İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ülkeleri sömürgeleştirme, halklarını köleleştirme son bulmuştur. Ancak sömürü değişik kılıflar altında aynen sürdürüldü. Toplumlar, bunun farkına yeni yeni varmaya başladı. Maalesef, sömürgeciliğin yerini günümüzde 'sömürgeci ticaret rejimi' almıştır. Bu rejimin kurulmasında atılan ilk adım, gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkeleri, milli ekonomilerini koruyamayacak şekilde borçlandırmaktır. Ardından Dünya Bankası ve IMF'nin, 'Yapısal Uyum Programları'nı uygulatarak borçluluğu kalıcı hale getirmektir. Bu programlar, öyle bir kıskaç ve tuzak ki, onu uygulayan bir ülke, bir daha iflâh olmaz, borçtan yakasını kurtaramaz. Sömürgeci ticaret rejiminin ikinci adımı ise 'serbest ticaret'tir. Serbest ticaretin savunucuları şöyle bir tez ortaya attılar: "Bir ülkenin kalkınabilmesi için ticaretini serbestleştirmesi ve küresel ekonomiye eklemlenmesi kaçınılmazdır. Aksi halde yoksulluktan kurtulmak mümkün değildir." Bu tezi uygulayan ülkeler, ilkönce ekonomik olarak, sonra da siyaseten esaret altına girdiler. Doğal kaynakları ellerinden çıktığı halde, borçtan kurtulamadılar. Tam tersine borçları sürekli arttı, ödenemez konuma yükseldi. Artık bu ülkelerde borcun ödenmesi değil, sürdürülebilirliği tartışılmaktadır.Bazı ekonomistler diyor ki: "Serbest ticaret, sadece gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelere dayatılmıyor. Gelişmiş ülkeler de ticaretini serbestleştirmişlerdir." Doğru, ama onlar, ne zaman, hangi şartlarda bunu yaptılar? Gelişmiş ülkeler, milli sanayisini geliştirmeden ve rekabet üstünlüğü sağlamadan ticaretini serbestleştirmemişlerdir. 'Bebek sanayilerini' geliştirdikten sonra, sanayi ürünlerine yeni pazarlar bulmak için ticaretin serbestleştirilmesini savundular. Sanayileşmesini gerçekleştiren ilk ülke olan İngiltere bile 'bebek sanayilerini' dış rekabetten korumuştur. Sanayileşmede İngiltere'yi takip eden ülkelerin hepsi ve sanayileşmiş ülkeler sınıfına sonradan katılan Japonya da aynı yolu izlemiştir. Japonya sanayileşmesini gerçekleştirdikten sonra, o da serbest ticareti savunmaya başladı. Çünkü onun da sanayi ürünlerini pazarlama ihtiyacı doğdu.Bir ülkenin bağımsız ve hür olabilmesi için milli bir ekonomisi, milli ekonomi için de sanayileşmesi şarttır. Sömürgeci ticaret rejimi, sanayileşmenin önünü tamamen kesmiştir. Daha da kötüsü, o rejime yapısal uyum sağlayan ülkeler, mevcut sanayi tesislerini bile kaybettiler. Bu ülkeler için serbest ticaret, hammadde ve tarımsal ürün ihraç etmek, sanayi ürünü ithal etmektir. Böyle bir ticaret ise kalıcı yoksulluk, güçsüzlük, esaret ve sömürü demektir. Sömürgeleştirme ile sömürgeci ticaret rejiminde amaç, sonuçları itibariyle aynıdır. Tek fark, sömürgeci ticaret rejiminde amaç, değişik adlar altında gizlenmekte ve örtülmektedir.Sanayileşmiş ülkeler, tarım sektörünü tamamen sanayileşmemiş ülkelere bıraksalar ne iyi. Onu da bırakmıyorlar, bu ülkeler, çok geniş ve verimli arazileri ya kiralayarak, ya satın alarak, modern tarım aletleriyle tarım yapıyorlar. Sanayileşmemiş ülkelerin çiftçilerine ise geçimlik tarım için yamaçlardaki verimsiz araziler kalıyor.Özetle ifade edersek, sanayileşmiş ülkeler, dünya ekonomisini kontrol ve denetim altına aldılar. Bu kontrole boyun eğmeye de "küresel ekonomiye eklemlenmek" diyorlar. Şu gerçeği çok iyi bilmemiz gerekir ki, sömürücülerin kullandıkları kelimelerin gerçekle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Meselâ sömürücüler, siyasette adaletsizliğin, eşitsizliğin, insan hakları ihlâllerinin yaşandığı dünyaya "hür dünya", ekonomide sömürü sistemine de "serbest ticaret" diyorlar. Sömürücülerden, kurdukları sömürü düzenini değiştirmelerini beklemek abesle iştigaldir. O halde çözüm, sömürülenlerin sömürüyü durduracak, adaleti egemen kılacak bir modeli hayata geçirmeleridir. Artık dost ve düşman, yerli ve yabancı herkes biliyor ki, o model de 'Milli Ekonomi Modeli'dir.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018