




Ehl-i Beyt takva kapısıdır. Allah'ın övgüsüne mazhardırlar. Sevgili Peygamberimiz Âl-i Aba'yı; ibadette, takvada, itaat ve Hak yolunda sebatta üstün vasıflar ile yetiştirmiştir.
İmam Ali (a.s) için; "Ali insanların en takvalısıdır", "Kim Hz. Âdem'e ilmi açısından, Nuh'a takvası açısından, İbrahim'e tahammül ve sabrı açısından, Musa'ya heybeti açısından, İsa'ya ibadet, açısından bakmak isterse, Ali b. Ebi Talib'e baksın" buyurmuştur. (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali, s.52-55, İcmal yy. İst. 2010).
Kıssadan hisse:
Abdullah bin Ömer (r.a.), arkadaşlarıyla birlikte Medîne civârında bir yere çıkmıştı. Sofra kuruldu. Bu esnâda yanlarına bir koyun çobanı uğradı ve selâm verdi.
İbn-i Ömer (r.a.), "Gel ey çoban, sofraya buyur" dedi.
Çoban, "Ben oruçluyum" cevabını verdi.
İbn-i Ömer hayretle, "Bu şiddetli ve boğucu sıcakta oruç mu tutuyorsun? Bir de bu halde koyun güdüyorsun" dedi.
Daha sonra çobanın vera ve takva duygusunu ölçmek için, "Şu sürüden bize bir koyun satsan, parasını sana ödesek, etinden de iftar edeceğin kadarını sana versek olmaz mı?" teklifinde bulundu.
Çoban, "Benim sürüm yok, bu koyunlar efendimindir" cevabını verdi.
İbn-i Ömer (r.a.), "Kayboldu, dersin, efendin nereden bilecek ki?" dedi.
Çoban ondan yüzünü çevirdi ve parmağını semaya kaldırıp, "Allah nerede" dedi.
İbn-i Ömer (r.a.), çobanın bu takva halinden çok müteessir oldu. Çobanın sözünü kendi kendine tekrar ederek; "Çoban dedi ki: Allah nerede? Çoban dedi ki:, Allah nerede?" deyip durdu.
Medine'ye geldiğinde, çobanın efendisine bir elçi gönderip sürüyü ve çobanı satın aldı. Köle olan çobanı âzâd etti ve sürüyü de ona bağışladı.
İmam Ahmed bin Hanbel'in oğlu Abdullah şöyle anlatır:
Günün birinde babamın huzuruna bir kadın gelip şöyle bir soru yöneltti: "Ey Ebu Abdullah! Ben geceleyin kandil ışığında yün eğiririm. Ancak bazen kandilim söner de ben ay ışığında eğirmeye devam ederim. Acaba bu iplikleri satarken hangisini ay ışığında, hangisini lamba altında eğirdiğimi beyan etmem icab eder mi?"
Babam Ahmed bin Hanbel, "Sana göre aralarında bir kalite farkı varsa beyan etmen icab eder" cevabını verdi.
Kadın ikinci bir soru sordu: "Acaba hastanın iniltisi hastalıktan şikayet manasına gelir mi?"
Ahmed bin Hanbel, "Şikayet olmayacağını umarım.
Herhalde bu, hastanın içinde bulunduğu hâli Yüce Allah'a arz etmesidir" cevabını verdi.
Kadın ayrılıp gidince babam bana, "Oğlum, ben bu tarz soru soran birine çok ender rastladım. Onu bir izle bakalım, kimlerdendir" buyurdu.
Ben de takip ettim.
Bişr-i Hâfî'nin evine girdiğini gördüm. Onun kız kardeşi olduğunu öğrendim. Dönüp babama durumu haber verince, "Böyle bir kadının Bişr-i Hâfî'nin kız kardeşinden başkası olması imkansızdır zaten" buyurdu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.