Ciddi araştırmalar sonucu ortaya konulan ve şu ana kadar bir tek itirazın yapılamadığı, Mehmet Emin Koç ve Emre Polat'a ait, "Nakşibendilik" isimli eser, Nakşibendilik hakkındaki gerçekleri gün yüzüne çıkardı. Kendilerini çok iyi tanıdığım bu kadrodan, hukuk fakültesi yıllarımda bayan arkadaşlarım vardı. Bunların her söylediği söz mesnetliydi; senetsiz, delilsiz konuşmazlardı. Nakşibendilik kitabında, Nakşilik ve siyaset üzerine önemli bilgiler mevcut. Osmanlı'da ve sonrasında Türk siyasetindeki Nakşi etkiler delilleriyle ele alınmış. Eserde, Kürtlerin Lawrence'ı olarak tanıtılan Binbaşı Noel, Nakşi şeyhler üzerinden planlanan Kürt ayaklanmalarının kilit ismi olarak belgelerle anlatılmış. Binbaşı Noel, Kurtuluş Savaşı döneminde Kürtlerin Nakşiler vasıtasıyla Mustafa Kemal güçlerine karşı ayaklanmalarında etkin rol oynamıştır. Bu süreçte Amiral Sir Calhtrop, İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon'a yazdığı mesajında şunları söylemiştir: "Binbaşı Noel, Kürt şefleriyle görüş birliğine varırsa, bundan büyük faydalar sağlayacağını söylüyor. Bunlar, İstanbul'da Abdülkadir ve Bedirhan ile daha az önemli bazı kişilerdir. Bunlar şüphe uyandırmamak için Noel'den ayrı olarak bölgeye girecekler. Türkler, Paris'teki Barış Konferansı'na Kürtlerin de gelmesinden korkuyorlar. Kürtler henüz Mustafa Kemal'e karşı ayaklanmadı. Noel, bunu başaracağından emin." (Nakşibendilik, s.319). Bağdadî'nin Kürt bölgesine intikalinden sonra, o döneme kadar bölgedeki Keldani, Yezdani, Süryani, Nasturi gibi azınlıklara karşı mesafeli olan Kürtlerde bu azınlıklara karşı bir yakınlaşma başlamıştır. Müslüman Osmanlı'ya karşı ayaklanma bundan sonra gerçekleşmiştir. Lord Curzon 1920'de, özellikle Nasturilerin kaderi hakkında şunları tavsiye etmiştir: "Bağımsız Kürdistan kurulduğunda Hıristiyan nüfusun kaderi de göz önüne alınmalıdır. (Burada Nasturileri kastetmektedir). Yeniden eski yerlerine yerleştirilmelidirler." İngilizler ile Türkler arasındaki Musul görüşmeleri sırasında, 7 Ağustos 1924'de Hakkâri bölgesinde Nasturiler isyan etmiştir. 1925'de Şeyh Sait yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin doğu ve güneydoğu illerini kapsayan büyük bir isyan başlatmıştı. Kısaca, Nakşi ekol istisnai dönemler hariç, siyasetin merkezinde yer almıştır. Ülkenin gidişatını yönlendirmiştir. Atatürk sonrası Türkiye'de de iktidarda olmuşlardır. Ya bizzat iktidar koltuğunu işgal etmiş ya da iktidarın gizli ortağı olarak yine yönetimde söz sahibi kalmayı başarmış bu kadro, diğer yolları ise yok saymıştır. Eski başbakanlardan Erbakan Hoca'yı ele alalım.Erbakan, Nakşilerin dışında İmam Ali'ye bağlı olanlara hayat hakkı tanımamıştır. Türkiye'de tarikatlar onun etrafında toplanmasına rağmen, o ayrımcılık yaparak Nakşiler dışındakilere yetki vermemiş, dışlamıştır. Bu hal sadece ülkemizde değil, Avrupa'da da böyle olmuştur. Avrupa'da, İmam Ali'ye bağlı olan tarikatların bireyleri hiçbir itiraz getirmeden Sayın Erbakan'a bağlı oldukları halde, kendisinin ve de etrafının hiçbir yetkisi olmamasına rağmen, diğer yol mensuplarının önünü kesmek için bazı insanlara görev verip, Nakşiliğin devamı olan gruplar oluşturtmuştur. Bunlar fark edilip sorulduğunda ise her şey inkâr edilmekteydi. O gün Sayın Erbakan ve etrafından icazet alarak yola çıkanlar, bugün kiliselerde papazlar ile beraber elele bir noktaya gelmiştir. Hatta haç-hilal-siyon yıldızı baskılı kitapçıkların dağıtımı onun hayatta olduğu döneme denk gelir. İslam'ın adaleti, vakarı, koyduğu ölçüler tamamen dejenere edilmiş, İslamî hükümler değiştirilme noktasına gelinmiştir. Papazlar camilere götürülmüş, vaaz verdirilmiş, Müslümanlar da kiliseye taşınmış, ibadet yaptırılmıştır. Allah'ın Kitabı'nda ve Peygamberin sünnetinde olmayan bu yol ile aslında kurgulanan yeni bir din algılamasıdır. Sayın Erbakan'ın Yahudilere karşı aşırı tepki göstermesi, meydanlarda mitingler organize edilmesiyle verilen imajın bir gizleme metodu olduğu da zamanla ortaya çıkmıştır. Öyle ki, İsrail ile 20 tane gizli anlaşma Erbakan döneminde imzalanmıştır. Bunlar istihbaratın paylaşımı, askerî eğitim, su, ticaret anlaşması vs.dir. Bunun sonunda milyar dolarlara varan ticaret hacmi elde edilmiştir. Bunlar yapılmış, gizlenmiş ve söylenilmemesi gerektiği tavsiye edilmiştir. Bugün aynı yolun devamı olanlarıysa, mazlum ve masum insanlara küfürdeymiş muamelesi yapmalarından tanıyoruz. Ehl-i Beyt sevdalılarına savaş ilan edip, Yahudi ve haçlının safında Müslümanlara silah doğrultmak günümüz Nakşi uygulamalarından? Kısaca Nakşibendilik, sadece geçmişte değil, günümüzde de siyaseti kullanan, siyasetin kullandığı bir penceredir.
Sinem Baş / diğer yazıları
- Geçmiş olsun Sayın Baş / 23.03.2020
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018