Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın, Veda Hutbesinde İnsan Hakları" eserinde, suç, suçlu, ceza ve adalet münasebeti hususunda şu bilgilere yer veriliyor:
"İslâm'da ceza mantığı oldukça hassastır.
İslâm, suçluya hasta gözüyle bakar. Cezadan maksat hastayı iyi etmek ve topluma kazandırmaktır. Suçluya tedavi edilecek bir hasta gözüyle bakılmasının gayelerinden biri de onu hesap gününe hazırlamak ve kurtuluşuna vesile olmaktır. İnsan kazanmanın ve suçları önlemenin yolu da budur.
Adâletin en önemli gereklerinden biri olarak İslâm'da ceza aynı tip değildir. Suçun cinsine göre farklı şekil ve miktarlardadır. İnsanın yaradılışına en uygun olan ve en adil yol da budur.
Beşerî hukuktaki tek tip ceza sistemi caydırıcı ve eğitici olmaktan çok uzaktır. Hırsızlık yapana da, cinayet işleyene de, yol kesene de hapis cezası verilmektedir. Bu durumda suçun ve cezanın niteliği birbirinden farklı olmaktadır. Neticede cezanın tedavi edici bir niteliği kalmamaktadır.
İslâm'da suç sabit ve zâtîdir. Suçu işleyenin cezası, işlediğine göredir. Günümüz beşeri hukukunda ise suç izafi ya da hükmî bir boyut almıştır. İzâfi suç şahısların hislerine göre, hükmî suç ise çoğunluğun kabulüne göre belirlenmektedir. Bu durumda hissî yargılar, yanılmalar işe karışmakta, adalet ortadan kalkmaktadır.
Adaletsizliğe uğrayan suçluda intikam hırsı belirmektedir ki, bu da suçların artmasına vesile olur. Halbuki İslâm'da ceza zâtîdir. Zararın ortadan kalkması için ceza verilir. Zarar bir şeyin ya zatında (içki gibi) ya da fiilindedir (kumar gibi). Adalet zararın yok edilmesi, cemiyet huzurunun temin edilmesi içindir.
İslâm'da ceza konusunun bir de ahirete yönelik boyutu vardır. Esasen, cehennem bir temizlenme yeridir. Günah kirlerine dünyada belenen insan, cehennemde suçunun miktarı derecesinde temizlenir. İşlenen suçun cezasının dünyadayken insana Cenâb-ı Hakk'ın koyduğu ölçüler dahilinde verilmesi suçluya ahiret azabından kurtuluş ümidi bahşeder. Bir başka deyişle suçlu temizlenir. Hakiki adâlet de budur. İslâm öncelikle kulluğu ve vicdânî sorumluluğu gündeme getirerek, ahlâkî müeyyidelerle suçu en alt seviyeye indirir. Buna rağmen beşeri zaaflar sonucu suç işlenirse, onu adil ölçülerle ortadan kaldırır.
İslâm'da cezalar aynı tip ve şekilde olmayıp çeşit çeşittir. Bu hem insan fıtratının tabiî bir gereği, hem de adâletin tahakkuku için bir hikmet ifadesidir. Özetle bu cezalar şöyledir:
Hadler:
Bunlar Allah'ın hukukunu ihlâlden doğan suçlara verilen cezalardır. Bunların şekli ve miktarı tayin ve tesbit olunmuş olup, tatbikatları tehir edilemez, miktarları azaltılıp çoğaltılamaz. Bu hususta insan zaaflarının sonucu bir merhamet tutkusuna da yer verilemez. Adâlet gereği bunlar aynen tatbik edilirler. Hukukullahı ilgilendiren bu cezalar, suçlular hakkında birer ceza olduğu gibi müşahidler hakkında da birer ibret ve intibah vesilesi teşkil eder ve ammenin menfaatlerini koruma gayesi güder.
Hadler altı çeşittir:
1- Hadd-i Sirkat: Hırsızlığa verilen ceza.
2- Hadd-i Sekr: Sarhoşluğa verilen ceza.
3- Haddi-i Hamr: İçki içmeğe verilen ceza.
4- Hadd-i Kazıf: İftiraya verilen ceza.
5- Hadd-i Zina: Zinaya verilen ceza.
6- Yol kesenlere uygulanan ceza. (Kat'ı Tarik)
Kısas:
Lügat olarak bir şeyin mislini yapmak demektir. Şer'î olarak kısas ise; kâtili, maktûl mukabilinde (öldüreni ölene karşılık olarak) öldürmek veya yaralanan bir organ mukabilinde, yaralayan ve kesenin ona mukabil uzvunu aynı şekilde yaralamaktır. Kısas kul hakkıyla ilgili olduğundan diyetle ve af ile mağdur kişi davasından vazgeçebilir veya geçmeyebilir.
Tazirler:
İslâm hukukunda, hakkında muayyen bir ceza, bir şer'î had mevcut olmayan cürümlerden (suçlardan) dolayı tertip ve tatbik edilecek cezalar tazirler adı altında toplanmıştır. Tazir cezalarının on yedi çeşidi vardır. Bunlar, "sen şöyle yapmışsın" şeklindeki hakim tarafından bir ihtardan, yaptığı kötülüğün boyutuna göre ölüme kadar çeşitli şekil ve miktardadır. Bu çeşitler, "va'z, nasihat, sert yüz göstermek, sert söz söylemek, muayyen bir müddet hapsetmek, ölünceye kadar hapsetmek, halini ıslah edeceği zamana kadar hapsetmek, bulunduğu yerden başka bir yere uzaklaştırmak, herhangi bir şekilde halka teşhir, hırsızlık ve yalancı şahitlik gibi kötülüklerin halka ilan edilmesi, ceza ile korkutmak, görevden azletmek, kulak bükmek, dayak attırmak, nakdi para cezasına çarptırmak, evini yıktırmak, öldürülmesine hükmetmek ve hükmü infaz etmek" şeklinde özetlenebilir."
(devam edecek…)
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-XI / 30.11.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-X / 29.11.2020