alperen_polat@mynet.com
Dün nihayetlenen CHP Olağan Kongresi'nin parolası şu: Tek adam (birinci adam) Deniz Baykal, ikinci adam Kemal Derviş. Bu parola aynı zamanda genelde Cumhuriyet tarihimizin özelde de demokrasi tarihimizin "köşe taşı" niteliğindeki kavramlarını hatırlatıyor: Tek adam, ikinci adam.
Şevket Süreyya Aydemir'in en önemli iki yapıtı da aynı adları taşıyor: Tek Adam, İkinci Adam. Birincisinde Atatürk, ikincisinde de İsmet İnönü anlatılıyor. Zaman zaman üçüncü adamlar da çıkmamış değil. Mesela o dönemde CHP genel sekreteri Recep Peker gibi...
CHP Olağan Kongresi'nden sonra Baykal "tek adam"lığını, tek aday, blok liste marifetiyle ilan ederken, demokrasi ve çokseslilik anlayışını da sergilemiş oldu. Ve hatta Atatürk'ün kurduğu CHP'nin, partinin kurulduğu dönemdeki anlayışla devam ettiğini CHP'nin lideri olarak teyit etti. Bu kongreyle demokrasi tarihimizin çok önemli olgularından "tek parti" anlayışının, bu olgunun mimarı CHP'yle nasıl devam ettiğini ve bu partinin lideri olarak "tek adamlık"tan vazgeçmeyeceğini üstüne basa basa haykırdı Baykal.
CHP'nin bu kongresini ve Baykal'ın bir türlü kurtulamadığı "tek adamlık" ve muhalefete tahammülü olmayan "tek parti" refleksini iyi sorgulamak gerekiyor. Çünkü bu kongre, Türkiye'de azınlık da olsa etkili bir kesimin demokrasi, Atatürkçülük ve tarih anlayışlarınının çok önemli bir tezahürü. Bu kesimin kim olduğuna dair en güzel tespiti Taha Akyol yapmış: "CHP, emekli olduğunda Sayın Ahmet Necdet Sezer'in, Kemal Gürüz'ün, Alemdaroğlu'nun katılacakları bir parti olabilir..."
Baykal ve bu kesim hâlâ olaylara 1930'ların perspektifinden bakmayı uygun görüyorlar ya da işlerine öyle bakmak geliyor. Bugün kalkıp 1930'ların tek parti anlayışını sorgulayacak değiliz. Dönemin şartları ve Türkiye'nin demokrasi tecrübesi böyle bir sistemi gerektiriyordu. Hatta zaman zaman Mustafa Kemal'in çok partili sisteme geçiş denemeleri olmuştur. Serbest Cumhuriyet Fırkası'nı kurdurtması bunun en güzel örneği. Fakat kısa bir zaman sonra hem İnönü'nün şiddetle karşı çıkması hem de toplumun daha bu sisteme hazır olmadığına kanaat getirilmesi Serbest Cumhuriyeti Fırkası'nın ömrünün kısa olmasına neden olmuştu. 1938 sonrası Atatürk'süz dönemde ise İnönü "İkinci adam"lığın ve Atatürk'ün gölgesinde kalmışlığın kompleksleriyle "tek parti" sisteminde aşırıya kaçmış ve demokrasinin çok partili sistemle gelişini ertelemiştir. Ama 1950'lere gelindiğinde 'kaçınılmaz son'dan kaçamamıştır İnönü.
2003 Türkiye'sinde Deniz Baykal 1930'ların mantığıyla yürümekten imtina etmiyor. O dönemin şartlarını ve mecburiyetlerini görmezden gelerek, aynı sistemi ve anlayışı bugün de uygulamaya çabalıyor.
Binanın tepesinde bir süre daha kalabilmek uğruna, zaten yıkılmaya yüz tutmuş binanın temeline dinamit koymaktan geri durmuyor.
Dün nihayetlenen CHP Olağan Kongresi'nin parolası şu: Tek adam (birinci adam) Deniz Baykal, ikinci adam Kemal Derviş. Bu parola aynı zamanda genelde Cumhuriyet tarihimizin özelde de demokrasi tarihimizin "köşe taşı" niteliğindeki kavramlarını hatırlatıyor: Tek adam, ikinci adam.
Şevket Süreyya Aydemir'in en önemli iki yapıtı da aynı adları taşıyor: Tek Adam, İkinci Adam. Birincisinde Atatürk, ikincisinde de İsmet İnönü anlatılıyor. Zaman zaman üçüncü adamlar da çıkmamış değil. Mesela o dönemde CHP genel sekreteri Recep Peker gibi...
CHP Olağan Kongresi'nden sonra Baykal "tek adam"lığını, tek aday, blok liste marifetiyle ilan ederken, demokrasi ve çokseslilik anlayışını da sergilemiş oldu. Ve hatta Atatürk'ün kurduğu CHP'nin, partinin kurulduğu dönemdeki anlayışla devam ettiğini CHP'nin lideri olarak teyit etti. Bu kongreyle demokrasi tarihimizin çok önemli olgularından "tek parti" anlayışının, bu olgunun mimarı CHP'yle nasıl devam ettiğini ve bu partinin lideri olarak "tek adamlık"tan vazgeçmeyeceğini üstüne basa basa haykırdı Baykal.
CHP'nin bu kongresini ve Baykal'ın bir türlü kurtulamadığı "tek adamlık" ve muhalefete tahammülü olmayan "tek parti" refleksini iyi sorgulamak gerekiyor. Çünkü bu kongre, Türkiye'de azınlık da olsa etkili bir kesimin demokrasi, Atatürkçülük ve tarih anlayışlarınının çok önemli bir tezahürü. Bu kesimin kim olduğuna dair en güzel tespiti Taha Akyol yapmış: "CHP, emekli olduğunda Sayın Ahmet Necdet Sezer'in, Kemal Gürüz'ün, Alemdaroğlu'nun katılacakları bir parti olabilir..."
Baykal ve bu kesim hâlâ olaylara 1930'ların perspektifinden bakmayı uygun görüyorlar ya da işlerine öyle bakmak geliyor. Bugün kalkıp 1930'ların tek parti anlayışını sorgulayacak değiliz. Dönemin şartları ve Türkiye'nin demokrasi tecrübesi böyle bir sistemi gerektiriyordu. Hatta zaman zaman Mustafa Kemal'in çok partili sisteme geçiş denemeleri olmuştur. Serbest Cumhuriyet Fırkası'nı kurdurtması bunun en güzel örneği. Fakat kısa bir zaman sonra hem İnönü'nün şiddetle karşı çıkması hem de toplumun daha bu sisteme hazır olmadığına kanaat getirilmesi Serbest Cumhuriyeti Fırkası'nın ömrünün kısa olmasına neden olmuştu. 1938 sonrası Atatürk'süz dönemde ise İnönü "İkinci adam"lığın ve Atatürk'ün gölgesinde kalmışlığın kompleksleriyle "tek parti" sisteminde aşırıya kaçmış ve demokrasinin çok partili sistemle gelişini ertelemiştir. Ama 1950'lere gelindiğinde 'kaçınılmaz son'dan kaçamamıştır İnönü.
2003 Türkiye'sinde Deniz Baykal 1930'ların mantığıyla yürümekten imtina etmiyor. O dönemin şartlarını ve mecburiyetlerini görmezden gelerek, aynı sistemi ve anlayışı bugün de uygulamaya çabalıyor.
Binanın tepesinde bir süre daha kalabilmek uğruna, zaten yıkılmaya yüz tutmuş binanın temeline dinamit koymaktan geri durmuyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012