Yeryüzünün bu yüzü, ezanımızı dinlediğimiz, bayrağımızı semalarında seyrettiğimiz yüzü, güneşle yüz yüze gelmeden evvel, yüzümüzü ve yönümüzü 'kıbleye' döndürmek zorunda olduğumuz bir vakitte, seher vaktinde kıyam halinde Fatiha'dan sonra 'El Karia' suresini okudum, ürperdim.
Seher vaktinde sanki insanın bütün organları işitme organımızın eylemine iştirak ediyor:
"O çok şiddetli bir belâ, (var ya!) Nedir o çok şiddetli belâ?
Bilir misin, neler olacak neler, gelip çatınca o Karia!
İnsanların, ateşin etrafını sarmış pervaneler gibi olduğu, dağların da atılmış renkli yüne dönüştüğü gündür (o Kâria!)
İşte (o gün) kimin tartı(da iyilik)leri ağır gelirse, işte o, hoşnut olacağı bir hayat içinde olacak.
Fakat kimin de tartı(da iyilik)leri hafif gelirse, onun yeri Haviye'dir.
Nedir o (Hâviye) bilir misin? Kızgın ateş!" (Karia: 1-11).
Bir gün var önümüzde, dehşetli bir gün…
İnsanların ateşin etrafında pervaneler gibi olacağı ve dağların da renkli yün yığınları gibi sağa-sola atılacağı bir gün… Dağlar, dönüşecek renkli yün yığını halini alacak ve darmadağın olacak…
Ve Mizan… Tartı ve terazi ve tartılmaya değer, iyi, güzel amellerin olması ya da olmaması…
Mizan deyince, tartı ve terazi deyince Kerim Kitapta sayfalar tutan ayetler şimşek gibi çakıyor beynimizde:
"Ve kıyamet günü öyle doğru, öyle hassas teraziler kurarız ki, kimse en küçük bir haksızlığa uğratılmaz, bir hardal tanesi kadar bile olsa, her şeyi tartıya sokarız. Hesap görücü olarak, kimse bizden ileriye geçemez." (Enbiya: 47).
"Elbette kendilerine peygamber gönderilenleri de, gönderilen peygamberleri de sorguya çekeceğiz.
Onlara bir bilgi ile mutlaka anlatacağız. Biz, onlardan habersiz değiliz.
O gün, tartı haktır. Kimin tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
Kimin de tartıları hafif gelirse, işte onlar, âyetlerimize karşı haksızlık ettikleri için kendilerini ziyana sokanlardır." (A'raf: 6-9).
Şüphesiz Allah, kimseye zerre kadar haksızlık yapmaz. Eğer hayırlı bir iş varsa onu kat kat arttırır ve rahmetinden büyük bir ödül bahşeder." (Nisa: 40).
Bütün bu ayetleri, güneşin doğuşuna yakın, kıbleye müteveccih ve kıyam halinde okuyup tefekkür etmek ve "tartıya girecek neyimiz var?" endişesi ile rükûa varmak ve dahi secdeye kapanmak…
Sahi, tartıya girecek, terazinin sevap tarafını tartacak neyimiz var?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Dökülüyoruz dökülüyorsunuz dökülüyorlar / 08.07.2025
- Emeklinin payına bir kez daha hüsran düştü / 07.07.2025
- ‘İçi nasırlanmış elleri de yaz’ / 05.07.2025
- Kalemim elemime tercüman olabilseydi / 03.07.2025
- Ne olur? / 20.06.2025
- "Ben garip eşim garip/ Eşim yoldaşım garip" / 19.06.2025
- “Adana’da Ağustosta bulamadım yazımı Ağrı gibi başı duman kar ararsan işte ben” / 05.06.2025
- Emeklinin emeklemesi bile hayal oldu / 04.06.2025
- Olmuyor hacım olmuyor / 03.06.2025
- Mutlu musunuz? / 23.05.2025
- Emeklinin payına bir kez daha hüsran düştü / 07.07.2025
- ‘İçi nasırlanmış elleri de yaz’ / 05.07.2025
- Kalemim elemime tercüman olabilseydi / 03.07.2025
- Ne olur? / 20.06.2025
- "Ben garip eşim garip/ Eşim yoldaşım garip" / 19.06.2025
- “Adana’da Ağustosta bulamadım yazımı Ağrı gibi başı duman kar ararsan işte ben” / 05.06.2025
- Emeklinin emeklemesi bile hayal oldu / 04.06.2025
- Olmuyor hacım olmuyor / 03.06.2025
- Mutlu musunuz? / 23.05.2025