Suriye konusunda bilinçlendiği fark edilen Türk kamuoyunu yanıltmak için olağanüstü bir bilgi çarpıtması çalışmasının yapıldığının bilmem farkında mısınız? Yaygın kullanımı ile “deztencerasyon” değil “dezenformasyon”dan bahsediyorum, sevgili okurlar. “Deztencerasyonda “dezenformasyon”a benzer, onda da önerme vardır, örneğin “tencere” diye bir şey yoktur. “düdüklü tencere” sadece bir Nasrettin Hoca fıkrasıdır, gibi bir şey.
Neredeyse her gün Suriye’de çok ciddi bir halk ayaklanması olduğu haberleri artık vaka–yı adiye mertebesinde, herkes tarafından bilinmektedir. Bu yanlış bilgilendirmeler kapsamında, iş o raddeye vardırılmıştır ki, Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın eşi Esma Esad’ın Suriye’den kaçmaya çalışırken havaalanı yolunda muhalif güçler tarafından durdurulduğu ve İngiltere’ye kaçma girişiminin başarısız olduğu “Asparagas Senaryo” olarak bile dillendirilmiştir. Ancak Türk halkı bu bilgi çarpıtmalarının uzun zamandır etkisi altında bulunduğundan, yanıltma amacıyla hangi haber yanlış, hangi bilginin fazla ya da eksik olduğunu bütünüyle anında tespit edebilmektedir. Gerçekten de bu konuda meleke kesp etmiştir.
Ancak görünen odur ki, Türkiye de maalesef bu güdümlenen çarpıtmanın bir parçası olmuştur. Ne diyelim, yazık. Yine üzülerek ifade etmek gerekir ki, bir “B” planı, yani Beşar Esad’lı bir planı dahi olmayan Türkiye, ABD yanlısı tutumu ile dünya gündeminin ilk sıralarını işgal etmeğe başlamıştır. Başbakan Erdoğan’ın, Suriye’ye karşı ABD’nin yanında yer alarak “savaşabiliriz” mesajı vermesi, Esad’ı da mukabil hareket içersinde bulunmaya itmiştir. Ayrıca, tırmanma kapsamında gerilen Türkiye–Suriye ilişkileri için Esad’ın, sınırlarımızda mevcut rejime muhalif olanların korunduğunu açıklamasıyla eskalasyonun dozu da artmıştır.
Şu an gelinen noktada, rejim ve Suriye halkı arasında barış yolunda büyük gelgitler yaşanmaktadır. Halkın büyük çoğunluğu Beşar Esad’a olumlu yaklaşmakla beraber, ancak Batının ve özellikle de ABD’nin bilinen tavrı ve ekonomik ambargo uygulamaları nedeniyle canından bezdirecek hale getirdiği de açık seçik görülmektedir. Suriye halkı ve özelinde Türkmenler bu ortam içinde Türkiye’den etkin bir rol beklemektedir. Her şeye karşın, Batıya ve İran’a karşı duyulmayan güven Türkiye’ye karşı duyulmaktadır. Türkiye’nin yapmış olduğu açıklamalar Suriye halkını çok etkilemektedir. Bazı bölgelerde yapılan halk gösterilerinde Araplar tarafından çok sayıda Türk bayrağı asılmakta ve Türkçe pankartlar bile bulunmaktadır. Ancak Suriye Türkmenleri uzun yıllar örgütlenememiş ve Türkiye’den kopuk yaşamış olmaları nedeniyle hala kendilerini tam anlamıyla ifade edememe endişesi içerisinde bulunmaktadırlar. Suriye genelinde Mart 2011 tarihinden yeni yılın başına kadar yaklaşık 350 Türkmen halk gösterileri ve sonrası yaşamını yitirmiştir. Ayrıca Suriye hapishane ve gözetim evlerinde yüzlerce kayıp ve tutuklu Türkmen bulunmaktadır. Lübnan sınırındaki iki Türkmen köyü ayaklandıkları gerekçesiyle güvenlik güçleri tarafından bombalanmıştır.
Batının ve/veya Türkiye’nin Suriye’ye olası bir müdahalesi ve Suriye’deki birbirinden kopuk halk hareketlerinin bir şekilde başarıya ulaşması durumunda sivil demokratik bir siyasal sistem ortaya çıkma olasılığı ihtimal dahilinde olduğu değerlendirilmektedir. Bu ortam içinde Suriye Türkmenlerinin en büyük beklentisi, yapılacak olan yeni anayasada Suriye halkını oluşturan unsurlardan biri olarak yer almasıdır.
Suriye’de oluşacak yeni devlet sisteminde Türkmen kimliğinin ve haklarının yeni anayasa çerçevesinde korunması konusunda TC Devletinin birinci dereceden desteklenmesi soydaş statüsünün bir gereğidir.
Bunun yanı sıra Suriye Türkmenleri, anadilde eğitim ve diğer sosyal, kültürel hakların verilmesini de ayrıca talep etmektedirler. Esasen bu istemler Türkiye ve Suriye arasında 20 Ekim 1921 tarihinde imzalanan Ankara antlaşmasında yer almaktadır. Bu nedenle bahse konu olan istem, Türkiye’nin Ankara antlaşmasından kaynaklanan tarihi sorumluluğudur.
Ancak görünen odur ki, Türkiye Hükümeti tarafından şu ana kadar Suriye Türkmenleri için henüz somut bir adım atılmamıştır. Suriye Türkmenlerinin bu konudaki istemleri ise, hiç olmazsa onlar için bir ihtimâlat planının yapılması ve uygulamaya sokulmasıdır.
Neredeyse her gün Suriye’de çok ciddi bir halk ayaklanması olduğu haberleri artık vaka–yı adiye mertebesinde, herkes tarafından bilinmektedir. Bu yanlış bilgilendirmeler kapsamında, iş o raddeye vardırılmıştır ki, Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın eşi Esma Esad’ın Suriye’den kaçmaya çalışırken havaalanı yolunda muhalif güçler tarafından durdurulduğu ve İngiltere’ye kaçma girişiminin başarısız olduğu “Asparagas Senaryo” olarak bile dillendirilmiştir. Ancak Türk halkı bu bilgi çarpıtmalarının uzun zamandır etkisi altında bulunduğundan, yanıltma amacıyla hangi haber yanlış, hangi bilginin fazla ya da eksik olduğunu bütünüyle anında tespit edebilmektedir. Gerçekten de bu konuda meleke kesp etmiştir.
Ancak görünen odur ki, Türkiye de maalesef bu güdümlenen çarpıtmanın bir parçası olmuştur. Ne diyelim, yazık. Yine üzülerek ifade etmek gerekir ki, bir “B” planı, yani Beşar Esad’lı bir planı dahi olmayan Türkiye, ABD yanlısı tutumu ile dünya gündeminin ilk sıralarını işgal etmeğe başlamıştır. Başbakan Erdoğan’ın, Suriye’ye karşı ABD’nin yanında yer alarak “savaşabiliriz” mesajı vermesi, Esad’ı da mukabil hareket içersinde bulunmaya itmiştir. Ayrıca, tırmanma kapsamında gerilen Türkiye–Suriye ilişkileri için Esad’ın, sınırlarımızda mevcut rejime muhalif olanların korunduğunu açıklamasıyla eskalasyonun dozu da artmıştır.
Şu an gelinen noktada, rejim ve Suriye halkı arasında barış yolunda büyük gelgitler yaşanmaktadır. Halkın büyük çoğunluğu Beşar Esad’a olumlu yaklaşmakla beraber, ancak Batının ve özellikle de ABD’nin bilinen tavrı ve ekonomik ambargo uygulamaları nedeniyle canından bezdirecek hale getirdiği de açık seçik görülmektedir. Suriye halkı ve özelinde Türkmenler bu ortam içinde Türkiye’den etkin bir rol beklemektedir. Her şeye karşın, Batıya ve İran’a karşı duyulmayan güven Türkiye’ye karşı duyulmaktadır. Türkiye’nin yapmış olduğu açıklamalar Suriye halkını çok etkilemektedir. Bazı bölgelerde yapılan halk gösterilerinde Araplar tarafından çok sayıda Türk bayrağı asılmakta ve Türkçe pankartlar bile bulunmaktadır. Ancak Suriye Türkmenleri uzun yıllar örgütlenememiş ve Türkiye’den kopuk yaşamış olmaları nedeniyle hala kendilerini tam anlamıyla ifade edememe endişesi içerisinde bulunmaktadırlar. Suriye genelinde Mart 2011 tarihinden yeni yılın başına kadar yaklaşık 350 Türkmen halk gösterileri ve sonrası yaşamını yitirmiştir. Ayrıca Suriye hapishane ve gözetim evlerinde yüzlerce kayıp ve tutuklu Türkmen bulunmaktadır. Lübnan sınırındaki iki Türkmen köyü ayaklandıkları gerekçesiyle güvenlik güçleri tarafından bombalanmıştır.
Batının ve/veya Türkiye’nin Suriye’ye olası bir müdahalesi ve Suriye’deki birbirinden kopuk halk hareketlerinin bir şekilde başarıya ulaşması durumunda sivil demokratik bir siyasal sistem ortaya çıkma olasılığı ihtimal dahilinde olduğu değerlendirilmektedir. Bu ortam içinde Suriye Türkmenlerinin en büyük beklentisi, yapılacak olan yeni anayasada Suriye halkını oluşturan unsurlardan biri olarak yer almasıdır.
Suriye’de oluşacak yeni devlet sisteminde Türkmen kimliğinin ve haklarının yeni anayasa çerçevesinde korunması konusunda TC Devletinin birinci dereceden desteklenmesi soydaş statüsünün bir gereğidir.
Bunun yanı sıra Suriye Türkmenleri, anadilde eğitim ve diğer sosyal, kültürel hakların verilmesini de ayrıca talep etmektedirler. Esasen bu istemler Türkiye ve Suriye arasında 20 Ekim 1921 tarihinde imzalanan Ankara antlaşmasında yer almaktadır. Bu nedenle bahse konu olan istem, Türkiye’nin Ankara antlaşmasından kaynaklanan tarihi sorumluluğudur.
Ancak görünen odur ki, Türkiye Hükümeti tarafından şu ana kadar Suriye Türkmenleri için henüz somut bir adım atılmamıştır. Suriye Türkmenlerinin bu konudaki istemleri ise, hiç olmazsa onlar için bir ihtimâlat planının yapılması ve uygulamaya sokulmasıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
YeniMesaj / diğer yazıları
- Gaflette ısrar / 24.01.2015
- 'Namaz kılan kimse felaha ermiştir' / 10.11.2014
- Saftan Başbakan olur mu? / 06.03.2014
- Ulusal devlet üzerine / 03.03.2014
- Anne sütü / 08.02.2014
- Minik cerrahlar / 20.01.2014
- Doğal yaşam / 13.01.2014
- Basit ve sade / 12.05.2013
- Faiz sarmalı / 24.03.2013
- Topraklarımız elimizden alınıyor / 20.03.2013
- 'Namaz kılan kimse felaha ermiştir' / 10.11.2014
- Saftan Başbakan olur mu? / 06.03.2014
- Ulusal devlet üzerine / 03.03.2014
- Anne sütü / 08.02.2014
- Minik cerrahlar / 20.01.2014
- Doğal yaşam / 13.01.2014
- Basit ve sade / 12.05.2013
- Faiz sarmalı / 24.03.2013
- Topraklarımız elimizden alınıyor / 20.03.2013