Somali’de insanlar niçin bir kemik bir deridir diye hiç düşündük mü acaba?
Etiyopya, çok geniş tarım arazilerine sahip olmasına karşın, neden kıtlık sorunu yaşar?
Yahut şöyle sorsak son yıllarda Türk tarım ve köylüsünün ürettikleri niçin para etmemektedir?
“Türkiye tarımda Somalileşme yolunda” öngörümüzü biraz abartılı mı buldunuz?
ABD eski Dışişleri Bakanlarından Henry Kissinger 1970 yılında çok manidar bir tespitte bulunur: “Birleşik Devletler’in gıda silâhı, Arap petrol kartellerinin elindeki petrol silâhı ile boy ölçüşecek durumdadır.”
Bugün tarımda yaşananlara bu gözle bakmak zorundayız. ‘Gıda silahı’ enerji kaynaklarından da öte daha değerli ve stratejiktir. Dünyada tarım politikaları, adeta bir savaş stratejisi çerçevesinde yürütülmektedir.
Bundandır ki Afrika Boynuzu’nda yaşanan kıtlığın nedeni tarım alanlarının yabancı–sömürgeci şirketlere kiralanması veya satılmasındandır. Tarım alanları yabancı yatırımcılara bir iki yıllığına değil, 80 veya 90 yıl gibi oldukça uzun bir dönem kiralanıyor ve endüstriyel tarım için kullanılıyor. Ülkede tarım yapılabilecek yeterli arazi olmasına rağmen, insanlar bugün Afrika Boynuzu’nda açlıktan kırılmaktalar.
Bir endüstriyel tarımdır almış başını gidiyor. Endüstriyel tarımda temel argüman daha fazla gıda üretmek ve dünyadaki açlığı azaltmak (!)... Tıpkı Afrika Boynuzunda olduğu şekliyle... Yani anlayacağınız sevgili okurlar; canavarla parçalar oturur seninle ağlar. Yangını çıkar, sonra da haber ver. Ya da birkaç sanat yıldızıyla(!) oralara git göz boya...
Dünya insanlığının gelecekte aç kalacağı safsatası sömürgeci, liberal şirketler tarafından üretilmekte pek çok çevreci ve kalkınma örgütü tarafından da dile getirilmektedir.
Maalesef o güzelim verimli topraklarda global–sömürgeci şirketler tarafından GDO’lu ürünler üretilerek, dünya pazarına sunuluyor. “Dünyada yaşanan açlığa çare olmak” kamuflajı ile birkaç kapitalist gözü dönmüş şirket zengin olmakta. Bırakın açlığa çare olmak gün geçtikçe sömürü daha da katmerleşerek sürmekte. Demek ki endüstriyel tarımın açlığa ve sefalete çare olması sırıtan koskocaman bir yalandan ibaret...
Afrika Boynuzu’nda yaşanan bu durum, şimdilerde ülkemize şamil kılınmak isteniyor. Neymiş efendim, tarım köylülükten kurtarılıp; endüstrileşme yoluna gitmeliymiş. Aile bazlı yapılan küçük işletmeler yerini modern büyük çaplı işletmelere bırakmalıymış. Liberalizmin o meşhur “büyük balık küçük balığı yutar” vecizesi tecelli etmekte. Yöresel toprak ağalarının sözcülüğünden, küresel toprak ağalarının sözcülüğüne hızlı doğru bir gidiş var. Bundandır ki ülkemizde çiftçilik bugün geçim kaynağı olmaktan çıkmış durumdadır sevgili okurlar.
Aile çiftlikleri, ekonomik oluşumdan öte, bir sosyal yapı ve dokudur. Bu sosyal yapıyla oynamak son derece olumsuz sonuçlar doğurur. Hiç unutulmamalıdır ki bugün ülkemizdeki olası bir sosyal patlamanın en büyük sübapı köylerdir. Sosyal yapılar, kanunların, idari sistemin değişmesiyle değişmemelidir. O bakımdan Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucuları, aile çiftliklerini dönüştürmeyi hiç düşünmediler, tam aksine geliştirerek, destekleyerek, sosyal yapıyı sağlamlaştırdılar.
Tarımın temeli ‘aile çiftlikleri’dir. Binlerce yıl kendi üretimleriyle hayatlarını idame etmişlerdir. Ekonomik, sosyal ve siyasal buhranlar için en büyük güvence olan aile çiftlikleri, küresel tarım şirketlerine asla ve asla kurban edilmemelidir. Endüstriyel tarım bir yalan, kandırmaca ve Somali örneğinde olduğu şekliyledir.
Unutulmamalıdır ki kalkınma köylerden başlar. Köyde hayat var.
Etiyopya, çok geniş tarım arazilerine sahip olmasına karşın, neden kıtlık sorunu yaşar?
Yahut şöyle sorsak son yıllarda Türk tarım ve köylüsünün ürettikleri niçin para etmemektedir?
“Türkiye tarımda Somalileşme yolunda” öngörümüzü biraz abartılı mı buldunuz?
ABD eski Dışişleri Bakanlarından Henry Kissinger 1970 yılında çok manidar bir tespitte bulunur: “Birleşik Devletler’in gıda silâhı, Arap petrol kartellerinin elindeki petrol silâhı ile boy ölçüşecek durumdadır.”
Bugün tarımda yaşananlara bu gözle bakmak zorundayız. ‘Gıda silahı’ enerji kaynaklarından da öte daha değerli ve stratejiktir. Dünyada tarım politikaları, adeta bir savaş stratejisi çerçevesinde yürütülmektedir.
Bundandır ki Afrika Boynuzu’nda yaşanan kıtlığın nedeni tarım alanlarının yabancı–sömürgeci şirketlere kiralanması veya satılmasındandır. Tarım alanları yabancı yatırımcılara bir iki yıllığına değil, 80 veya 90 yıl gibi oldukça uzun bir dönem kiralanıyor ve endüstriyel tarım için kullanılıyor. Ülkede tarım yapılabilecek yeterli arazi olmasına rağmen, insanlar bugün Afrika Boynuzu’nda açlıktan kırılmaktalar.
Bir endüstriyel tarımdır almış başını gidiyor. Endüstriyel tarımda temel argüman daha fazla gıda üretmek ve dünyadaki açlığı azaltmak (!)... Tıpkı Afrika Boynuzunda olduğu şekliyle... Yani anlayacağınız sevgili okurlar; canavarla parçalar oturur seninle ağlar. Yangını çıkar, sonra da haber ver. Ya da birkaç sanat yıldızıyla(!) oralara git göz boya...
Dünya insanlığının gelecekte aç kalacağı safsatası sömürgeci, liberal şirketler tarafından üretilmekte pek çok çevreci ve kalkınma örgütü tarafından da dile getirilmektedir.
Maalesef o güzelim verimli topraklarda global–sömürgeci şirketler tarafından GDO’lu ürünler üretilerek, dünya pazarına sunuluyor. “Dünyada yaşanan açlığa çare olmak” kamuflajı ile birkaç kapitalist gözü dönmüş şirket zengin olmakta. Bırakın açlığa çare olmak gün geçtikçe sömürü daha da katmerleşerek sürmekte. Demek ki endüstriyel tarımın açlığa ve sefalete çare olması sırıtan koskocaman bir yalandan ibaret...
Afrika Boynuzu’nda yaşanan bu durum, şimdilerde ülkemize şamil kılınmak isteniyor. Neymiş efendim, tarım köylülükten kurtarılıp; endüstrileşme yoluna gitmeliymiş. Aile bazlı yapılan küçük işletmeler yerini modern büyük çaplı işletmelere bırakmalıymış. Liberalizmin o meşhur “büyük balık küçük balığı yutar” vecizesi tecelli etmekte. Yöresel toprak ağalarının sözcülüğünden, küresel toprak ağalarının sözcülüğüne hızlı doğru bir gidiş var. Bundandır ki ülkemizde çiftçilik bugün geçim kaynağı olmaktan çıkmış durumdadır sevgili okurlar.
Aile çiftlikleri, ekonomik oluşumdan öte, bir sosyal yapı ve dokudur. Bu sosyal yapıyla oynamak son derece olumsuz sonuçlar doğurur. Hiç unutulmamalıdır ki bugün ülkemizdeki olası bir sosyal patlamanın en büyük sübapı köylerdir. Sosyal yapılar, kanunların, idari sistemin değişmesiyle değişmemelidir. O bakımdan Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucuları, aile çiftliklerini dönüştürmeyi hiç düşünmediler, tam aksine geliştirerek, destekleyerek, sosyal yapıyı sağlamlaştırdılar.
Tarımın temeli ‘aile çiftlikleri’dir. Binlerce yıl kendi üretimleriyle hayatlarını idame etmişlerdir. Ekonomik, sosyal ve siyasal buhranlar için en büyük güvence olan aile çiftlikleri, küresel tarım şirketlerine asla ve asla kurban edilmemelidir. Endüstriyel tarım bir yalan, kandırmaca ve Somali örneğinde olduğu şekliyledir.
Unutulmamalıdır ki kalkınma köylerden başlar. Köyde hayat var.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Adem Birinci / diğer yazıları
- Lain Hakem bin Ebi'l As / 25.07.2025
- Büreyde b. Husayb el-Eslemi / 18.07.2025
- Hz. Fatıma’nın gerdanlığı / 13.07.2025
- Adil İmam / 25.06.2025
- ‘Ali’nin saçının bir teline değişmem’ / 23.06.2025
- Zilhicce ayındayız / 29.05.2025
- Yüceler yücesidir Fatıma anamız / 19.05.2025
- Na't-ı İmam Hüseyin / 17.05.2025
- Ceylanların sığınağı İmam Rıza / 10.05.2025
- Öz anneden daha aziz annemiz / 09.05.2025
- Büreyde b. Husayb el-Eslemi / 18.07.2025
- Hz. Fatıma’nın gerdanlığı / 13.07.2025
- Adil İmam / 25.06.2025
- ‘Ali’nin saçının bir teline değişmem’ / 23.06.2025
- Zilhicce ayındayız / 29.05.2025
- Yüceler yücesidir Fatıma anamız / 19.05.2025
- Na't-ı İmam Hüseyin / 17.05.2025
- Ceylanların sığınağı İmam Rıza / 10.05.2025
- Öz anneden daha aziz annemiz / 09.05.2025