Evet, tarım ülkesiydik. Sanayimizi geliştirmeden, üreteceğimiz sanayi ürünlerine pazar bulmadan, insanlarımızı köylerinden, arazilerinden kopardık şehirlere yığdık. Şehirlerimizde kocaman varoş yerleşim alanları oluşturduk. "Köyden indim şehre, şaşırdım birden bire" öz sözümüzde olduğu gibi şehirlere göç ettirdiğimiz insanlarımız ne şehirli olabildi ne de köylü kalabildiler.
Ben ot kokusu ile, ben toprak kokusu ile, ben sap-saman kokusu ile büyüdüm. Ben akşam karanlığına doğru çobanın yönetiminde yüzlerce koyunun, ineğin köye gelişini gördüm ve mutlu oldum.
Ya şimdi? Meralar, çayırlar, tarlalar ve ahırlar bomboş. Şair diyor ya "Yavru gitmiş, ıssız kalmış otağı" diye. İnsanlar çekip gitmişler köylerimizden, köylerimizi bir ıssızlık, bir gariplik kaplamış. O verimli tarlalar çayır olmuş. Armutlar elmalar yerlere dökülüp çürüyor. Ama şehre göç eden o insanlarımız, evlerine bir kilo elma, armut alıp götüremiyor.
"Ülkeler için günümüzdeki önemli kaynaklardan birisi tarımdır. Ancak bu konuda da küresel güçlerin uyguladığı tarım politikaları sebebiyle az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerin besin kaynaklarından çok az pay aldıklarını görmekteyiz. Hatta bazı ülkeler açlık sınırına kadar yaklaşmışlardır. Hiç şüphesiz ki tarım bir milletin besin ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için en stratejik sektördür."
Prof. Haydar Baş 2005 yılında yazdığı Milli Ekonomi Modeli isimli kitabın 287. sayfasında ekonomiye özellikle tarıma bu sözlerle başlamış. Ama insanlarımız özellikle yönetim kadrosu titizlikle hazırlanan bu eseri ne yazık ki okumamışlar.
Bundan elli yıl önce öküz ve insan gücüyle yapılan tarım, bugün gelişen teknoloji ve makine gücüyle işlevini daha verimli ve daha çabuk yapılmaktadır. Ama gelişmekte olan ülkelerde tüm teknolojik olanaklara karşın tarımda artış olmamıştır. Elbette ki bu oluşumda gelişmiş ülkelerin etkisi azımsanmayacak kadar fazladır.
Dünyaya baktığımızda tarım açısından sıkıntı çeken ülkelerin topraklarının tarıma uygun olduğu görülmektedir. Buna kendi ülkemizi örnek gösterebiliriz. Bir Konya Ovası, Bir Çarşamba Ovası bile ülkemizin tüm gereksinimlerini karşılayacak verimliliktedir. Ama devlet çiftçiye gereken yardımı sağlamaz ve üretimini artırıcı kaynak yaratmazsa o güzelim topraklar terk edilmiş olur ki, oldu da.
Karadeniz Bölgesi'nde fındığı, çayı; İç Anadolu'da buğdayı, baklagilleri; Ege'de zeytini, inciri; Akdeniz 'de narinciye ürünlerini, Doğ Anadolu'da hayvancılığın geliştirilmesini sağlayamazsak ve köylüyü çiftçiyi aracıya tefeciye teslim edersek biz çok daha soğan patates kuyruğunda sıramızı alırız.
Yanlış politikalar nedeniyle tarım kesimine verilen desteklerin kaldırılması hatta ürettiğimiz ürüne sınırlama getirilmesi, bizi dışarıya bağımlı kılacaktır ki kıldı da. Düne kadar tarım ürünlerinde kendi kendimize yeterli olan ülkemiz, buğdayını, samanını, şimdi de soğanını dışarıdan ithal eden ülke oldu. Kendi çiftçimizi, gelişmiş ülkeler adına açlığa mahkûm ettik.
Merak ediyorum, siz ne diyorsunuz?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ekrem Yazar / diğer yazıları
- Atatürk Gençlik ve Spor Bayramı / 20.05.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023