Kendisini aydın, münevver ve entelektüel kabul eden herkes, içinde yaşadığı ülkenin sömürge olmasından, sömürge muamelesi görmesinden hicap duymalıdır, yüzü kızarmalıdır.
Sömürülmeye müsait hale gelmiş olmanın sebeplerini sorgulamak ve çıkış yolları aramak her bir ferdin en baş derdi olmalıdır.
Kadın-erkek, okumuş-okumamış, köylü-şehirli hemen herkes ülkenin sömürge, yarı sömürge olmasında benim de bir payım olmuş mudur diye kara kara düşünmelidir.
Bu ülkenin yer altı ve yer üstü kaynaklarını neden bu topraklar için şehit olan ecdadın torunları değil de tam da dedelerini şehit edenler kullanıyor ve torunlar da o tefecilere durmadan çuval çuval faiz ödüyor türünden sorular her vicdan sahibinin uykularını kaçırmalıdır.
Harcamakla bitmesi bir yana saymakla bitiremeyeceğimiz çoklukta ve çeşitlilikte nimetlerle donatıldığımız halde, her şeyimizden kısarak, kahvaltı soframızdan keserek küresel tefecilerin faizine para yetiştiremiyor olmamızdan ötürü bir sıkıntı duymayanlar, elbette "asgari ücret beş bin lira olmalıdır" diyen sayın Haydar Hoca'yı da hem duyamazlar hem de anlayamazlar.
Cumhuriyet devrinin armağanlarından olan, savaştan yeni çıkmış ecdadımızın dişinden-tırnağından artırarak kurdukları şeker fabrikalarının en son elde kalan on dört tanesinin de satışa arz edilmiş olmasından rahatsız olmayanlar, meseleye "bizim parti yapmışsa doğrudur" penceresinden bakanlar, Milli Ekonomi Modeli etrafında sarf edilen gayretleri hele hiç anlayamazlar.
Sömürge olmaktan ve sömürge muamelesi görmekten ötürü hicap duymayanların sayın Haydar Baş Hoca'yı duymaları, anlamaları mümkün değildir.
Derdi olan anlar, dertsiz, gamsız, çilesiz ne anlar?
Bir insan; "vatandaşı olduğum ülkem, mensubu olduğum medeniyet ve bir parçası olduğum İslam alemi neden sömürülüyor" şeklinde dertlenmiyorsa, sayın Baş'ın Milli Ekonomi Modelini de, bu modeli dünyaya tanıtmak için yedi iklim dört bucak dolaşıp uluslararası kongreler yapmasını da anlayamaz.
Ülkenin en yetkili ağzı tarafından sarf edilen; "AB'nin baskısı ile zinayı suç olmaktan çıkardık, yanlış yaptık" itiraf cümlesinin üstünü örtmeye çalışanlar, duymamak için parmakları ile kulaklarını tıkayanlar, bunun bal gibi bir sömürge muamelesi olduğunu da anlayamazlar.
Son on beş yılda AB'nin ya da ABD'nin baskısı ile hangi yanlışların yapıldığına, hangi yanlış imzaların atıldığına kafa yormayanlar sayın Haydar Baş'ın ısrarla "Milli Ekonomi" demesini elbette kavrayamazlar.
Sömürülmeye müsait hale gelmiş olmanın sebeplerini sorgulamak ve çıkış yolları aramak her bir ferdin en baş derdi olmalıdır.
Kadın-erkek, okumuş-okumamış, köylü-şehirli hemen herkes ülkenin sömürge, yarı sömürge olmasında benim de bir payım olmuş mudur diye kara kara düşünmelidir.
Bu ülkenin yer altı ve yer üstü kaynaklarını neden bu topraklar için şehit olan ecdadın torunları değil de tam da dedelerini şehit edenler kullanıyor ve torunlar da o tefecilere durmadan çuval çuval faiz ödüyor türünden sorular her vicdan sahibinin uykularını kaçırmalıdır.
Harcamakla bitmesi bir yana saymakla bitiremeyeceğimiz çoklukta ve çeşitlilikte nimetlerle donatıldığımız halde, her şeyimizden kısarak, kahvaltı soframızdan keserek küresel tefecilerin faizine para yetiştiremiyor olmamızdan ötürü bir sıkıntı duymayanlar, elbette "asgari ücret beş bin lira olmalıdır" diyen sayın Haydar Hoca'yı da hem duyamazlar hem de anlayamazlar.
Cumhuriyet devrinin armağanlarından olan, savaştan yeni çıkmış ecdadımızın dişinden-tırnağından artırarak kurdukları şeker fabrikalarının en son elde kalan on dört tanesinin de satışa arz edilmiş olmasından rahatsız olmayanlar, meseleye "bizim parti yapmışsa doğrudur" penceresinden bakanlar, Milli Ekonomi Modeli etrafında sarf edilen gayretleri hele hiç anlayamazlar.
Sömürge olmaktan ve sömürge muamelesi görmekten ötürü hicap duymayanların sayın Haydar Baş Hoca'yı duymaları, anlamaları mümkün değildir.
Derdi olan anlar, dertsiz, gamsız, çilesiz ne anlar?
Bir insan; "vatandaşı olduğum ülkem, mensubu olduğum medeniyet ve bir parçası olduğum İslam alemi neden sömürülüyor" şeklinde dertlenmiyorsa, sayın Baş'ın Milli Ekonomi Modelini de, bu modeli dünyaya tanıtmak için yedi iklim dört bucak dolaşıp uluslararası kongreler yapmasını da anlayamaz.
Ülkenin en yetkili ağzı tarafından sarf edilen; "AB'nin baskısı ile zinayı suç olmaktan çıkardık, yanlış yaptık" itiraf cümlesinin üstünü örtmeye çalışanlar, duymamak için parmakları ile kulaklarını tıkayanlar, bunun bal gibi bir sömürge muamelesi olduğunu da anlayamazlar.
Son on beş yılda AB'nin ya da ABD'nin baskısı ile hangi yanlışların yapıldığına, hangi yanlış imzaların atıldığına kafa yormayanlar sayın Haydar Baş'ın ısrarla "Milli Ekonomi" demesini elbette kavrayamazlar.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024