Borçları sürdürmek, ekonomik hatta siyasi olarak imkânsız hale gelmiştir. Yapılması gereken, 'kaçınılmaz sonu' ertelemek değil, tamamen ortadan kaldırmaktır. Atalarımızın dediği gibi, "yol yürümekle, borç ödemekle biter". Elimizi kolumuzu bağlayan bu borçları mutlaka ödememiz ve borç sarmalından kurtulmamız lâzımdır. Bunun dışındaki yolların hepsi çıkmaz sokaktır. IMF programını uygulayan hiçbir ülke, borç sorununu çözemedi, çözemez de. Nihayet, Türkiye dışındaki ülkeler, çözümü borçları ödeyip İMF ile ilişkileri kesmekte buldular. Dünyada IMF'nin en sadık üyesi, daha doğrusu bağımlısı Türkiye kaldı. IMF son yayımlanan raporunda, Türkiye'yi "borcu ödeyemeyecek konumdasın" diyerek uyarıyor. Nasıl bir kurtarıcı (!) ki, kurtaracağı ülkeye, utanmadan böyle söyleyebiliyor? Demek ki, kurtarıcı değil, batırıcı. "İyi, güzel konuşuyorsun, haydi borçları nasıl ödeyeceğimizi şöyle?" diyebilirsiniz. Söyleyeyim, önce pratikten başlayalım. Örneğimiz Güney Kore olsun. Krize düşürülen Güney Kore, Malezya gibi ilkönce IMF'yi reddetmedi, onun dediklerini aynen yaptı. Bir de baktı ki, elinde ne var, ne yok, hepsi çıktı, bankalar bile. "Zararın neresinden dönersen kârdır" anlayışıyla işe koyuldu. Halktan bağış topladı, altınlarını, dövizlerini borç aldı, 50 milyar dolarlık borcunu vadesinden önce IMF'ye ödeyerek kurtuldu.Şimdi gelelim borç ödemenin teorisine. Teoriyi de J. M. Keynes'ten alalım. Keynes, borcun ödenmesi için üç yöntem öngörür. Birincisi borcun reddedilmesi, ikincisi enflasyon, üçüncüsü sermaye vergisi. Bu sıralamayı yapan Keynes, yalnız sermaye vergisini rasyonel bulur. Der ki: " Sermaye vergisi, hem amaca, hem de adalete uygundur". "Alacaklıların sözleşmeden doğan hakları ne olacak?" sorusuna da şu cevabı verir:" En büyük sosyal ilkelerden biri devletin çıkarıdır. Devletin çıkarını korumayanlar, kendi bindikleri dalı keserler".Borcun reddi, istisnai bir tedbirdir. Genellikle buna devletlerin devamlılığı fikrinden dolayı başvurulmaz. Bu işi ancak kendinden evvelkilerin her türlü tasarrufunu fiilen ve hukuken iptal eden rejimler yaparlar. Bunu yapan devletlere uluslararası bir müeyyide uygulanabilir mi? Bu da, o devletin gücüne ve kuvvetine bağlıdır Dahası, dış borçların kaynağında cebir ve haksızlık varsa, borçların tek taraflı reddi meşru hale gelir. Meselâ ABD, 1898'de İspanya'ya olan borçlarını silmiş ve uluslararası hukuka "kabul edilemez borç" kavramını sokmuştur. Uluslararası ekonomist olan Amerikalı Karen Lissaker, birçok ülkenin borçlarının bu nitelikte olduğunu itiraf etmiştir. Anlaşılan o ki, borçların reddi, yani tek taraflı silinmesi de imkân dahilindedir. Nitekim Arjantin, borçlarının yüzde 60'ını sildi. Sildi de ne oldu? Hiçbir şey. İngiliz The Guardian gazetesi, IMF, Türkiye'nin Arjantin'i örnek almasından korktuğunu yazdı. Fakat korkulan olmadı. AKP iktidarı yine "IMF" dedi.BTP hariç, hiçbir partinin temel sorunumuz olan borcumuzu, ödemeye yönelik bir projesi, bir plânı, bir fikri bulunmuyor. Halbuki iç ve dış birçok sorunumuzun çözümü buna bağlıdır. Bazıları diyor ki: " Devletin borcu olmayacak diye bir kanun ve kaide yok". Biz, bunun tersini soralım: " Peki, devlet ille borçlanacak ve sürekli borçlarını artıracak diye bir kanun ve kaide var mı?". Borçlananların durumu ortada.Yakın tarihin en büyük borç ödeyememe durumuna düşen Arjantin, dış borçlanmanın tehlikesini anlatmak için "Dış Borç Müzesi" açtı. Buenos Aires Üniversitesi Ekonomi Fakültesi'nde açılan bu müze, başta öğrenciler olmak üzere herkese açık. Söz konusu müzeyi, siyasi partilerimizin üst düzey yöneticilerinin ve özellikle hükümet üyelerinin ziyaret etmelerinde fayda var. Dış borcun kar topu gibi giderek nasıl arttığını ve Arjantin'i nasıl iflâsa sürüklediğini gitsin görsünler. Bizimkisi de boş bir heves herhalde. Kendi tarihinden ve halinden ders almayanların, başkalarınkinden almasını bekliyoruz. Bunu beklemek yerine, bu kişilere ders vermek en iyisi. Gelin, onu yapalım.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018