Siyasi partiler, seçim kampanyasını başlattılar. Seçim yasakları başlayıncaya kadar şarkılı-türkülü mitingler devam edecektir. Partiler, meydanlara topladıkları kalabalıklarla birbirlerine karşı güç gösterisinde bulunuyorlar. Partilerin mitinglerde topladıkları kalabalıklara dışarıdan bakanlar, partilerin çok güçlü birlikler olduğunu zanneder. Hâlbuki siyasi partiler, sadece siyasi amaçlar için bir araya gelmişlerse, güçsüz ve her an dağılabilecek yapıdadırlar. Bazı partiler, kendince bir dava edinir ve onu siyasi parti adı altında savunurlar. Bu partiler, diğerlerine nazaran birliklerini daha iyi korurlar. Siyasi partilerin de yükseliş ve çöküş dönemleri vardır. Yükseliş dönemlerinde ihtilâflar ertelenir, kin ve nefret dışarı vurulmaz. Tabiri caizse, parti mensupları kan kusarlar, fakat kızılcık şerbeti içtiklerini söylerler. Çöküş başladığında ise eski dostlar, kirli çamaşırları ortaya dökerler. Örnek mi istiyorsunuz? İşte en son örnek, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın, partisinden Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olan Melih Gökçek hakkında söyledikleri. Söz konusu gelişmeler, AKP'nin çöküş sürecine girdiğinin işaretidir. 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerini yine AKP kazanabilir, ama bu, onun birliğini ve bütünlüğünü koruduğunu göstermez. İnsanlar, bir partide veya aynı mekânda toplanabilir, fakat gönül olarak ayrı iseler, oradaki birlik şekilden ibaret kalır.Sözünü ettiğimiz gerçekleri gördüğü için olsa gerek, AKP'nin kurucularından olan ve halen Genel Başkan Yardımcılığını yapan Mehmet Ali Şahin şöyle demiştir: "Nihayet Ak Parti'nin de, siyasi partilerin de bir ömrü var." Mehmet Ali Şahin'in söyledikleri, aynı zamanda sosyolojik bir gerçeğin ifadesidir. Zira sosyolojik kanunlara göre, siyasi birlikler de canlılar gibi doğar, büyür ve ölürler. Siyasi birliklerde niçin ihtilâflar çıkar ve dağılırlar? Bunun nedeni, siyasetin temelinde ittifakın değil, ihtilâfın olmasıdır. Bilindiği üzere her siyasi kararın birçok alternatifi vardır. Karar alıcılar ölçer, biçer, değerlendirir ve o alternatiflerden birini tercih eder. Toplum içerisinden mutlaka başka gruplar çıkar ve diğer alternatiflerin daha doğru olduğunu savunurlar. Böylece farklı muhalif gruplar ortaya çıkmış olur.Bundan dolayıdır ki, bazı siyasi bilimciler, insanlık tarihini, iktidar ve muhalefet arasındaki mücadelenin şekillendirdiğini söylerler. Başka bir deyişle, her rejimde, her zaman iktidar ve muhalefet bulunmaktadır. Ancak demokrasilerde muhalefet açıktan, totaliter rejimlerde gizliden yapılır. İktidar ve muhalefet arasındaki mücadelede kullanılan araçlar, maalesef güç ve kurnazlıktır. Bu, Batı medeniyetin dünyaya yaydığı sosyal bir hastalık halidir. Bunun Türkiye'ye de bulaştığını, partilerin seçim kampanyalarına bakarak anlamak mümkündür. Ne acıdır ki, Türkiye'de de partiler, kurnazlık yapıyor ve seçmenleri aldatmaya dönük kampanya sürdürüyorlar. Bir tek istisna BTP'dir. O, ikna yolunu benimsemiş ve gerçekleri eğip bükmeden seçmenlere anlatmaya çalışmaktadır. Bilmiyoruz millet, bu temel farkı, 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerinde fark edebilecek mi? Eğer bunu fark eder ve oyunu ona göre kullanırsa, yeni bir dönem başlamış olur.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018