2020'nin son günkü yazımızda neden apolitik, yani olan bitenden habersiz veya olan bitene duyarsız kalmamamız gerektiğini dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışmıştık.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak içinde yaşadığımız toplumun kaide ve kurallarına uymakla yükümlüyüz. Vergi ödemek, askere gitmek, meri kanun ve kurallara uymakla mükellefiz.
Kapitalist görüşün egemen olduğu dünyadan biz de nasibimizi kendi elimiz ile seçtiklerimiz ile alıyoruz. Milletleri, ülkeleri sömürerek o ülke ve milletlerin yer altı ve yer üstü zenginliklerini kendi ülkelerine transfer etmek üzerine kurulmuş; iflas etmiş, solunum cihazına bağlanarak yeniden diriltilmeye çalışılan, önüne getirilen neo (yeni) kelimesi ile payandalar ile ayakta tutulmaya çalışılan bu sistem; Rusya'nın Duma meclisinde 27 Şubat 2013 tarihinde Prof. Dr. Haydar Baş beyefendinin altı saatlik sunumu ile tarihin çöp sepetindeki yerini almıştır.
Vahşi kapitalist sistem kan, gözyaşı, zulüm üzerine kurulmuştur. Dünyanın bütün kaynakları bu sistem sahipleri tarafından sömürülmektedir.
Ülkemizde yaşanan sorunların başında, gelir dağılımındaki adaletsizlik, işsizlik, geçim sıkıntısı hülasa başta yargı olmak üzere her konuda adaletsizlik gelmektedir. Ülkede yaşanan bundan daha vahim olan ise ahlaki çöküştür. Kadın cinayetleri, fuhuş, kayırmacılık, liyakatsizlik, aymazlık, hırsızlık, rüşvet ve iltimas aldı başını gidiyor.
Peki, burada bize düşen bir görev yok mu? Bütün bu gözümüzün önünde olup bitenlere burun kıvırıp "bana ne" mi diyeceğiz!
Kur'an-ı Kerim'in Ali İmran 104.ayetinde "Sizi hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler bunlardır" buyrulmaktadır.
İyiliği emredip kötülükten sakındıracağız. Yani eylem içinde, yerine göre aksiyon, yerine göre de reaksiyon içinde olacağız.
Haksızlık cehenneminden kurtulmak için iki yol bulunmakta; birincisi fert olarak bu cendereden, hapishaneden kaçıp kurtulmaktır. Bu durumda bir kişi veya bir gurup bu hapishane veya cendereden kurtulmuş olacak fakat çoğunluk yine de içerde kalmış olacaktır. Dışarı çıkılmasın diye sert ve katı tedbirler alınarak çoğunluğun dışarı çıkması daha zor hale getirilecektir.
İkinci yol ise kaçışı değil, akışı (döngüyü) bozmayı düşünmektir. Yani bozuk ve işlenmeyen sistemi değişime tabi tuttuğumuzda akışı ve mekanizmayı durdurduğunuzda kurtuluş bir yerden uzaklaşmakta, kaçmakta değil her yere sirayet eden yanlış işleyişi dumura uğratmakla olacaktır.
Üniversiteye giremeyen milyonlarca öğrenci hakça bir sınav sistemine tabi tutulmayıp, üniversiteyi bitiren yüz binlerin de atama beklediği, yazılı sınavda en yüksek puanı aldığı halde mülakatta elenen çoğunluğun yapması gereken, yurdunu terk edip yabancı ülkelere kaçış olmamalı. Mevcut bozuk sistemi değiştirmek için çalışmak olmalıdır. Türkiye'nin en genç Genel Başkanı Hüseyin Baş'a destek vererek Haydar Baş Bey'in parti programına koyduğu sınavsız üniversite ve "herkese iş, herkese aş" projelerini hayata geçirerek mevcut bozuk istemin işleyişine ancak son verilebilir.
Herkese yetecek kaynak varken, herkesin hayatta kalması sağlanamıyor ve insanlar açlıktan ölüyorlarsa bu dünyada yaşadığımız, cehennemdir. İnsanların kendi elleri ile kurdukları bu cehennemden kaçış, yine kendi elleri ile olacaktır.
Asgari ücret tespit toplantılarında işçi sendikalarının başkanlarının hiçbir yetkileri yok iken, günlerce pazarlık konusu yapılıyormuş gibi göstererek, işçi temsilcileri (gereken pazarlıkları yaptık) diyerek Hükümet temsilcisi Bakan'ın da (yaptığımız artış ile işçilerimizi enflasyona ezdirmedik) nutukları atarak aslında her sene akışın, döngünün bozuk işleyişini sağlayan çark veya dişliden başka bir görev üslenmediklerini görmemiz lazım.
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın "Sorunlar parça parça ele alınarak birbirinden bağımsız çözülemez, sorun sistemseldir, çözüm Milli Ekonomi Modelidir" diyerek noktayı koymuş oluyor. Türk milleti olarak hem dini hem milli görevimiz var.
Görevimiz, gördüğümüz yanlışları düzeltmek, müdahale etmek.
Yani, fert başına yapacağımız çıkışlar mevcut bozuk sistemi değiştirmeye yeterli olmaz. Sorunlar kendiliğinden ve dışımızdan gelecek bir kurtarıcı tarafından çözülmeyeceğine göre, çözecek olan da kendimizden başkası olmayacaktır.
Elimizde Milli Ekonomi Modeli (MEM) var. MEM'i uygulayacak, haksızlığı, hırsızlığı, yolsuzluğu, eşitsizliği, adaletsizliği ortadan kaldıracak Hüseyin Baş riyasetinde BTP kadroları var. Hep beraber BTP'yi iktidara taşırsak, cehennemden kurtuluşu kendi elimizle sağlamış, ezilen halkları bozuk sistemin cenderesinden kurtarmış oluruz.
Hem dini, hem milli görevimizi yerine getirmiş oluruz.
Haydi Bismillah…
- Nuh'un gemisi / 08.07.2021
- Hz. Ali’nin adaleti / 03.06.2021
- İnsan-ı Kamil / 27.05.2021
- ‘Ben yoksulluktan sararmıştım, Yoksulların derdi beni soldurdu’ / 25.05.2021
- İnsanın derdi / 24.05.2021
- Sosyal çürüme ve yozlaşma / 01.04.2021
- Salihlerin süsü / 29.03.2021
- İmam Zeynelâbidîn’in duası / 22.03.2021
- Kadınlarımızın kurtuluşu / 15.03.2021