Dün, 'Kendi isteğimizle şiddet toplumu olduk' başlığı altında, bugünkü vahim tablonun aslında bireylerin iç dünyasında yaşadıkları çıkmazların, nefsanî ve şeytani arzu ve isteklerin dışa yansıması olarak bir genelleme de bulunmuştum.
Çok kapsamlı bir konu bu... Ama şu başlığı da açabiliriz; İç dünyamızı nasıl ve neye göre dizayn etmemiz lazım ki, ortaya mutlu birey, mutlu aile, mutlu bir toplum ve güçlü bir devlet çıksın?
Muhterem Hocam Prof. Dr. Haydar Baş'ın dediği gibi 'önce insan demek lazım'. Devlet önce insan, diyecek. Anne-babalar, eğitim kurumları, işverenler, öğretmenler, doktorlar, imamlar vs. hep birilikte 'önce insan demelidir.'
Bugün çevremize baktığımızda yollar, köprüler, tüneller, yüksek binalar, avm'ler, akıllık evler, okullar, hastaneler vs. kaplamış ama insan ihmal edildiği için hem mutsuz halk kitleleri çoğalmış ve bu çoğalma öfkeyi, şiddeti, vahşeti tetiklemiştir.
***
Şikâyet hakkımız var mı?
"Bugün hiç kimsenin toplumdan şikayet ederek, kendini müdafaa ve mesuliyetten kurtulması mümkün değildir. Hepimiz bu toplumda var olan kötülüklerden mesulüz. Bizler, bireyler olarak varlığımızda mevcut olan yanlışları, hataları düzeltmeye mecburuz. Birbirimize zarar veren duygu ve düşünceleri ıslah etmeliyiz ki toplumda yanlışlar olmasın. Zararlılık içten imkan bulmasın. O takdirde huzur ve barış ortamı meydana gelir. Ülkemiz huzur içinde olur ve kalkınır. (Prof. Dr. Haydar Baş, İman ve İnsan sh:226)
Yani şikâyet hakkımız yok. Çünkü sorunun temeli biziz. Haliyle çözümde bizde?
Ne yapılmalı? Bir kere fert bazında huzuru arıyorsak istikamet sahibi olmaya mecburuz. İnancımızın, 'yapın, dediklerini yapmalı, yapmayın, dediklerini yapmamalıyız'. En azından bu gayede adım atmaya gayret etmeliyiz.
Aynı şekilde inancımızın, 'sevin, dediklerini sevmeli, uzak, durun, dediklerinden de uzak durmalıyız'. Göreceksiniz ki, huzur ve saadet bizlere doğru gelmeye başlamış Bu yakınlaşma çok kısa zamanda kemale de erer.
Devlet bazında da şu tespit ve çareye iyi kulak verip uygulamaya geçmeliyiz. Sayın Baş diyor ki;
"Bütün doktrinler, sistemler şüphesiz insan içindir. İnsanı gündemine almayan bir doktrin olamaz. Teoride durum bu olmakla birlikte doktrinler, sistemlere dönüşüp, uygulamaya aksedince "insan için yola çıkanlar" birdenbire kendilerini insanın dışına, eşyanın maddi soğukluğunun hakim olduğu, insansız bir ortamda buluyor.
Esasen bu sonuç kaçınılmazdır. Çünkü kendini, insana adadığını sanan beşeri doktrinler, insanı "hareket halinde bir eşya" olmaktan başka bir şekilde idrak edemiyorlar. Böyle olunca, eşyaya hâkim olmak vasfındaki insan, bütün insani değerlerinden feragat ettirilerek "eşyanın mahkûmu" haline dönüşüyor." (Prof. Dr. Haydar Baş İman ve İnsan sh: 221)
***
Ne yapılmalı? Nasıl bir anlayış hayata geçmeli?
"Bugün dünyada hür olabilmek, şahsiyetli ve de nüfus sahibi olarak kalabilmek için iktisadi bağımsızlığı kazanmak ve güçlü olmak şarttır. Değişen dünya şartlarında, hürriyet için ilk şart iktisadi bağımsızlık olmuştur. Aksi halde hür kalmak mümkün değildir.
O halde toplum, devlet esas alınarak insana değil; insan esas alınarak bunlara gidilmelidir. İnsan imar edilmeli, insan mutlu kılınmalı ki dünya, özlenen kıvam ve düzene, dirlik ve esenliğe ulaşabilesin." (Prof. Dr. Haydar Baş, İman ve insan sh: 222)
Çok kapsamlı bir konu bu... Ama şu başlığı da açabiliriz; İç dünyamızı nasıl ve neye göre dizayn etmemiz lazım ki, ortaya mutlu birey, mutlu aile, mutlu bir toplum ve güçlü bir devlet çıksın?
Muhterem Hocam Prof. Dr. Haydar Baş'ın dediği gibi 'önce insan demek lazım'. Devlet önce insan, diyecek. Anne-babalar, eğitim kurumları, işverenler, öğretmenler, doktorlar, imamlar vs. hep birilikte 'önce insan demelidir.'
Bugün çevremize baktığımızda yollar, köprüler, tüneller, yüksek binalar, avm'ler, akıllık evler, okullar, hastaneler vs. kaplamış ama insan ihmal edildiği için hem mutsuz halk kitleleri çoğalmış ve bu çoğalma öfkeyi, şiddeti, vahşeti tetiklemiştir.
***
Şikâyet hakkımız var mı?
"Bugün hiç kimsenin toplumdan şikayet ederek, kendini müdafaa ve mesuliyetten kurtulması mümkün değildir. Hepimiz bu toplumda var olan kötülüklerden mesulüz. Bizler, bireyler olarak varlığımızda mevcut olan yanlışları, hataları düzeltmeye mecburuz. Birbirimize zarar veren duygu ve düşünceleri ıslah etmeliyiz ki toplumda yanlışlar olmasın. Zararlılık içten imkan bulmasın. O takdirde huzur ve barış ortamı meydana gelir. Ülkemiz huzur içinde olur ve kalkınır. (Prof. Dr. Haydar Baş, İman ve İnsan sh:226)
Yani şikâyet hakkımız yok. Çünkü sorunun temeli biziz. Haliyle çözümde bizde?
Ne yapılmalı? Bir kere fert bazında huzuru arıyorsak istikamet sahibi olmaya mecburuz. İnancımızın, 'yapın, dediklerini yapmalı, yapmayın, dediklerini yapmamalıyız'. En azından bu gayede adım atmaya gayret etmeliyiz.
Aynı şekilde inancımızın, 'sevin, dediklerini sevmeli, uzak, durun, dediklerinden de uzak durmalıyız'. Göreceksiniz ki, huzur ve saadet bizlere doğru gelmeye başlamış Bu yakınlaşma çok kısa zamanda kemale de erer.
Devlet bazında da şu tespit ve çareye iyi kulak verip uygulamaya geçmeliyiz. Sayın Baş diyor ki;
"Bütün doktrinler, sistemler şüphesiz insan içindir. İnsanı gündemine almayan bir doktrin olamaz. Teoride durum bu olmakla birlikte doktrinler, sistemlere dönüşüp, uygulamaya aksedince "insan için yola çıkanlar" birdenbire kendilerini insanın dışına, eşyanın maddi soğukluğunun hakim olduğu, insansız bir ortamda buluyor.
Esasen bu sonuç kaçınılmazdır. Çünkü kendini, insana adadığını sanan beşeri doktrinler, insanı "hareket halinde bir eşya" olmaktan başka bir şekilde idrak edemiyorlar. Böyle olunca, eşyaya hâkim olmak vasfındaki insan, bütün insani değerlerinden feragat ettirilerek "eşyanın mahkûmu" haline dönüşüyor." (Prof. Dr. Haydar Baş İman ve İnsan sh: 221)
***
Ne yapılmalı? Nasıl bir anlayış hayata geçmeli?
"Bugün dünyada hür olabilmek, şahsiyetli ve de nüfus sahibi olarak kalabilmek için iktisadi bağımsızlığı kazanmak ve güçlü olmak şarttır. Değişen dünya şartlarında, hürriyet için ilk şart iktisadi bağımsızlık olmuştur. Aksi halde hür kalmak mümkün değildir.
O halde toplum, devlet esas alınarak insana değil; insan esas alınarak bunlara gidilmelidir. İnsan imar edilmeli, insan mutlu kılınmalı ki dünya, özlenen kıvam ve düzene, dirlik ve esenliğe ulaşabilesin." (Prof. Dr. Haydar Baş, İman ve insan sh: 222)
Akın Aydın / diğer yazıları
- Fuhuş kökünden fahiş fiyatlar / 24.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024