Sığınmacı krizi konusunda Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki zirve Pazartesi günü Brüksel'de toplanacak.
Bu zirvede daha bir kuruşunun bile ucunu göstermedikleri 3 milyar euroyla Türkiye'ye verilecek gazla, sığınmacı krizinin tüm yükünü ahmak yerine koydukları Türkiye'nin sırtına yıkacaklar.
Avrupa hiçbir adım atmadığı halde Türkiye Ege'den Avrupa'ya geçmeye çalışan sığınmacıları geri kabul etmeye başladı bile.
Son günlerde yaklaşık bin sığınmacı Yunanistan'dan Türkiye'ye teslim edildi.
AKP 'nin AB Bakanı Volkan Bozkır'a göre "sözler tutulmaz ise Türkiye'nin Geri Kabul Anlaşması'nı feshetme hakkımız var."
Bozkır'ın ifadelerine göre en geç Kasım ayında AB Türk vatandaşlarına vizeleri kaldırmış olması gerekiyor. 'Bu gerçekleşmez ise anlaşma metninde var olan hakkını Türkiye kullanma hakkı var' diyor Bakan Bozkır, ama kağıt üstündeki her hak öyle kolay kolay kullanılamıyor. Gümrük Birliği'ne girerken kendisine verilen sözler tutulmadığı halde Türkiye bu anlaşmayı feshedemedi.
Dolayısıyla sığınmacılar konusunda da AB istediğini alacak, Türkiye ise sığınmacılar yükünü sırtlanmaya devam edecek.
Burada asıl değinmek istediği konu, Türkiye için tam bir kambur ve yıkım haline gelen sığınmacı konusu, başta Almanya Başbakanı Merkel ve diğer AB liderlerinin birliğin çıkarlarını koruyan müdahaleleri sonucu Avrupa Birliği için fırsata dönüşmek üzere.
Bu noktada hatırlanması gereken bir gerçek, Avrupa'nın dünyadaki diğer tüm bölgelerden daha hızlı yaşlandığı gerçeğidir.
AB'nin istatistik bürosu Eurostat'a göre Almanya'nın 82 milyon olan nüfusu, 2050 yılında 74.7 milyona inecek ve ortalama yaş 50'ye çıkacak. Daha karamsar bazı tahminler ise Alman nüfusunu 2060 yılında 65 milyon gösteriyor.
Nüfusu hızla yaşlanan Avrupa, göçmenlerden maksimum ekonomik faydayı elde edemezse yok oluş kaçınılmaz demektir.
BM'nin hazırladığı raporlara göre Fransa, yılda en az 120 bin göçmene ihtiyaç duyuyor. Almanya'nın ihtiyacı ise çok daha fazla.
Bu noktada göçmenden bol ne var diye düşünebilirsiniz. Doğru Suriye krizinin de etkisiyle Avrupa'ya büyük bir göçmen akını yaşanıyor.
Peki göçmene ihtiyacı olduğu ortada olan Avrupa ülkeler neden göçmen kabul etmekte zorlanıyorlar?
Bu sorunun tek bir cevabı var; Avrupa yük olacak değil, çalışıp katma değer oluşturacak, oluşturduğu yükten kat kat fazlasını AB'ye kazandıracak sığınmacı ya da mülteci istiyor.
İşte sığınmacıların AB için fırsata dönüştüğü nokta tam da burası. Avrupa'nın tampon bölgesi olmaya razı bir Türkiye var olduğu müddetçe, AB bu fırsatı yıllarca kullanacak ve adeta karpuz seçer gibi sığınmacı seçecek. Bu bağlamda Suriyelilerin ülkeleri dönmeleri değil, Türkiye'de kalmalarının AB'nin çıkarına olduğunu görmek gerekiyor.
Almanya ve Türkiye'deki göçmenler eğitim durumları irdeleyen bir araştırmaya imza atan Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi çarpıcı verilere ulaşmış.
Araştırmaya göre, Almanya'da üniversite mezunu Suriyelilerin oranı yüzde 70, okur yazar olmayanların oranı da yüzde 5 civarında. Türkiye'de ise Suriyelilerin yarısı okur-yazar bile değil ve üniversite mezunu Suriyelilerin sayısı 3 milyon Suriyelide sadece 40 bin. İşte devlet adamlığının kalitesi böyle krizlerde ortaya çıkıyor. Türkiye'nin sırtındaki sorun büyüyüp, yeni yeni tehditlere dönüşürken, Avrupa Birliği'ndeki devlet adamları problemden kendileri için bir fırsat çıkarmasını bildi.
Bu zirvede daha bir kuruşunun bile ucunu göstermedikleri 3 milyar euroyla Türkiye'ye verilecek gazla, sığınmacı krizinin tüm yükünü ahmak yerine koydukları Türkiye'nin sırtına yıkacaklar.
Avrupa hiçbir adım atmadığı halde Türkiye Ege'den Avrupa'ya geçmeye çalışan sığınmacıları geri kabul etmeye başladı bile.
Son günlerde yaklaşık bin sığınmacı Yunanistan'dan Türkiye'ye teslim edildi.
AKP 'nin AB Bakanı Volkan Bozkır'a göre "sözler tutulmaz ise Türkiye'nin Geri Kabul Anlaşması'nı feshetme hakkımız var."
Bozkır'ın ifadelerine göre en geç Kasım ayında AB Türk vatandaşlarına vizeleri kaldırmış olması gerekiyor. 'Bu gerçekleşmez ise anlaşma metninde var olan hakkını Türkiye kullanma hakkı var' diyor Bakan Bozkır, ama kağıt üstündeki her hak öyle kolay kolay kullanılamıyor. Gümrük Birliği'ne girerken kendisine verilen sözler tutulmadığı halde Türkiye bu anlaşmayı feshedemedi.
Dolayısıyla sığınmacılar konusunda da AB istediğini alacak, Türkiye ise sığınmacılar yükünü sırtlanmaya devam edecek.
Burada asıl değinmek istediği konu, Türkiye için tam bir kambur ve yıkım haline gelen sığınmacı konusu, başta Almanya Başbakanı Merkel ve diğer AB liderlerinin birliğin çıkarlarını koruyan müdahaleleri sonucu Avrupa Birliği için fırsata dönüşmek üzere.
Bu noktada hatırlanması gereken bir gerçek, Avrupa'nın dünyadaki diğer tüm bölgelerden daha hızlı yaşlandığı gerçeğidir.
AB'nin istatistik bürosu Eurostat'a göre Almanya'nın 82 milyon olan nüfusu, 2050 yılında 74.7 milyona inecek ve ortalama yaş 50'ye çıkacak. Daha karamsar bazı tahminler ise Alman nüfusunu 2060 yılında 65 milyon gösteriyor.
Nüfusu hızla yaşlanan Avrupa, göçmenlerden maksimum ekonomik faydayı elde edemezse yok oluş kaçınılmaz demektir.
BM'nin hazırladığı raporlara göre Fransa, yılda en az 120 bin göçmene ihtiyaç duyuyor. Almanya'nın ihtiyacı ise çok daha fazla.
Bu noktada göçmenden bol ne var diye düşünebilirsiniz. Doğru Suriye krizinin de etkisiyle Avrupa'ya büyük bir göçmen akını yaşanıyor.
Peki göçmene ihtiyacı olduğu ortada olan Avrupa ülkeler neden göçmen kabul etmekte zorlanıyorlar?
Bu sorunun tek bir cevabı var; Avrupa yük olacak değil, çalışıp katma değer oluşturacak, oluşturduğu yükten kat kat fazlasını AB'ye kazandıracak sığınmacı ya da mülteci istiyor.
İşte sığınmacıların AB için fırsata dönüştüğü nokta tam da burası. Avrupa'nın tampon bölgesi olmaya razı bir Türkiye var olduğu müddetçe, AB bu fırsatı yıllarca kullanacak ve adeta karpuz seçer gibi sığınmacı seçecek. Bu bağlamda Suriyelilerin ülkeleri dönmeleri değil, Türkiye'de kalmalarının AB'nin çıkarına olduğunu görmek gerekiyor.
Almanya ve Türkiye'deki göçmenler eğitim durumları irdeleyen bir araştırmaya imza atan Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi çarpıcı verilere ulaşmış.
Araştırmaya göre, Almanya'da üniversite mezunu Suriyelilerin oranı yüzde 70, okur yazar olmayanların oranı da yüzde 5 civarında. Türkiye'de ise Suriyelilerin yarısı okur-yazar bile değil ve üniversite mezunu Suriyelilerin sayısı 3 milyon Suriyelide sadece 40 bin. İşte devlet adamlığının kalitesi böyle krizlerde ortaya çıkıyor. Türkiye'nin sırtındaki sorun büyüyüp, yeni yeni tehditlere dönüşürken, Avrupa Birliği'ndeki devlet adamları problemden kendileri için bir fırsat çıkarmasını bildi.
Orhan Dede / diğer yazıları
- İslam ülkeleri Endülüs’ün hâline düştü / 19.03.2024
- İktidardakiler sazan avına mı çıktı? / 14.03.2024
- Değişim istiyorsan önce sen değişmelisin! / 11.03.2024
- Hiçbir şey yapamıyorsanız ABD’nin istemediğini yapın / 20.09.2023
- Türkiye’ye göç etmek çok kolay! / 29.08.2023
- AKP beceremedi diye nas yok olmaz! / 26.08.2023
- Gerçek itibar ormanı yanmaktan korumaktır / 24.08.2023
- Aynı insanlarla değişim olmaz / 22.08.2023
- Oylar AKP’ye zoraki gitmiş! / 12.08.2023
- Ya o rüzgâr hiç esmezse… / 11.08.2023
- İktidardakiler sazan avına mı çıktı? / 14.03.2024
- Değişim istiyorsan önce sen değişmelisin! / 11.03.2024
- Hiçbir şey yapamıyorsanız ABD’nin istemediğini yapın / 20.09.2023
- Türkiye’ye göç etmek çok kolay! / 29.08.2023
- AKP beceremedi diye nas yok olmaz! / 26.08.2023
- Gerçek itibar ormanı yanmaktan korumaktır / 24.08.2023
- Aynı insanlarla değişim olmaz / 22.08.2023
- Oylar AKP’ye zoraki gitmiş! / 12.08.2023
- Ya o rüzgâr hiç esmezse… / 11.08.2023