Sözleşme 11 Mayıs 2011 tarihinde Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin İstanbul'da yapılan toplantısında imzaya açılmıştır. Bu nedenle uluslararası alanda "İstanbul Sözleşmesi" olarak anılmaktadır.
Sözleşmenin amacı adından anlaşılmaktadır: "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi".
Türkiye, sözleşmeyi ilk imzalayan ve ilk onaylayan ülke olmuştur. Sözleşmenin 75.maddesinin ikinci fıkrası uyarınca en az sekizi Avrupa Konseyi üyesi olan on devlet tarafından onaylanmasından sonra 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Avrupa Birliği de (AB) sözleşmeyi kurumsal olarak imzalamıştır.
İstanbul Sözleşmesi, kadınlara yönelik şiddetin, kadın erkek eşitsizliği gerçeğinden kaynaklandığı ön kabulü ile kaleme alınmıştır. Şiddetle etkili mücadele için kadınların güçlendirilmesini ve toplumsal cinsiyet eşitliğini yerleştirmek için zihniyet değişikliğinin sağlanmasını öngörmektedir.
Bu nedenle sözleşmenin giriş bölümünde şiddetin kadın erkek eşitsizliğinin bir sonucu olduğu vurgulanmıştır.
Gerçi kadınlara karşı yasalarda ve yaşamda var olan her türlü ayrımcılığın kaldırılması amacıyla 1979 yılında kabul edilen (CEDAW) Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'nde yaşamın her alandaki kadın sorunu ele alınmış olsa da, "kadına yönelik şiddet" konusunda açık bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Bu bakımdan İstanbul Sözleşmesi, BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'ni tamamlamaktadır.
İstanbul Sözleşmesi, kadına karşı şiddetle mücadele için bir hukuki çerçeve çizmiş:
*Önleme (prevention)
*Koruma (protection)
*Kovuşturma (prosecution)
*Mağdur destek mekanizmaları oluşturma politikaları (policy)
Konularına geniş yer ayırmıştır.
Tüm bunlar dünya gündemindeyken, Kurtulmuş Numan "İstanbul Sözleşmesi" yanlıştı, diyerek sözleşmeden kurtulamadığını açıkladı.
Bu çıkışı kişisel olarak yapsa neyse de, AKP Genel Başkan Vekili sıfatıyla konuşunca işin rengi değişiyor. Cumhurbaşkanı da, bu konuda çalışma yapın, halk istiyorsa iptal edin, dediğine göre durum ciddi.
Akıl erdirmek mümkün değil. Hem sözleşmeyi ilk imza eden ve ilk onaylayan ülke sen olacaksın, hem de 6 yıl sonra bundan rahatsızlık duyacaksın. Üstüne üstlük kadın cinayetlerinin, kadına karşı her türlü şiddetin tırmandığı bir süreçten geçerken bu çıkışı nereye koyacağız?
Yine gündem mi saptırılıyor… Çoklu barolar, Ayasofya ve diğerleri gibi asıl gündemi unutturma çabalarından biri mi acaba!..
Sayın Numan Kurtulmuş!
Yanlışlık sözleşmede değil, zihinsel alt yapıda. Önce bu yanlıştan kurtulalım.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023