Atmaca ile kaplumbağa arasındaki dostluğu bilir misiniz?
Önce bilmediğinizi farzedeyim, sonra da arzedeyim.
Atmaca (veya diğer yırtıcıgiller) kaplumbağanın etinin çok leziz olduğunu bir yerlerden duymuştur.
Bütün hesaplar bu senaryo üzerine kuruyor atmaca.
Ve uygun bir zamanda, ve uygun bir zeminde kendini bir şey zanneden kaplumbağayı ense kökünden yakalar.
Ve yakalar yakalamaz işte o malum hikaye başlar.
Kaplumbağanın ayakları yerden kesilmiştir.
Büyük bir fedakarlık(!) örneği sergileyen atmaca, can havliyle kanat çırpmada, kaplumbağa da emin ellerde yol almanın, irtifa kazanmanın dayanılmaz hazzını yaşamaktadır.
Artık onun havasından geçebilene aşk olsun.
Of be! Diyor kaplumbağa, ne idim ne oldum.
Ne hale geldim, nasıl da "değiştim".
Önceleri burnumun ucunu görmede zorluk çekerken şimdi öyle mi?
Neydi o eski hâlim? Hani şu değişim öncesi hal?
En ufak bir ses duysam kabuğuma çekilir, tehlike geçene kadar başını dışarı çıkaramazdım.
Şimdi mi?
Şimdi bir elimde cımbız bir elimde ayna, umurumda mı dünya.
Ne Londra Asfaltı, ne Lozan Konferansı,
Çıkıyorum yükseklere atınca tepemin tası.
İsteyen gulu gulu, isteyen yamyam dansı.
İyi güzel, şarkı ya da gazel, kaplumbağa bu tatlı hülyalara dala dursun, atmacanın derdi o değil.
Atmacanın tek derdi var, ne kaplumbağanın yükselişi, kazandığı irtifa, ne daldığı hayal alemi.
Atmacanın tek derdi, şu: acaba ben bu kaplumbağayı hangi yükseklikte bırakırsam onu yememe mani olan kabuğu kırılır ve etini kemal-i afiyetle yerim.
İşte bir yanda atmacanın gagasında sallanan ve bir acayip havalara giren kaplumbağa, diğer yandan bütün derdi kaplumbağanın etini nasıl iç edeceğiniz düşünen atmaca.
Son zamanlarda medyamızın sayesinde yoğun bir irtifa(!) kazanan bazı değiş-döküş karekter sahibi kişiler ve onları çok sinsi bir gaye için pohpohlayan, tek derdi menfaat olan kimi atmacalar.
Sevgili Yavuz Dokuzoğlu ve Ali Yıldız yol arkadaşlarımla Gaziantep'e BTP'nin, Sayın Genel Başkanımız Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in riyasetinde yapacağı ilk toplantıya giderken böyle bir yazıyı kaleme aldım.
O ilk toplantıda sayın genel Başkan'ın yaptığı enfes konuşmayı yarın sunacağım, bekleyin.
Önce bilmediğinizi farzedeyim, sonra da arzedeyim.
Atmaca (veya diğer yırtıcıgiller) kaplumbağanın etinin çok leziz olduğunu bir yerlerden duymuştur.
Bütün hesaplar bu senaryo üzerine kuruyor atmaca.
Ve uygun bir zamanda, ve uygun bir zeminde kendini bir şey zanneden kaplumbağayı ense kökünden yakalar.
Ve yakalar yakalamaz işte o malum hikaye başlar.
Kaplumbağanın ayakları yerden kesilmiştir.
Büyük bir fedakarlık(!) örneği sergileyen atmaca, can havliyle kanat çırpmada, kaplumbağa da emin ellerde yol almanın, irtifa kazanmanın dayanılmaz hazzını yaşamaktadır.
Artık onun havasından geçebilene aşk olsun.
Of be! Diyor kaplumbağa, ne idim ne oldum.
Ne hale geldim, nasıl da "değiştim".
Önceleri burnumun ucunu görmede zorluk çekerken şimdi öyle mi?
Neydi o eski hâlim? Hani şu değişim öncesi hal?
En ufak bir ses duysam kabuğuma çekilir, tehlike geçene kadar başını dışarı çıkaramazdım.
Şimdi mi?
Şimdi bir elimde cımbız bir elimde ayna, umurumda mı dünya.
Ne Londra Asfaltı, ne Lozan Konferansı,
Çıkıyorum yükseklere atınca tepemin tası.
İsteyen gulu gulu, isteyen yamyam dansı.
İyi güzel, şarkı ya da gazel, kaplumbağa bu tatlı hülyalara dala dursun, atmacanın derdi o değil.
Atmacanın tek derdi var, ne kaplumbağanın yükselişi, kazandığı irtifa, ne daldığı hayal alemi.
Atmacanın tek derdi, şu: acaba ben bu kaplumbağayı hangi yükseklikte bırakırsam onu yememe mani olan kabuğu kırılır ve etini kemal-i afiyetle yerim.
İşte bir yanda atmacanın gagasında sallanan ve bir acayip havalara giren kaplumbağa, diğer yandan bütün derdi kaplumbağanın etini nasıl iç edeceğiniz düşünen atmaca.
Son zamanlarda medyamızın sayesinde yoğun bir irtifa(!) kazanan bazı değiş-döküş karekter sahibi kişiler ve onları çok sinsi bir gaye için pohpohlayan, tek derdi menfaat olan kimi atmacalar.
Sevgili Yavuz Dokuzoğlu ve Ali Yıldız yol arkadaşlarımla Gaziantep'e BTP'nin, Sayın Genel Başkanımız Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in riyasetinde yapacağı ilk toplantıya giderken böyle bir yazıyı kaleme aldım.
O ilk toplantıda sayın genel Başkan'ın yaptığı enfes konuşmayı yarın sunacağım, bekleyin.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024