu olamaz.
Bunu sağlayacak olanlar da, tüm görevliler yanında aydınlanma devriminin yılmaz bekçileri, öğretmenlerimizdir."
Hangi kamusal alan?
Şu kamusal alan ilginç bir kavramdır. Sosyologlar bunun "ne menem bir şey olduğunu" çözebilmiş değiller. Günümüzünün en büyük sosyologlarından Alman sosyolog Habermas bile bu konunun altından kalkabilmiş değil... Ama biz meseleyi basitleştirip somutlaştıralım. Kamusal alan, "kamunun egemenliğinde" olan alandır. Yani bu alanları kamu; (hükümet, meclis, bürokrasi gibi devletin yerleşik kurumları) anayasa, kanun, tüzük ve genelgelerle belirler. Geniş perspektifte ele alınınca, "kamusal alan" olmayan yer yok gibidir. Çünkü, devlet yasalarla, tüzüklerle, genelgelerle insanların evine, işyerine bile karışmaktadır. Medeni Kanun bunun örneğidir.
Eğitim ve sağlık: Başörtüsü eksenli bir karşılaştırma
Şimdi Sezer'in mantığına göre, ilköğretimden üniversiteye kadar özel olsun, devletin olsun tüm okullarda "başörtüsü takılamaz." Anayasa'nın 42. maddesi der ki, "Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz." Ancak Türkiye'de yüzbinlerce insan "başörtüsü yasaklanarak" eğitim hakkından mahrum bırakılıyor. Üstelik Cumhurbaşkanı da böyle bir yasaklamayı destekliyor.
Peki okullar kamusal alan. Anladık... Ya hastaneler kamusal alan değil mi? Özel olsun, devletin olsun tüm hastaneler "kamusal alan"dır. Bunların çalışma yöntemleri bizzat devlet tarafından tayin edilir, denetimlerini de devletin ilgili kurumları yapar. Ancak "başörtüsü" hastanelerde yasak mı? Çalışanlar için yasak, hastalar için yasak değil... İstanbul Tıp Fakültesi gibi bazı hastaneler belgeler için açık fotoğraf istese de, başörtüsü ile tedavi olmak mümkün... Peki hastaneye giden hasta ile okula giden öğrenci arasında bir fark varmı dır? Yok... Çünkü, ikisi de birşeyler talep ediyor. Üniversite öğrencisi aldığı eğitimin karşılığı olarak bir "harç" ödüyor; hasta da tedavi ücretlerini... Öyleyse, karınca kararınca da olsa, Anayasa'nın 56. maddesi uygulanıyor. Madde 56 ise şöyledir: "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. evlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler."
Peki başka kamusal alanlar yok mu? Var... Ormanlar da kamusal alandır... Sezer'in mantığına göre, ormanlarda başörtülü gezinti yapmak da yasaklanmalı. Başka... Başka...? Havaalanları, tren garları, otoyollar... Kısaca "kamusal alanlar" çok. Üstü kapalı kamusal alan da çok, ormanlar gibi üstü açık kamusal alan da...
Tek olan çifte standarttır. Türkiye'de özgürlüklerde olsun, diğer konularda olsun "ayrımcılık, seçkin kesimlerin halk kitlelerine yönelik küçük görmeleri, çifte standartlar" tektir.
Laiklik ve cumhuriyete gelince... Dünyada öğrenciler için başörtüsünün yasaklandığı tek demokratik ülke Türkiye'dir. Anti-demokratik ülkeler arasında da sadece Tunus yasaklayıcıdır. Sezer'in de Türkiye'yi bir parçası yapmak istediği Avrupa Birliği ülkelerinde ilkokuldan üniversiteye "başörtüsü" yasak değildir. Acaba Sezer, başörtüsü konusundaki Avrupa Birliği uygulamasını niye dikkate almadan konuştu?
Tartışmaya değer...
Sezer'in başörtüsü çıkışı
Sezer, önceki gün başörtüsüne dair özetle şunları söylüyordu: "Özel alanda özgürlük kapsamına girdiğinde kuşku bulunmayan başörtüsünün, kamusal alanda kabul edilip edilemeyeceği sorunu Anayasa Mahkemesi kararlarıyla çözülmüştür. Yüksek Mahkeme, yükseköğretim kurumlarında başörtüsünü serbest bırakan yasal düzenlemeyi Anayasa'ya aykırı bularak iptal etmiştir.
Anayasa Mahkemesi'nin yerleşik kararlarına göre, artık, Anayasa'yla bağdaşmayacağı için, kamusal alanda başörtüsünü serbest bırakacak bir yasal düzenleme yapılması olanaksızdır.
Kamusal alanı düzenleyen hukuksal kuralları görmezden gelinerek uygulamada dini kuralları geçerli kılmak da hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz. Bir kez daha vurgulamak isteriz ki, Anayasa'nın değiştirilemez nitelikte görerek güvenceye aldığı Cumhuriyet'in temel ilkelerinden vazgeçilmesi asla söz konusu olamaz.
Bunu sağlayacak olanlar da, tüm görevliler yanında aydınlanma devriminin yılmaz bekçileri, öğretmenlerimizdir."
Hangi kamusal alan?
Şu kamusal alan ilginç bir kavramdır. Sosyologlar bunun "ne menem bir şey olduğunu" çözebilmiş değiller. Günümüzünün en büyük sosyologlarından Alman sosyolog Habermas bile bu konunun altından kalkabilmiş değil... Ama biz meseleyi basitleştirip somutlaştıralım. Kamusal alan, "kamunun egemenliğinde" olan alandır. Yani bu alanları kamu; (hükümet, meclis, bürokrasi gibi devletin yerleşik kurumları) anayasa, kanun, tüzük ve genelgelerle belirler. Geniş perspektifte ele alınınca, "kamusal alan" olmayan yer yok gibidir. Çünkü, devlet yasalarla, tüzüklerle, genelgelerle insanların evine, işyerine bile karışmaktadır. Medeni Kanun bunun örneğidir.
Eğitim ve sağlık: Başörtüsü eksenli bir karşılaştırma
Şimdi Sezer'in mantığına göre, ilköğretimden üniversiteye kadar özel olsun, devletin olsun tüm okullarda "başörtüsü takılamaz." Anayasa'nın 42. maddesi der ki, "Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz." Ancak Türkiye'de yüzbinlerce insan "başörtüsü yasaklanarak" eğitim hakkından mahrum bırakılıyor. Üstelik Cumhurbaşkanı da böyle bir yasaklamayı destekliyor.
Peki okullar kamusal alan. Anladık... Ya hastaneler kamusal alan değil mi? Özel olsun, devletin olsun tüm hastaneler "kamusal alan"dır. Bunların çalışma yöntemleri bizzat devlet tarafından tayin edilir, denetimlerini de devletin ilgili kurumları yapar. Ancak "başörtüsü" hastanelerde yasak mı? Çalışanlar için yasak, hastalar için yasak değil... İstanbul Tıp Fakültesi gibi bazı hastaneler belgeler için açık fotoğraf istese de, başörtüsü ile tedavi olmak mümkün... Peki hastaneye giden hasta ile okula giden öğrenci arasında bir fark varmı dır? Yok... Çünkü, ikisi de birşeyler talep ediyor. Üniversite öğrencisi aldığı eğitimin karşılığı olarak bir "harç" ödüyor; hasta da tedavi ücretlerini... Öyleyse, karınca kararınca da olsa, Anayasa'nın 56. maddesi uygulanıyor. Madde 56 ise şöyledir: "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. evlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler."
Peki başka kamusal alanlar yok mu? Var... Ormanlar da kamusal alandır... Sezer'in mantığına göre, ormanlarda başörtülü gezinti yapmak da yasaklanmalı. Başka... Başka...? Havaalanları, tren garları, otoyollar... Kısaca "kamusal alanlar" çok. Üstü kapalı kamusal alan da çok, ormanlar gibi üstü açık kamusal alan da...
Tek olan çifte standarttır. Türkiye'de özgürlüklerde olsun, diğer konularda olsun "ayrımcılık, seçkin kesimlerin halk kitlelerine yönelik küçük görmeleri, çifte standartlar" tektir.
Laiklik ve cumhuriyete gelince... Dünyada öğrenciler için başörtüsünün yasaklandığı tek demokratik ülke Türkiye'dir. Anti-demokratik ülkeler arasında da sadece Tunus yasaklayıcıdır. Sezer'in de Türkiye'yi bir parçası yapmak istediği Avrupa Birliği ülkelerinde ilkokuldan üniversiteye "başörtüsü" yasak değildir. Acaba Sezer, başörtüsü konusundaki Avrupa Birliği uygulamasını niye dikkate almadan konuştu?
Tartışmaya değer...
Recep Bahar / diğer yazıları
- ABD harika bir ekonomiye mi sahip? / 14.08.2018
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016