Elbette söz üzerine söylenecek çok söz var.
Söz üzerine ya da her hangi bir şey üzerine diyeceklerimiz varsa, meramımızı anlatmak istiyorsak elbette kapısını ilk çalacağımız vasıta yine sözdür.
Kuvvetle muhtemeldir ki insan soyunun yegâne anlaşma aracı olan söz, insandan önce yaratılmıştır.
"Rahmân, Kur'ân'ı öğretti. İnsanı yarattı, ona kendini ifade etmeyi öğretti" (Rahman: 1-4) diye başlayan Rahman suresinin ilk ayetleri üzerinde kafa yorarken, tefekkür ederken ve anladıklarımızı ifadeye dökerken de elbette başvuracağımız vasıta yine sözdür.
İlk insan ilk Peygamber Âdem aleyhisselam da dünyaya gözlerini açtığında ilk defa sözle karşılaştı, vasıta olarak kullanacağı sözü yanıbaşında hazır buldu:
"Ve Âdem'e isimlerin hepsini öğretti, sonra onları meleklere gösterip: 'Haydi davanızda sadıksanız bana şunları isimleriyle haber verin' dedi." (Bakara: 31).
"Allah, Âdem'e, yaratılışa ve değerlerine uygun, varlıklara verdiği isimleri, isimlendirilen varlıkları, varlıklar hakkındaki bilgileri, varlıklarla bilgilerin irtibatını; harfleri, kelimeleri, lafızları, mânaları, cümleleri, lehçeleri; davranışları, ferdin ve toplumun ihtiyaçlarını, uyum kurallarını, gerek duyacağı bütün bilgileri öğretti. Sonra da onları meleklerin önüne koydu.
'Yeryüzünde Âdem'e ihtiyaç olmadığı iddiasında haklı iseniz, bana bunların isimlerini, varlıklar hakkındaki bilgileri, varlıklarla bilgilerin irtibatını; harfleri, kelimeleri, lafızları, mânaları, cümleleri, lehçeleri; davranışları, ferdin ve toplumun ihtiyaçlarını, uyum kurallarını, tek tek ortaya koyun' buyurdu." (Ahmet Tekin meali).
"Melekler, 'Yücesin Sen ya Rabbi. Bizim Senin bize öğrettiklerinin dışında bir bilgimiz yok. Sen ilim sahibisin, hikmet ve hükümranlık sahibisin.' dediler." (Bakara: 32).
Âdem Peygamberden nice asırlar sonra gelen torunu Hz. İbrahim ise bu sefer isimlerin bir adım sonrası olan "kelimelerle" imtihan oluyor ve kazanıyor:
"Hani Rabbi, İbrâhim'i bir takım kelimeler, suallerle imtihan etmiş, sınamış; İbrâhim imtihanını başarı ile tamamlayınca, Allah, 'Ben seni insanların iyiliği, kurtuluşu için imam, önder olarak hazırlayıp görevlendireceğim' buyurmuştu.
İbrâhim, 'Benim neslimden de imamlar, önderler görevlendir ya Rabbi' dedi.
Allah, 'Benim peygamberlik ve önderlik ile ilgili sözüm, taahhüdüm zâlimler, âsiler için geçerli olmayacaktır' buyurdu." (Bakara: 124).
"Bu kelimelerle sınanma, o ana kadar hâkim olan ilkel zihnin aşıldığı ana işaret eder. Bu aşama, insanın o ana kadar anlam arayışını tabiata odaklayışının ve tabiat güçlerine bağımlılık geliştirerek kendini zelil edişinin sonlandırılmasıdır. Zillet, Arapça'da güçlü olanın zayıf olanın hâkimiyetine girmesiyle yaşanan bir hal olarak tanımlanır. İbrahim'e kadar insanlığın yaşadığı hali tanımlayan en iyi kelime budur. Zira inanmak isteyen daha doğrusu yana yakıla yaşamını anlamlı kılacak öğelerin peşine düşen insan zihni, İbrahim'e kadar yıldız, ay, güneş gibi doğal güçlere inanmakta, onlara bağlanıp güvenmekte, onlara ibadet etmekte ve onlara kurbanlar kesmekteydi. İnanmak, bağlanmak, güvenmek, ibadet etmek gibi kelimelerin yönlendirildiği bu yanlış adresler, ilk kez İbrahim'le birlikte Gerçek (Hak) Olan'a çevrilmiş ve kelimelerin doğa ötesi bir güce, Allah'a ulaşmasına imkân verilmiştir. Tabiatın bünyesine sindirilen cin, şeytan, hayalet gibi insana hükmettiği sanılan varlıklar yerlerinden sürülmüş, astrolojik güçler üzerinden kurulan bağlantılar çökertilmiştir. İlginç bir şekilde Aydınlanma Dönemi'nde tabiat mitolojik unsurlardan soyundurma çabasının ilk adımı olarak gösterilecek şekilde, İbrahim eliyle, insanın tabiatı gerçek kimliğiyle görmesine zemin hazırlayan bir temizlik hareketi yapılmıştır. Tabiatın dışında bir kudret olarak Allah'ı keşfeden bu metafiziksel zihin, ilk kez sonsuzluk fikrini keşfederek, evrende kendi yerini görme imkânına da kavuşmuştur. Hülasa İbrahim kelimelerle bütün varlık halkalarını yeniden adlandırıp konumlandırmış, her varlığı ait olduğu yere oturtan bir harekâtı başarıyla tamamlamıştır." (Şaban Ali Düzgün, İsimlerden Kelimelere adlı makale).
Söz üzerine ya da her hangi bir şey üzerine diyeceklerimiz varsa, meramımızı anlatmak istiyorsak elbette kapısını ilk çalacağımız vasıta yine sözdür.
Kuvvetle muhtemeldir ki insan soyunun yegâne anlaşma aracı olan söz, insandan önce yaratılmıştır.
"Rahmân, Kur'ân'ı öğretti. İnsanı yarattı, ona kendini ifade etmeyi öğretti" (Rahman: 1-4) diye başlayan Rahman suresinin ilk ayetleri üzerinde kafa yorarken, tefekkür ederken ve anladıklarımızı ifadeye dökerken de elbette başvuracağımız vasıta yine sözdür.
İlk insan ilk Peygamber Âdem aleyhisselam da dünyaya gözlerini açtığında ilk defa sözle karşılaştı, vasıta olarak kullanacağı sözü yanıbaşında hazır buldu:
"Ve Âdem'e isimlerin hepsini öğretti, sonra onları meleklere gösterip: 'Haydi davanızda sadıksanız bana şunları isimleriyle haber verin' dedi." (Bakara: 31).
"Allah, Âdem'e, yaratılışa ve değerlerine uygun, varlıklara verdiği isimleri, isimlendirilen varlıkları, varlıklar hakkındaki bilgileri, varlıklarla bilgilerin irtibatını; harfleri, kelimeleri, lafızları, mânaları, cümleleri, lehçeleri; davranışları, ferdin ve toplumun ihtiyaçlarını, uyum kurallarını, gerek duyacağı bütün bilgileri öğretti. Sonra da onları meleklerin önüne koydu.
'Yeryüzünde Âdem'e ihtiyaç olmadığı iddiasında haklı iseniz, bana bunların isimlerini, varlıklar hakkındaki bilgileri, varlıklarla bilgilerin irtibatını; harfleri, kelimeleri, lafızları, mânaları, cümleleri, lehçeleri; davranışları, ferdin ve toplumun ihtiyaçlarını, uyum kurallarını, tek tek ortaya koyun' buyurdu." (Ahmet Tekin meali).
"Melekler, 'Yücesin Sen ya Rabbi. Bizim Senin bize öğrettiklerinin dışında bir bilgimiz yok. Sen ilim sahibisin, hikmet ve hükümranlık sahibisin.' dediler." (Bakara: 32).
Âdem Peygamberden nice asırlar sonra gelen torunu Hz. İbrahim ise bu sefer isimlerin bir adım sonrası olan "kelimelerle" imtihan oluyor ve kazanıyor:
"Hani Rabbi, İbrâhim'i bir takım kelimeler, suallerle imtihan etmiş, sınamış; İbrâhim imtihanını başarı ile tamamlayınca, Allah, 'Ben seni insanların iyiliği, kurtuluşu için imam, önder olarak hazırlayıp görevlendireceğim' buyurmuştu.
İbrâhim, 'Benim neslimden de imamlar, önderler görevlendir ya Rabbi' dedi.
Allah, 'Benim peygamberlik ve önderlik ile ilgili sözüm, taahhüdüm zâlimler, âsiler için geçerli olmayacaktır' buyurdu." (Bakara: 124).
"Bu kelimelerle sınanma, o ana kadar hâkim olan ilkel zihnin aşıldığı ana işaret eder. Bu aşama, insanın o ana kadar anlam arayışını tabiata odaklayışının ve tabiat güçlerine bağımlılık geliştirerek kendini zelil edişinin sonlandırılmasıdır. Zillet, Arapça'da güçlü olanın zayıf olanın hâkimiyetine girmesiyle yaşanan bir hal olarak tanımlanır. İbrahim'e kadar insanlığın yaşadığı hali tanımlayan en iyi kelime budur. Zira inanmak isteyen daha doğrusu yana yakıla yaşamını anlamlı kılacak öğelerin peşine düşen insan zihni, İbrahim'e kadar yıldız, ay, güneş gibi doğal güçlere inanmakta, onlara bağlanıp güvenmekte, onlara ibadet etmekte ve onlara kurbanlar kesmekteydi. İnanmak, bağlanmak, güvenmek, ibadet etmek gibi kelimelerin yönlendirildiği bu yanlış adresler, ilk kez İbrahim'le birlikte Gerçek (Hak) Olan'a çevrilmiş ve kelimelerin doğa ötesi bir güce, Allah'a ulaşmasına imkân verilmiştir. Tabiatın bünyesine sindirilen cin, şeytan, hayalet gibi insana hükmettiği sanılan varlıklar yerlerinden sürülmüş, astrolojik güçler üzerinden kurulan bağlantılar çökertilmiştir. İlginç bir şekilde Aydınlanma Dönemi'nde tabiat mitolojik unsurlardan soyundurma çabasının ilk adımı olarak gösterilecek şekilde, İbrahim eliyle, insanın tabiatı gerçek kimliğiyle görmesine zemin hazırlayan bir temizlik hareketi yapılmıştır. Tabiatın dışında bir kudret olarak Allah'ı keşfeden bu metafiziksel zihin, ilk kez sonsuzluk fikrini keşfederek, evrende kendi yerini görme imkânına da kavuşmuştur. Hülasa İbrahim kelimelerle bütün varlık halkalarını yeniden adlandırıp konumlandırmış, her varlığı ait olduğu yere oturtan bir harekâtı başarıyla tamamlamıştır." (Şaban Ali Düzgün, İsimlerden Kelimelere adlı makale).
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024